GİRİŞ

161 8 12
                                    

Geleceği göremeyen anneme...

Ve gelecekte başına ne geleceğini bilemediğim kendime...

Şimdiye kadar ayrımcılığa uğramış tüm insanlara...


"Bize kalmayacak dünya için bize kalacak günahlar biriktiriyoruz."

-Malcolm X


Sene 2112 / Colony

Uçan taşıtların yüksek gürültülerinin ve arada gerçekleşen hafif sallantıların arasında insanlar tedirginlik içinde hayatlarına devam ederken, kimsenin bilmediği gizli bir yeraltı karargâhında, beş kişi dünyayı pençesinde bulunduğu salgından kurtarmak için büyük bir plan yapmaktadır.

"Tanrı bizi unutalı çok oldu," diyerek karargâhtaki sessizliği bozdu Professor. Ellerini arkasında birleştirmiş, içi eskimiş teknolojik aletlerle dolu odada tur atıyordu. Ayağına takılan paslı vidayı görmezden gelmeye çalışsa da en sonunda başaramamış ve eğilerek koruyucu kıyafetinin ayakkabısından söküp almıştı. Odadaki kimseyle göz göze gelmemeye çalışıyormuş gibi tavana bakarak konuşuyordu. Sanki bir kişiyle göz göze gelse, söyleyecekleri tahmin edilebilirmiş gibi hissederdi. Professor tahmin edilmeyi sevmezdi. Sadece tahmin etmenin zevkine varmak isterdi.

Son söylediği cümlenin üzerinden dakikalar geçmesine rağmen sadece dudaklarını oynatıyor, kendi kendine konuşuyormuş gibi görünüyor ve odada turlamaya devam ediyordu. Üzerindeki modası geçmiş koruyucu kıyafet onun yaşlı biri olduğunu açıkça belli ediyordu. Eğer cebindeki son parasını yeni bir koruyucu kıyafet almak için harcasaydı, kimliğini gizlemekte daha başarılı olabilirdi ama Professor bunun tam tersini düşünüyordu.

"Kıyafetler sadece görüntüyü açık eder. Kimse içindekinin nasıl biri olduğunu dışarıdan bakarak anlayamaz," derdi hep.

Kendi kendine konuşuyormuş gibi görünen Professor bir anda durdu. Dudakları kıpırdamayı keseli saniyeler olmuştu. Odada olanları inceledi bir süre. Nikola ve Romeo'ya baktı önce. Nikola'nın koruyucu kıyafeti üzerine bol gelip onu içinde yok etmeye çalışırken, Romeo'nun koruyucu kıyafeti ise adaleli kolları yüzünden patlayacakmış ve sanki ikisi üzerindeki koruyucu kostümleri değiştirseler birbirlerine tam olacakmış gibi görünüyordu. İkisi de dünyayı kurtarmak için son hızla hazırlık yapıyorlardı. Sonra köşedeki gıcırdayan koltukta oturan, saçları mor bir orman gibi parlayan ve okyanus mavisi gözleriyle boşluğu izleyen Aron'a ve ardından tıpkı ona benzeyen ama turuncu saçlı hâli olan, hiç söylemese de herkesin Aron'a özendiğini içten içe hissettiği mavi lens takan ikiz kardeşi Greg'e döndürdü bakışlarını. Kafasından geçenleri sadece kendi biliyormuş gibi görünüyordu. Belki de kendisi de bilmiyordu. Çünkü az sonra geçmişe göndereceği üç kişi ne ile karşılaşacaklarından habersizdi.

"Ve o büyük güne uyandık," dedi koca bir sessizlik ve bakışmaların ardından Professor.

"Uyandık," diye mırıldandı kendi kendine pembe saçlı Nikola. Pembe saçlarıyla uyumlu pembe lensleri, siyah teninin daha da parlamasına neden oluyordu.

Nikola kendi kendine önündeki çantanın içinde bir şeyler ararken başka hiç kimse bir şey söylemedi. Söyleseler de söyleneceklerin karşılıksız kalacaklarına uzun süre önce alışmışlardı. Professor, önemli bir olay olduğunda sadece kendini duyar ve kendine cevap verirdi.

Proje X - VeniHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin