"Çok değerli Vizyonerler bugünkü toplantımıza hepiniz hoş geldiniz. Büyük sınıfsal bölünmeden sonra hepimizin huzurlu bir yaşama ulaşmaya bir adım daha yaklaştığını görebiliyoruz. Yenilenebilir enerji kaynakları, düzgün ve sürdürülebilir geri dönüşüm uygulaması, güçlü ve bağımsız üniversiteler, dijital paralar ve sağlıklı üretim. İşte bunlar bizim için daha uzun bir yaşamın şifreleri. Yaşanılabilir bir dünya ne mutlu Vizyonerlere!"
ROOT'un sıradan bir manifestosunu dinlediniz. Sık sık Vizyoner dünyanın yükselen binalarında işitilir bu ses. Birbirinden bağımsız sürekli çalışan insanlar görülür etrafta. Disiplin bu dünyanın her şeyi haline gelmişti ve herkes işine yüksek sadakat ile bağlıydı. Vizyoner alanda yaşamanın eşsiz mutluluğu tüm paydaşların yüz ifadelerinde beliriyordu.
Umarsız dünya ise sorunların üstesinden gelememeye başladı. Partiler sona erdiğinde kavgalar başlardı. Fikirler değil şahıslar tartışılırdı. İftiralar atılır insanların birbirine düşmesi sağlanırdı. Devlet kurdular ama yönetim berbattı. Bir süre sonra bu bölünmenin kendileri için kocaman bir zarar olduğunun farkına varacaklardı.
Baker Frost yeni bir planın peşindeydi. Umarsızlar arasında iyice bunalıma girmiş ve kendisini bu çöplükten kurtaracak yolu arıyordu. Umarsızlar ve Vizyonerler arasında hiçbir şekilde iletişim kurulamıyordu. Güneyden kuzeye gitmekte hiç kolay değildi. Umarsız dünyanın her tarafında kavga, tartışma, gasp ve tecavüz olayları bitmek bilmiyordu. Tam bir kaos içindeydiler. Evet kendi aralarında bir yönetim vardı fakat insanlar yönetime itaat etme konusunda son derece şüpheliydiler. ROOT Umarsızlara asla müdahale etmemekte kararlıydı. Bir süre sonra Umarsız ekonomisi iflas edecek iş bölümü yapılamayacak ve insanlar büyük bir isyan çıkaracaklardı. ROOT bunun farkındaydı. Bu isyanlar çıkmadan bastırabilmenin tek yolu ise kendi ürettiklerinin %3'ünü Umarsızlara dağıtmaktı. ROOT polisleri her haftanın pazar günü bu dağıtımı yapar fakat bu dağıtım Umarsızlar için günü kurtarmaktan başka bir şey değildi. Aç kalmayacakları kadar erzak alırlardı. Artık tarım kimsenin umurunda değildi.
ROOT destek paketleri ise bazı hırsızlar tarafından sömürülüyor çalmayan insanlar aç kalıyordu. Bu da bir çok insanın aç kalmamak uğruna hırsızlığa başvurmasına sebep oluyordu.
Baker Frost kendisinin bu kargaşanın içinde kaybolup erimesine izin vermeyecekti. Tek katlı tahtadan yapılmış evinden dışarı doğru çıktı. Mahallesinin köşesinde içip sızmış yaşlı adam diğer köşesinde 3 kuruş için kavga eden gençler az ilerisinde de ROOT kamyoneti vardı. Belli ki dağıtıma çıkmışlardı. Baker kamyonete yaklaştığında içinde insan olmadığını fark etti. Kapı açıldı ve uzun bir kamera yönünü Baker'ın yüzüne çevirdi. Baker kameraya yakından bakmaya çalışırken bir anda kamyonetin sağ tarafından bir kol uzadı. Kolun üstünde erzak kutusu vardı. Baker erzak kutusunu aldı ve tekrardan evine yöneldi. İlerlerken soldan bir çocuk ona seslendi:
- Hey! hey!
Baker çocuğa baktı ve yanına yaklaştı:
+ Efendim ufaklık.
- Benimle gel.
+ Pekala ama önce nereye gittiğimizi söyle.
- Seni çağırdı benimle gel.
+ Kim çağırdı?
- Hadi çabuk olmalıyız gel artık.
+ Bak ufaklık zaten sinirim tepemde hadi evine git.
Baker tam sırtını dönüp yol alırken çocuğun söylediği şey üzerine dönüp kaldı:
- Sana kuzeye gitmenin yolunu söyleyecek!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BÜYÜK SINIFSAL BÖLÜNME
General Fiction"İnsanlar dünyaya verdikleri zararın farkında değillerdi. Biz de onları ayırmayı seçtik"