Uçurum

16 0 0
                                        

       Sabaha karşı ben hala müzik dinliyordum ve saat 5 buçuk olmuştu. Ağlamaktan gözlerim şişmişti. Müzik birden  Onur'un beni aramasıyla durdu. "Artık uyumaya ne dersin Zeynep" sesinde isyan vardı. Resmen benim saatlerdir uyanık olamama isyan ediyordu. "Saatlerdir uyanıksın ve biliyorum ki ağlıyorsun. Biraz daha ağlamaya devam edersen gidip o lanet adamı öldüreceğim." Ben cevap vermeye hazırlanırken birden ağzımı ve burnumu kapatan bir mendil hissettim yüzümde. Arkamı dönüp bakmak isterken bir yandan da çırpınıyordum. Artık gücüm azalmıştı ve gözlerim kapanmaya başlamıştı. Bayılmadan önce duyduğum son şeyler Onur'un bağarmalarıydı. Beni bayıltan adamın söylediği son cümleyide az da olsa duyabilmiştim. Tahminimce telefonla konuşuyordu ve konuştuğu kişi babamdan başkası olamazdı. "operasyon tamam Engin Abi."
      Gözlerim yavaş yavaş açılmaya başladığında bir depoda olduğumu fark ettim. Etrafta kimse yoktu, ben de bir sandalye de bağlı bir şekilde oturuyordum. Korkmuyordum çünkü beni kaçıran kansızın kim olduğunu biliyordum. O iğrenç gülüşüyle Engin Kaya belirdi kapıda. Tabiiki tahminlerimde yanılmamıştım. Bana doğru geldiğinde ona tiksintiyle baktım.
  "İğrençsin senden nefret ediyorum Engin Kaya!" dediğimde karşımda kahkahalarla gülüyordu. "Duygularımız karşılıklı Zeynep Kaya" Gerçekten iğrençti bu adam. Bana doğru yürümeye başladığında konuşmasına devam etti. "Yıllar sonra karşıma çıkacaksın ve ben seni bırakacağım öyle mi?" Yüzüne iğrenerek bakıyordum. "Sen beni yıllar önce bıraktın gittin, ne yaptığım asla umrunda olmadı. Şimdi beni kaçırtıp da seni bırakmayacağım diyemezsin." Kısa bir sessizlik oluştu ve arkasını döndü gitti. Söylediklerime cevabı yoktu bu yüzden gidiyordu, kaçıyordu benden ,hissettiklerimden ve yaşadıklarımdan.

Buradan kaçmam lazımdı bir şekilde kurtulmam lazımdı ama önce ipleri çözmeliydim. İpleri açmaya çalışıyordum ancak çok sıkı bağladıkları için açılmıyordu. Yaklaşık 15 dakika uğraştıktan sonra ellerimi çözmeyi başardım. Ardından ayaklarımı da çözdüm. Ayağa kalktım ve arka da gördüğüm kapıya doğru koşmaya başladım. İpleri açamayacağımı düşündükleri için arka kapıyı açık bırakmışlardı. İçimden bir ses sanki kaçmam için açık bırakıldığını söylüyordu ama neden hem kaçırıp hem de onlardan kurtulmamı istesinlerdi ki. Aklımda ki düşüncelerden sıyrılıp kapıdan çıktım ve koşmaya başladım. Kaçtığımı anlamış olmalılar ki peşimden geliyorlardı. Adımlarımı hızlandırdığımda karşıma bir taksi çıktı ve düşünmeden bindim. Şöförün kafasında siyah bir şapka üzerinde ise siyah bir kaban vardı. Nereye gideceğimizi sormadan arabayı sürmeye başladı. Şüphelenmeye başladığımda "sağa çeker misiniz inmek istiyorum" dedim. Cevap yok. "pardon beni duyabiliyor musunuz? İnmek istiyorum lütfen durun." Dişlerimi sıkarak konuşmuştum ve bu adamı güldürmüştü resmen karşımda sırıtıyordu. "hayır maalesef sizi indiremem." şaka mı yapıyordu bu adam. Eğer öyleyse hiç komik değildi. "ne demek indiremem hemen durun!" Artık sesimi gerçekten yükselttiğimde adam ani fren yaptı ve yolun ortasında durdu. Arkasına doğru döndüğünde göz göze gelmiştik. Kahretsin bu babamdı! "Merak etme Onur, Burak, Mert ve Eylül'de geliyor." Ne yani bu adam benim kardeşlerimide
mi kaçırmıştı!? Ona içimden sövmeye başladığımda oda arabayı tekrar çalıştırmıştı.

Gideceğimiz yere vardığımızda buranın bir uçurum olduğunu gördüm. Uçurumun kenarında diz çökmüş oturan kardeşlerimi gördüğümde gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. Hepsinin önünde birer adam duruyordu ve başlarına silah dayamışlardı! Babam arabayı durdurduğunda hemen kapıyı açtım ve yanlarına koştum. Ancak beni bir adam durdurdu ve yaklaşma diye bağırdı. "Evet Zeynep hanım şimdi bir seçim yapmak zorundasın.. Kardeşlerinin hayatı mı ? Yoksa kendi hayatın mı?" Cevabım belliydi tabikide kardeşlerimin hayatını seçecektim. Onlar yaşamayı hak ediyorlardı. Ben ölsem bişe olmazdı ama onlar ölemezler di çünkü Burak'ın daha kavuşacağı aşkı, Eylül'ün hayalleri, Mert'in ailesi ve Onur'un yaşamak istedikleri var. Hepsinin hayali aynı.. güzel bir üniversiteye yerleşebilmek ve hep beraber aynı evde yaşamak. Hayallerini onlardan çalamam. Yaşamak istediklerini çalamam. Onların yaşayacak çok şeyi var ama benim yok. Ben zaten tükenmişim.

"Onlar kurtulacak ben öleceğim. Şimdi söyle adamlarına çekilsinler önlerinden. Bırak gitsinler" Kendimi gözlerim patlayana kadar ağlamamak için zor tutuyordum. Babam adamlarına bağarıp çekilmelerini söylediğinde hepsi çekildi ve kardeşlerim ayağa kalkıp yürümeye başladılar. Beni göremiyorlardı çünkü uzaktaydım. Gördü. Eylül etrafa bakarken beni gördü. Onur'a söyledi ve bu tarafa doğru koşmaya başladılar. Ben de diğer tarafa doğru gidiyordum, daha doğrusu ölmeye gidiyordum

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Dec 11, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

BOŞ SOKAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin