Amaçlar

5 0 0
                                    

Dört, Syniad ile tanışalı bir hafta olmuştu. Onunla sohbet etmekten memnundu, aylar sonra ilk defa gerçek biriyle konuşuyordu. Fakat o günden beri içindeki boşluk iyice büyümüştü, sanki o boşluk ruhunu tüketmeye çalışıyor gibi rahatsızdı. Şimdiye kadar bir amacı vardı, "Yaşamak için bir sebep." ama şimdiye kadar yaptığı tüm hazırlığı bir hiç uğruna yapmıştı. Hiç ile savaşacaktı. Aslında şimdi yaptığı şey de bir nevi aynıydı. "Hiç" olmamak için bir şeylerle uğraşıyordu. Kara ile tanışmak ona ne katabilirdi ki? Yaşamak için sebepler bulmaya çalışıyor fakat her seferinde duvara tosluyordu. 

"Siktir! Niye ben hayatta kaldım ki? Benim olup olmamam neyi değiştirir. İnsanlığın hiç bir ümidi kalmadı. Eğer Syniad' in söylediği doğruysa koca dünyada üç erkek kaldık. Eee? Biz ne yapacağız şimdi? Birbirimizi mi s*kicez? Bari ben değil bir kadın hayatta kalsaydı, en azından yaşamak için sebebimiz olurdu."

+Her zaman bir amacının olması gerekmiyor evlat! Hayatını amaçsız yaşayamazsın ama bazen amaçsız olmaktan zarar gelmez.
- Hay sokucam! Sen yine mi aklımı okuyorsun?
+ Zihnin açık ben ne yapabilirim ki?
- Bak, ben her şeyimi kaybettim. Aylardır tek bir amaç uğruna yaşamaya çalıştım, bunun ne kadar acı verici olduğunun farkında mısın sen? Oysa yaşamamın hiç bir anlamı yokmuş, sayende bunu öğrendim. Ama sen nereden bileceksin ki?
Syniad birden çocuğun üzerine çullandı ve ön ayağını çocuğun göğsüne bastırarak konuşmaya başladı.

+ Şimdi sen bana bak çocuk! Ben tam iki yüz elli yıldır amaçsız bir varlık olarak yaşadım. İstemediğim halde canlar aldım! Benim vicdanımı sen dağlayamazsın anladın mı? Ben kendi kanımı öldürdüm! Çektiğim acıyı sorgulamaya kalkma!
-...
Üzerinden çekildi ve arkasını dönüp gitti. Gözden kaybolduğunda Dört, göz yaşlarını tutamadı. "Gitmesine izin verdim. Belki de iletişim kurabileceğim tek kişiydi o ve ben bencilce davrandım!" 
+ Kapa çeneni! Bir yere gittiğim yok, birbirimize söz verdik, ben sözümü tutarım.

Bir anda gözleri parıldayan Dört hemen ayağa kalktı ve özür diledi. Bundan sonra onun sözünden çıkmayacaktı. Kendine bu konuda söz verdi ve derhal çalışmasının başına döndü.

+ Çocuk! Dinlerle ilgili kitaplar bulabilir misin?
- Tabi ama biraz beklemen gerek.

Pedallısına atladı ve gitti. Bir saat kadar sonra döndüğünde römorkunda bir ton kitap vardı.

-Burası daha çok bilime yönelmiş bir şehirdir ama insanlar dinlerini de yaşayabilirler. Bunlarla alakalı kaynak kitaplar getirebilirler. Özel toplanma yerleri oluşturup gruplar kurabilirler ama yönetime kesinlikle karışamazlar. Hatta eski bir devlet bu duruma Laiklik diyormuş.
+ Ne kadar eski?
- İki yüz elli  yıldan daha eski olduğuna eminim.
+ Sen bunu nereden biliyorsun?
- Demiştim ya sana unutmayan bazı insanlar vardı diye. İşte onlardan birini tanıyan birini tanıyordum.
+Şimdiye kadar hiç bir şeyi merak etmedin mi sen?
-Yani, aslında hayır çünkü bana hep safsata gibi gelmiştir bunlar. İki yüz elli yıl önce olan şeyler beni nasıl etkileyebilir ki, ben bu günü yaşamıyor muyum?
...
Syniad sadece gözünün içine baktı ve kafasını birazcık yana yatırdı. Bir süre birbirlerine öyle bakınca;
-Ama şimdi görüyorum ki aslında ilgilendiriyormuş. Yine de sihir gibi şeylerin varlığı hep şüphelidir bizim buralarda. Mesela bu dünyadaki herkes kadim koruyucudan bahseder ama aslında kimse onu görmemiştir. Bunun bir din olduğunu ve ona inanmazsak dünyanın yok olacağını söyleyen de çok onun aslında fazla abartılmış biri olduğunu söyleyen de.
+ Kadim kim?
- Kadim koruyucu
+ Kimi neyden koruyormuş ki?
- Yani bilemiyorum, ben şimdiye kadar insandan daha tehlikeli bir varlık görmedim.
+ Sizi sizden mi koruyormuş yani?
- Dedim ya cidden bilmiyorum. Bunlar sadece duyduklarım, o kitapların içine bakarsan daha fazla fikir edinebilirsin ama dikkat et çünkü içlerinde çok çelişkili şeyler yazıyor. 
+ Ne gibi?
- Mesela diyor ki tanrı geleceği yaratır ama aynı kitap aynı zamanda tanrı geleceği bilir diyor. Bu iki tabir oksimoron oluşturuyor. O yüzden bilim ile uğraşan birinin bunlara kulak asmasını bekleyemezsin. 
+ Bence bu saatten sonra bildiğimiz tüm duvarları yıkmamız gerekiyor çünkü senin de gördüğün üzere bilimin çok üstünde bir şeylerle karşı karşıyayız. Bana kalırsa bu kitapları sen de okumalısın.
- Belki de haklısın ama önce şunu bitirmem lazım. Zaten az bir işim kaldı. Neredeyse dengeledim sayılır. 

KARATENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin