çocuklarımın anlattığı kadar varsın

296 29 4
                                    

Eren'le Levi cumartesi sabahı erkenden yola çıkmışlardı. Levi ve Mikasa'nın doğup büyüdüğü şehir, üniversiteyi kazandıkları şehire oldukça yakındı. Öyle ki Levi evden ayrıldığı ilk yıl neredeyse her hafta sonu evine dönerdi. Yıllar geçtikçe bu süre git gide uzamıştı. Şimdiyse Levi ailesini en son görüşünün üzerinden kaç ay geçtiğini bile hatırlamıyordu. "Bak, burası şehir merkezi. Dönüşümüz çok geç olmazsa burayı da gezdiririm sana. Evimiz biraz daha yukarıda. On dakikaya orda oluruz."

"Biraz gerginim." diye fısıldadı Eren parmaklarıyla oynarken. "Annen kız kardeşinle yattığımı biliyor, öyle değil mi? Beni sevmesinin imkanı yok."

"Mikasa'nın o kadar ayrıntı verdiğini sanmıyorum Eren, annem biraz muhafazakar bir insandır. Gençken kendisi bu konudan çok zorluk çekmiş, evlenmeden biriyle birlikte olmamızı istememişti. Tabii dinlemedik. Anlaşılan ikimiz de babama çekmişiz." Eren başıyla onayladı. Levi ailesinden çok fazla bahsetmezdi. Bu yüzden çok fazla bir şey bilmiyordu. Annesinin ev hanımı olduğu ve babasının polis olduğu dışında bir bilgiye sahip değildi. Bir de serseri bir amcası olduğunu biliyordu, Mikasa'nın ona çektiğini söyleyip dururdu genç adam.

"Sen rahat ol, zaten herhangi birinin seni sevmemesi imkansız. Eminim annem de seni çok sevecek. Babam bugün çalışıyor ama her zaman yemeğini yemek için eve uğrar. O sırada onunla da tanışmış olursun." Bu sabah Eren kendisine oldukça özen göstermişti. Koyu yeşil boğazlı bir kazak ve siyah, dar bir pantolon giymiş, saçlarını elinden geldiğince düzgün bir şekilde toplamıştı.

Levi biraz daha rahat görünüyordu. Eren'in aksine o heyecanlı da gergin de değildi. Açık mavi bir gömlek ve siyah bir pantolon giymiş, kömür karası saçlarını dağınık bırakmıştı. Eren ona baktıkça biraz da olsa sakinleştiğini hissediyordu. İkisi de üstlerine gözlerinin renginde bir şey giymişti ve bu renk bir mavinin onu sakinleştirmemesi zaten oldukça zordu. Derin bir nefes alıp camdan dışarıyı izlemeye başladı.

Arabayı evin önüne park ettikleri anda kumral saçlı olan aşağı inip iki katlı müstakil evi inceledi. Levi'ın evinde neden bu kadar çok bitki olduğunu şimdi çok daha iyi anlıyordu. Büyüdüğü bu evin bahçesi oldukça bakımlıydı. "Levi!" Dış kapı bir anda açılmış, Mikasa'nın uzun saçlı ve kısa boylu hali doğrudan Levi'ın üzerine fırlamıştı. Eren, adamın bir kız kardeşi daha olmadığından emindi oysa ki.

"Anne..." Levi'ın buz mavisi gözleri ışıldadı.

Levi annesiyle sarmaş dolaş hasret giderirken Eren gözlerine inanamıyordu. Yeşil gözleri nemlenirken başını hafifçe yana eğdi. Genç kadını ilk önce yaşıtları sanmış, yüzünü görünce ise kendi annesine o kadar çok benzetmişti ki bir an kafası karışmıştı.

"Hoş geldin, Eren. Ben Kuchel." Eren kendisine uzatılan zarif eli bir süre fark edemedi. Hemen ardından şaşkınlığını atarak sıcacık gülümsedi. "Memnun oldum Bayan Ackerman. Sonunda sizinle tanıştığıma çok sevindim... Şaşkınlığımı mazur görün, çok güzelsiniz. Levi da aynı size benziyor."

"Çok tatlısın canım ama Kuchel de lütfen. Sen de çocuklarımın anlattığı kadar varsın." Mavi gözlerini çocuktan çekip oğluna döndü. "Ne kadar da göz alıcı bir genç adam... Akıllara zarar." Eren'in yanakları önce 'çocuklarım' lafıyla sonra da gelen iltifatla kıpkırmızı kesilirken bakışlarını kaçırdı.

"İçeri geçelim, çay yaptım." Levi Eren'in elini tuttu. Eren hayal görüyormuş gibiydi, onları takip ederken hala kendine gelememişti. Oturup çaylarını içmeye başladıklarında kendisine sorulan soruları kısaca cevaplıyor, onlar sohbet ederken sadece kadını izliyordu.

Kuchel'in Carla'yla uzaktan yakından alakası yoktu aslında. Kuchel kısa boylu, siyah saçlı, beyaz tenli ve mavi gözlü bir kadınken Carla hafif buğday tenli, orta boylu, kumral saçlı ve kahverengi gözlü bir kadındı. Neden annesini andırdığını anlamaya çalışıyordu.

Revenge || Riren TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin