Her şeyi berbat ettim.
Bütün bunları hak ettiğime inanmıyorum. Annemle babamı kaybetmeyi, abimin beni kimsesiz bırakmasını, yetiştirme yurdundaki dördüncü günümde güvenlik görevlileri tarafından tecavüze uğramayı hak edecek bir şey yaptığıma inanmıyorum, inanmak istemiyorum. Hani bütün çocuklar masum doğardı? Bu doğru değil miydi? Bütün bunları hak etmiş olmak için günahkar doğmam gerekirdi. Bana en son dokunan insanların o iğrenç herifler olmasını istemediğim için en yakın arkadaşıma sevişmeyi teklif ederek mi onca günahın altına girmiştim? Neden bütün bunları geçmişte bırakamıyorum?
Neden sonunda aşık olmuşken, sevdiğim insanla birlikte olmak isterken en başa dönmek zorunda kalıyorum? Şimdi ne yapacağım? Levi'a bütün bunları nasıl anlatacağım? Kendime bile itiraf etmek istemezken, ailemin ölümünü bile yeni yeni dillendirebiliyorken neden başıma bir de bu sorun çıkıyor ki? Neden ben üstümdeki yükten kurtulmaya çalıştıkça gidenlerin yerine yenisi ekleniyor? Neden?
Bana bakıyorsun. Buz mavisi gözlerin her zaman olduğundan bile daha yumuşak bakıyor ama bir açıklama da bekliyorsun. Görebiliyorum. Haklısın da, seni o kadar istemişken birlikte olmaya karar verdiğimiz ilk an neden midem alt üst oluyor, bilmek istiyorsun. Ben de bilmek isterdim. Senin yerinde olsam, ben de isterdim.
"Özür dilerim." diyorum tekrar. Neden özür dilediğimi bile bilmiyorsun, buna rağmen sorun değil diyorsun.
Levi, neden özür dilediğimi bile bilmiyorsun.
Saatler geçmiş, ben hala soğuk soğuk terliyorum. Yanıma oturmuş, elindeki kağıt havluyla alnımda biriken terleri siliyorsun. Nasıl için alıyor, Levi, benim gibi bir adama dokunmayı nasıl için alıyor?
"Eren..." Yeşil gözler hala boşluğa bakarken siyah saçlı olan sessizliğe katlanamadığını hissetti. "Herhangi bir şey söylemek zorunda değilsin, özür de dileme artık. Ne zaman paylaşmak istersen ben o zaman dinlerim. Seni çok seviyorum, lütfen inan bana..."
"Biliyorum." dedi Eren kısık sesle. "Bunu gayet iyi biliyorum. Sevmesen şimdiye kadar çekip gitmiştin. Belki gitmelisin de."
"İsteklerine önem verdiğimi biliyorsun ama bu sefer olmaz. Seni bu halde yalnız bırakıp gidemem, üzgünüm." Gitmeni istemiyorum zaten, yanımda ol istiyorum.
"Bu... Bunu aştığıma emindim Levi, hiç beklemiyordum. Bu yüzden bahsetmeye gerek bile duymadım. Aşılmış bir sorun olduğundan o kadar emindim ki..." Aldığı nefes az gelirken parmakları boğazını buldu. Teni neden bu kadar hassaslaşmıştı bilmiyordu ama azıcık bile bastırmamasına rağmen canı yanmıştı. Yüzünü buruşturup elini boğazından çekti.
"Neden... Neden boynum acıyor?" Levi bir süre sessiz kaldı. Gözleri hızlıca çocuğun çürümeye yüz tutmuş zarif boynunu turladı. Aklına gelen görüntülerle burnu sızladı. "Sevişirken..." diye devam etti Eren. "Beni boğdun mu?" Ağlama, diye düşündü Levi. Güçlü olmana, ona destek olmana ihtiyacı var. Ağlama. Kendini bırakma. Sakin ol.
"Hayır... Nasıl anlatacağımı bilmiyorum. Göstermemi ister misin?" Eren başını usulca salladı. Levi hemen kalkıp Hange'nin odasına girdi. Taşınabilen orta boy aynayı kaptığı gibi salona geri döndü.
Yeşil gözler daldığı noktadan sevgilisi yanına oturunca ancak kaydı. Levi elinde tuttuğu aynayı nazikçe Eren'in ellerine tutuşturup çocuğun boynunu görebileceği şekilde kaldırdı. Derin bir nefes alıp titreyen elini Eren'in boynuna temas ettirdi. Eren bir süre neye baktığını göremedi, sonra anladı.
Levi'ın küçük parmakları boynuna sarılıyken kendisini boğan kişinin el izinin ancak yarısı kapanıyordu. Gözleri hafifçe açılırken Levi'ın elini uzaklaştırıp elini kendi boğazına sardı. Hiç şüphe yoktu, Külkedisi'ni bulmuştu. Zihninin sınırlarını zorladı. O anları aklına getirmeye çalıştı ama yapamadı. Kendini boğduğu anı bir türlü hatırlayamadı.
"Eren..." diye fısıldadı Levi aynayı uzun parmaklardan ayırıp sehpaya bırakırken. "Eğer aklın karışıksa... Bırak öyle kalsın. Beynin bütün bunların sana zararlı olduğunu düşünmeseydi hatırlardın. Şimdilik bırak, akıp gitsin. Sadece rahatla."
"Sigara içebilir miyim?" diye fısıldadı güçsüz bir sesle. "Yarın bırakırım. Şimdi içebilir miyim?" Anlıyorum Eren, diye düşündü Levi. Her seferinde yarın bırakacağım yarın bırakacağım diyeceksin. Bu çirkin alışkanlığı da bizimle birlikte sürükleyeceksin.
Öyle olsun.
"Bu senin kararın, Eren. Benden izin almana gerek yok." Eren'in kulağına bu cümle biraz da olsa tavırlı gibi gelmişti ama artık emin olamıyordu. Belki de hepsini kafasında kuruyordu. Levi'ın dediği gibi, kendisini rahat bırakmalıydı. Yoksa kafasının içinde takıldıkça her şey daha da büyüyecekti.
Dün gece giydiği ceketini omuzlarına alıp balkona çıktı. "Benim de gelmemi ister misin?" Levi'ın kısık sesle sorduğu soruya karşılık başını aşağı yukarı salladı. Korkuluğa direklerini yaslayıp cebindeki paketi çıkarttı ve bir dalı dudaklarının arasına yerleştirdi.
Ucunu çakmakla tutuşturdu ve derin bir nefes çekti. "İyi geldi mi bari?" Tekrar başıyla onayladı. Levi'ın bu alışkanlığı çirkin ve gereksiz bulduğunu biliyordu. Kendisi için öyle değildi. Derdini sıkıntısını götürüyor değildi ama en azından sakinleşmesine yardımcı oluyordu. Sakinleşince de çok daha rahat düşünüyordu. Kasılan kasları gevşiyor, her şey çözülebilirmiş gibi hissediyordu. Öyle bir etkisi yoktu tabii ki, bu sadece kötü bir olay olduktan sonra üstüne bir bardak soğuk su içmeye benziyordu. Kabulleniş, evet. Olan şey buydu. "Yetimhanedeyken başıma kötü bir olay geldi. Tahmin ettiğin şeydir büyük bir ihtimalle. Anlatmak istemiyorum. Sadece bilmeye hakkın olduğunu düşündüm."
"Anlıyorum." diye fısıldadı Levi çocuğun cümleleriyle kalbi parçalara ayrılırken. Tahmin etmişti, lanet olsun ki etmişti. Az önce yaşadıkları olaydan, birbirlerine duygularından bahsetmelerinden çok önce etmişti. Sadece kendisine itiraf edememişti.
"O olaydan sonra ilk kez üniversite için aynı eve çıktığımızda Jean'la birlikte oldum. Az önce yaşananlara çok benzer şeyler yaşandı. Her seferinde olmasın diye bu korkumun üstüne gittim. Bir süre sonra hissizleştim. Onların hiçbiri benim için bir anlam ifade etmiyordu, belki de sebebi buydu. Seninle birlikteyken ilk seferim olduğunu sandım."
"Jean'la bu durumun nasıl üstesinden geldiniz?" diye sordu Levi kelimelerini dikkatli seçmeye özen göstererek. Eren başını kaldırıp öğlen güneşinin tam içine baktı. Yeşil gözlerini kamaştıkları anda sıkıca yumdu. "Onu yatağa bağladık. Her şeyi ben yaptım. Ondan sonra bir daha böyle bir şey olmadı ama senden bunu bekleyemem."
"Eren kendini iyi hissetmen, iyileşmen için her şeyi yaparım. Bu bir zorunluluk değil. Seni çok seviyorum ve sen de istediğin sürece, sana dokunmak istiyorum."
"İstediğimi biliyorsun..." İçine çektiği dumanı uzunca üfledi. "Her şeyden çok istiyorum."
"Şimdilik bunu erteleyelim. Kafanı dağıtacak bir şeyler yapalım. Son zamanlarda okulunu aksattığını biliyorum, biraz derslerine ağırlık ver. Sonra sen istediğin zaman tekrar deneriz." Eren burukça gülümseyerek başıyla onayladı. "Bana karşı çok iyisin, beni mutlu ediyorsun. Bütün bunlar uğraşılacak şeyler değil biliyorum ama sen uğraşmaktan çekinmiyorsun. Teşekkür ederim."
Levi küçük adımlarla çocuğun yanına ilerleyip arkadan sarıldı. Eren'in elleri onun ellerinin üzerine kapanırken sırtına birkaç öpücük kondurdu. "Asıl ben teşekkür ederim. Benimle hayatı paylaştığın için."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Revenge || Riren Texting
Fanfic[Tamamlandı] kaptan: Özel durum dediğin Gavat erkek arkadaşınla birlikte Kız kardeşimi becermen mi görüldü: 16.49 •Köpekler girebilir, homofobikler giremez. 24.12.2021 - 18.01.2022