Günlerin birinde ben her zaman ki gibi klasik aksesuar, giyecek, makyaj malzemleri için AVM'ye gidiyordum. Babamın 18 yaş hediyesi olarak verdiği araba ile asfalt yolda giderken acemice sağa sola giden arabanın direksiyonunu dengede tutmaya çalışıyordum. Yandan geçen arabalar uyarı niteliğinde korna çalarak geçiyordu. Üstüne üstelik babamın haberi olmadan ehliyetsiz kullanıyordum. Babam ne kadar ehliyet için sabretmemi istediyse de ben arkadaşlarım gibi artık yalnız ve araba ile dolaşmak istiyordum. Birden telefon çaldı. Almaya çalışmak istediysem de beceremedim. Arabayı kenara çekip hemen telefona baktım. Telefon ekranında babamın ısrarla aradığını fark edince hemen arama tuşuna basarak geri aradım. Babam çok öfkeli ve titreyen sesiyle bana bağırıp çağırdı. Adresi vermemi ve oraya gelene dek bir yere ayrılmamamı istedi. Yutkunarak zar zor tamam diyebildim.
Çok geçmedi yarımsaat sonra yanında kapıcı Ömer Abi ile gelmişti.Arabamı Ömer Abe'ye verip beni yanına almıştı. Yol boyunca bağırıp çağırıyordu. Bana bir daha böyle bir girişimde bulunursam arabayı geri almakla tehdit etti. Onla konuşmak öfkesini artırmaktan başka bir işe yaramazdı. Zaten annemden duyduğum kadar babamın kalp kapakçığında sorun vardı . Adını unuttuğum bir hastalıktı zaten . Ben bunlara rağmen onu üzmekten vazgeçmiyordum çünkü aklıma hep Tulin ve Özge'nin bana karşı kibirlenişlerini hatırlayıp onlar gibi hatta onlardan daha üstün olup onları ezmek istemiştim.
Ertesi gün bize Tulin gelmişti. Bana o gün Özge'nin yeni aldığı çok pahalı kırmızı elbisesinden habire bahsetti. Beni küçük düşürmek için olsa gerek benim özgür dolaşmadığımdan 6 yaşındaki kız çocuğu gibi babamla gezdiğimden konuştu. Benim artık 18 yaşında aklı başında bir kız olduğumdan geceleri istediği yerde, istediği kişiyle, istediği şekilde kalabileceğimi anlatıyordu. Ardından bana bu gece Özgeyle birlikte gazinoya gideceklerden bahsetti. Eğer bende gidersem daha da şenlecek ve en azından artık özgür bir genç kız olabilirmişim. Bu fikir kafama yatmıştı lakin babam bunu duyarsa arabayı benden alacaktı. Tuline küçük düşmek istemedim . Bu sefer ne olursa olsun gidecektim. Tulin geleceğimi duyunca sevindi ve sarıldı. Sonra gece için diktirdiği elbiseyi almaya gideceğini söylerek ayrıldı.
Saat gece 23:52 Özge,Tulin ve ben üçümüz gazinonun en ön tarafında oturuyorduk. Biraz sonra Tulin'in arkadaşları, Özge'nin arkadaşları derken masa iyiyce kalabalıklaşmıştı.Yalnız hissetmeye başladım. İçim daraldı.AVM falan tamam da burası niye böyle herkes çok samimiydi. Biraz sonra iri 25'lerinde bir genç yanıma yaklaştı. Tanışmak istemişti.Adımı sordu. Adımın Nevin olduğunu kalabalıkta zar zor duydu. Bana İzmirde böyle bir ismin az olduğunu söylemeye çalışıyordu. Ama ben başta anlamamazlıktan gelince tekrar sormaya üşendi. Bana soğuk olduğumu ve eğlenmeye geldiğimizi bana dokunmaya çalışarak kulağıma fısıldadı.
Saat biraz ilerleyince yalnız kalmamak ve küçük düşmemek için benle ilginen çocuğa artık kendimde güle isteye konuşuyordum. Artık bana istediği gibi sarılabilirdi istediği gibi elimden tutabilirdi. Çünkü ben ona bu ihtimali vermiştim. Özge beni çocukla görünce el salayarak selam verdi. Sanki çok güzel kaynaşıyorsunuz böyle devam et dermişcesine göz kırpıyordu. Ben özgenin artık beni küçük görmediğini gözlerinden anlamıştım. Özge yanındaki çocuk ile ortalıkta kayboldu .Hemen gözüm Tulini aradı o da yok. Dışarı koştum.Yok ..Yok. Kimse gözükmedi arkama bakınca içerideki çocuğun benimle gelmiş olduğunu fark ettim. Onlara arkadaşlarımı kaybettiğimi söyleyince arkadaşlarının Özge ve Tulinle olduğunu söyledi.Ardından beni evine götürmek istedi. Bunu ret etmişken kolumu sertçe kavradı ve beni herkesin gözü önünde rezil edeceğiyle tehdit etti. Buna rağmen kolumu hızla çektim. Ve caddede bekleyen arabaya bindim.
Evin önüne varınca babam aklıma geldi. Saati merak ettim.Telefonuma baktığımda saat 03.02'ydi.Hemen cüzdanımdan parayı çıkarıp taksiciye uzattım ve derhal inip eve koştum. Evin bahçesinde babamın dokorunun arabası vardı. Korktum .Ağlamaklı topuklu ayakkabım ile zar zor koştum. Babamın odasının kapısını çevirdiğimde karşımda babamın başında kapıcı Ömer Abe ve Doktoru Gürkan Bey vardı. Babam sayıklıyordu. Evet yanlış duymamıştım. "Nevin...Nevinim ..." diye ağlaya ağlaya sayıklıyordu. Babam beni görünce daha da ağladı . Hemen yanına vardım başımı göğsüne koydum. Saçımı okşarken bir yandan da gözyaşları saç köklerimi ıslattığını hissetim.Elini öptüm . Belki 10 kere özür dileyerek elini sımsıkı tutum.Başımda beni izleyen Gürkan Bey benim babamı çok üzdüğümü ve babamın kalbinin hassas olduğunu vurgulayarak biraz ciddi ve sert konuştu. Sonra detayları Ömer Abe'ye anlatarak evden ayrıldı.
O gece babamın yanı başında uykuya dalmışım . Sabah uyandığımda telefonuma baktım. Özge beni 3-4 kez aramıştı. Ve bir de mesaj bırakmıştı. Onu aramamı istemişti. Babamı uyandırmadan hafifçe kapının kolunu indirip odadan çıktım. Önce hemen güzel bir duş alıp üstümdeki kirlenmişliği ve yorgunluğu atmak istedim. Duştan sonra dün gece tüm yaşanılanlar gözümün önünden bir bir geçti. Özge'yi arayıp neden aradığını öğrenmek istedim. Az çok biliyordum ne diyeceğini de yinede ayıp olmasın diye döndüm.Telefonu başta bir erkek sesi açtı. Özge'yi sorunca birazdan gelince arayacağını söyleyip kapattı. Dün Özge'nin yanındaki çocuk olduğunu sesinden anlamıştım. Özge'nin aramasını beklerken babama kahvaltı hazırlatıp odasına götürdüm. Ben ne kadar uyanmasın diye sesizce içeri girsem de babam çoktan uyanmış yine çekmece gözündeki fotoğraf albümünü almış ve özlemle annemin fotoğrafına bakıyordu.Benim girdiğimi görünce fotoğrafı hemen masaya koyup pencereyi saatlerdir seydediyormuş havası vardı. Ona gördüğümü söyleyince bana nasihat niteliğinde uzun bir konuşma yaptı:
"Nevin'im bak annen rahmet edeli bir yıl olmadı .Sen benim ondan kalan, onun kokusunu bu evden kaybettirmeyen ve onu hatırlatan tek anlamlı varlığımsın . Eğer annenden sonra sen olmasaydın ben acizlikten bıkmış ve sebat edemeyen bir zavalı olurdum. Şuan biliyorum bu sözler sana alışılmış geliyor biliyorum. Ama kızım ben var olduğum müdetçe seni korumam gerek çünkü benim bir parçamsın. Bazen kısıtlıyorum evet ama bunu bugün olmasa da belki bir gün anlarsın. Dün gece yine dediğimden çıktın . Ama anladım ki sana kızmak ve bağırmakla olmuyor. Bu sefer kızmayacağım sana ama lütfen bak halimi görüyorsun.Bana oldu da bir şey olursa kendimden değil senin yalnız başına kalmandan , başına bir şey gelmesinden korkarım. Lütfen ikinci bir ayrılığa dayanamam ."
Babam bu kez sanki veda eder gibi konuşuyordu. Gözlerimde akmakta olan yaşları elleri ile kurulayarak ağlamamam gerektiğini söyledi. Babamın yanında daha fazla dayanamadım ağlamak üzereydim. Hemen odadan dışarı çıktım. Lavobaya gittim . Elimi yüzümü yıkarken sol cebimde titreme oldu. Telefonum çalınıyordu hemen cebimden çıkardım ve açtım. Özge dünkü olanlardan bana habire abes abes konuştu. Dinlemekle yetinince, daha da sinirlendi. Ben onların geri kalmış arkadaşıymışım ben bir erkekle konuşmayı bilmiyormuşum. Sanırım dünkü çocuk herkese abartılı abartılı beni gömüştü. Özge benim ondan özür dilemem gerektiğini söyleyince affaladım. Dünkü çocuğa arkadaşını satacak kadar mıydı bizim dostluğumuz ? Ardından eğer ben ondan özür dilemeyeceksem dostluğumuzun bitmesini açık ve ciddi bir şekilde söyledi. İyiyce affalamıştım artık. O kadar küçük düşmüştümtüm ki o kadar zavallı hissettim ki sırf yalnız kalma korkudundan özür dileyeceğimi söyledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mor Üzümler
Short StoryBulunduğu hayattan aciz olan bir kızın en yakındakileri kaybetmesiyle hayatını sorgulamaya başlaması. Batman'a babasını defnetmeye giderken değişen bir genç kızın hayatı. Yazılmakta ...