Baykuş Bilir

6 1 0
                                    


Tüm olanların ardından Baykuş şehrine çok az yolları kamıştı. Syniad İle birlikte yola koyulmaya karar vereli henüz bir kaç gün olmuştu. Syniad dışında bir kaç kurt daha görmüşlerdi. Garip biçimde oldukça uysal davranışlar sergiliyorlardı. Karaten daha önce normal kurtlar hakkında ki bir kitaba göre fikir yürüterek, Syniad' in artık bir alfa kurt olmuş olabileceğini düşündü. Eğer durum buysa bu yaratıklar da kurtarılabilirdi. Belki tekrar insana çevrilemeyebilirlerdi fakat en azından bilinçleri yerine getirilebilirdi. Bunu yapabilmek için Baykuş şehrindeki büyük kütüphaneyi bulması gerekiyordu. Syniad' in kafasına dokunarak telepati kurdu.

+Syniad! Baykuş şehrinde ki büyük kütüphanenin yerini biliyor musun?
-Tam olarak bilmiyorum fakat bulabileceğimden şüphem yok. İnsanken bile kitapların o kendine has kokularını çok severdim ve açıkçası evrim geçirdiğimden bu yana duyularım epey keskinleşti, sezgilerim güçlendi ve fiziksel olarak da oldukça güçlü hissediyorum. 
+Güzel. Yakında şehre varmış olmamız gerekiyor. Fakat hiç yiyeceğimiz kalmadı. Kütüphaneden önce yiyecek bir şeyler bulalım olur mu?
-Evet, haklısın. Benim avlanmam gerekecek. Bu süreçte yalnız olacaksın, korkmazsın umarım?
+Syniad, o duyguyu henüz tatmadım. 

Felaket gerçekleşeli uzun zaman olmuştu. Syniad'e ülkeye ne olduğunu sorduğunda herhangi bir bilgi alamamıştı. Kurtlar gündüzleri oldukça derin bir uykuya daldıklarından neler olduğunu görememiş. Normalde kurtlar şafağın sökmesiyle birlikte uykuya dalar fakat Syniad evrim geçirdiğinden beri böyle bir problemi kalmamıştı. Neredeyse dört ay olmuştu. Hala felaketin sebebine dair bir bilgi kırıntısı dahi bulamamıştı. Ve artık taze yiyecekler de sadece ağaçlarda ya da çok iyi saklanmış dolaplarda bulunabiliyordu. Bir tavernanın dondurucu dolabı hala çalışır vaziyetteyse kendisini şanslı sayacaktı. 

Sonunda şehrin kapılarına gelmişlerdi. Tıpkı Palyaço şehrinin kapısında olduğu gibi bu kapıda da yazılar vardı. Kapıda "İnsan, bilgiyle kutsanır, su ile temizlenir ve ruh, bilgiyle kirlenir, bilgiyle temizlenir." Garip bir sözdü. Fakat derin anlamına bakılınca oldukça anlamlı gelmişti. İnsan ne kadar çok bilgi sahibi olursa o kadar yüceleşirdi ve bilgisini nasıl kullanırsa o derece temiz olurdu. Bilgi kötüye kullanılırsa ruh kirlenir... "Acaba benim ruhum temiz mi? Ya da ruhum var mı?" Bu düşünceler içinde kapıdan içeriye girdiler. Sonra midesinden gelen garip sesler onu bu düşüncelerden çekip çıkartmıştı. Bir an önce temiz su ve yiyecek bulması gerekiyordu. Şehirde bir kaç markete rastlamıştı. Konserve fasulyelerden buldu. Bunlar hazır ve soğuk tüketilebilir yiyeceklerdi. Tabi ki ekmek yoktu. Fakat tıpkı Palyaço şehrinde olduğu gibi Baykuş şehrinde de bir sürü ceset vardı. En azından onlardan geriye kalanlar... Bu koku nefes almayı neredeyse imkansız hale getirir olmuştu. Bu şehirde bulunan bilim evlerinden gaz maskesi bulsa iyi olacaktı. Fakat önce karnını doyurmak için kokusuz bir yer bulmalıydı ve bunu nasıl yapacağını biliyordu. Diğerlerine nazaran daha az yıkılmış bir bina buldu ve en tepesine çıktı. Çok şükür orada hava temizdi. Arada sırada esen rüzgar burnuna kötü kokuları getirse de o kadar kalıcı kokular değildi. Şehre girerken gördüğü bir turizm acentesinden bir cep haritası almıştı. Haritayı çıkardı ve kendi konumunu belirlerken yemeğini yemeğe başladı. Bir yandan yiyor, bir yandan hangi yönde neler var onlara bakıyordu. Sonunda yemeğini bitirdiğinde cebinden tütün paketini çıkardı. Sadece yemek yedikten sonra bir tane güzel sarılmış sigara içiyordu. Bu ona keyif veren bir alışkanlığa dönüşmüştü. Düşüncelerini rahatlatıyordu. Ayrıca bunu yapmaya başladığından beri kabusları da azalmıştı. Tabi bu mahsulü daha önce araştırmış, dersine iyi çalışmıştı. Eğer dozunu kaçırırsa aynı hissiyatı vermeyeceğinin de farkındaydı. O yüzden sadece yemeklerden sonra bir tane yakıyordu. 

Yola koyulma vakti ile birlikte Syniad de gelmişti. Sırtına atladı ve ilk hedefi olan bilim binasına gitti. Binadan içeri girerken kapıda bir yazı vardı. "Aydınlanmak için karanlıktan çıkmak gerekir."
Yani gerçekten bilgi sahibi olmak istiyorsa yeni bilgilerin eski bilgilerin yerini almasına izin vermesi gerekiyordu. Bilgi ne kadar eskiyse o kadar kararmıştır. Tıpkı kesilmiş bir elma gibi. Girdi ve derhal malzeme deposunu aradı, duvarların birinde binanın planları çizilmişti. Binanın bazı bölümleri harap olmuş olsa da planlar gayet işe yarar bilgiler sağlıyordu. Zira diğer binalara nazaran oldukça iyi durumdaydı. Depo alt kattaydı. Aşağıya indi, artık bu kokuya katlanamıyordu. Sanki ölüm vücut bulmaya çalışıyormuş, sanki suratına bir yumruk atmak istiyormuş gibi burnunu kıvrandırıyordu. Sonunda depoya ulaştı. Maskeyi buldu ve taktı. Syniad' e de bir tane alsa iyi olurdu. Takıp takmamak onun tercihiydi sonuçta. Sonunda o iğrenç koku gitmişti. Depoyu incelemeye koyuldu. Etrafa iyice baktı, iğneler, envai çeşit ilaçlar, sargı bezleri, serumlar, eldiven ve çeşitli koruyucu malzeme bulunmaktaydı. "Sanırım bu bina eğitimsel araştırmalarda kullanılan bir hastane." dedi kendi kendine. "Evet. Bu ölüm kokusu ile birlikte gelen ilaç kokularını açıklıyor." bu duyduğu Syniad' in sesiydi. Onunla bu mesafeden düşünce yoluyla konuşabildiğini bilmiyordu. Bu ona garip gelmişti. Çünkü düşüncelerini doğruca ve kendi kontrolünde olmaksızın duyabilen bir başkasının olması sakıncalı olabilirdi. Oysa evrim iyi yönde olmalıdır değil mi? Bunları düşünürken Syniad'in herhangi bir tepki vermediğini görünce "Sanırım derin düşündüğüm zaman beni duyamıyorsun." dedi içinden. "Nasıl? Anlamadım." dedi Syniad. Bu cümle durumu açıklığa kavuşturmuştu. Olay tam da tahmin ettiği gibiydi. Depodan çıkıp başka odalara bakmaya başladı. Bu odalarda türlü türlü aletler vardı. Bu aletlerin kimisi kocaman kolları olan cinsten kimisi ise sanki bir koç başını andırıyordu. 

KARATENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin