015

819 50 257
                                    

Elif'in dükkana girişi ile beraber ortama kısa süreli bir sessizlik çökerken hem yağız'ın hem de elif'in gözleri leya'nın üzerinde toplanmıştı. Yağız için de yabancı değildi bu sima çünkü kendisi derin ile tanıştığı günden bu yana ona dair hiçbir şeyi unutmamış her şeyi aklına kazımıştı.

Eksik kalan bir parçasını onda bulmuş gibi hissediyordu derinleyken yağız , öyle çok bağlanmıştı ki ona birkaç dakika içersinde leya ile olan benzerliğini bile göz ardı edebilmişti hatta onun o küçük ellerini ellerinin içine aldığında ona leya'yı anımsatması kabullenmek istemesede hoşuna gitmişti. 

Şimdi ise derin'in annesi olduğunu düşündüğü bu kadının leya'yı nereden tanıyor olabileceğini sorguluyor leya ile derin'in de birbirlerini tanıyor olabilecekleri düşüncesi ile yanıp kavruluyordu. 

Kendini ortamdan soyutlayıp olan biteni izlemeye karar verdiğinde ise elif anın telaşı ile yağız'ın orada olmasını dahi umursamamış endişeli gözler ile ona bakan leya'ya "okula gitmemiz lazım kuzey ve derin kavgaya karışmışlar" diyivermişti.

Leya haliyle korkmuştu derin'i tanıyor ve onun böyle durumların içinde olmayacağını gayet iyi biliyordu bu da ona doğal olarak olayın ciddi olduğunu düşündürtüyordu. Herkesin kafası allak bullak olmuştu , yağız'ın aklına kuzey'in leya'nın oğlu olabileceği ihtimali bile gelmişti ama bir türlü kesin bir kanıya varamamıştı.

Dükkanın kapısı tekrardan açılıp içeri elif'in sevgilisi efe girdiğinde bu sefer yağız'ın kaşları iyice çatılmış elindeki güller yeri boylamıştı , zaten ülkü'ye götürmeyeceği kendince intikam almaya çalıştığı güller.  

"Öğretmenin söylediğine göre çocuklarda ciddi bir şey yokmuş ama kuzey birini fena halde hırpalamış nedenini gidince öğreniriz artık" Efe'nin konuşmasının ardından leya hiç değilse derin'in yaralanmadığını anlayıp rahatlamış montunu üstüne geçirip hızla arabasına binmişti.

Konu kızıydı ve böyle bir durumda onun için arkasında bıraktığı yağız'ın bir önemi yoktu.

Elif , yağız'a kınayıcı bakışlarını gönderdikten sonra efe'nin koluna girerek dükkandan çıktığında yağız içindeki takip etme dürtüsüne engel olamamış neler döndüğünü öğrenmek istemişti. Derin'i uzun zamandır tanımıyor olabilirdi ama aklı başında biri olduğunun farkındaydı , neden kavgaya karıştığını öğrenmek istiyordu. 

Hepsi okul binasının önüne geldiklerinde derin bahçe kapısından koşa koşa çıkarak yağız'ın gözleri önünde efe'ye sarılmış gözyaşlarını daha fazla tutamayarak ağlamaya başlamıştı. Onun acısı da annesininki gibiydi , bedenen canı yanmıyordu ama ruhu paramparça olmuş durumdaydı.

Leya da derin'i o halde görünce kendini tutamayarak ağlamaya başladığında yağız arabasında öfke nöbeti geçirmişti , kendinden çok değer verdiği iki insan gözlerinin önünde harap oluyordu ama o yanlarına gidemeyecek kadar aciz ve yabancıydı.

Daha biraz önce ondan tamamıyla nefret etsin diye çabaladığı , üzdüğü kadınının şimdi acı çekiyor olmasına dayanamıyor içten içe hala seviyordu. Derin annesini o halde görmeye dayanamayarak efe'nin kucağından indiğinde kollarını açarak yere çömelen annesine sarılmıştı.

Derin'in küçük vücudu leya'nınkine doğru düştüğünde derin kollarını annesinin boynuna sıkıca sarmış "iyiyim ben anne sende iyi ol hadi" demişti. Her ne kadar korktuğu için ağladığı düşünülse de o arkadaşı sandığı insanın ona sarf ettiği sözler üzerine ağlamıştı.

'Senin baban yok' demişti söylediği cümlenin ağırlığının farkına varmadan 'seni niye okuldan hep annen ya da teyzen alıyor , baban nerede' sorusu ne kadar da kırıcıydı öyle değil mi saf sevgi ile dolu bir çocuk için

Reflections | L.YHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin