° 1

19 4 0
                                    

"oldukça iyi bir hikayesi var değil mi? bunu kimse inkar edemez."

"neyden bahsediyorsun ya, bildiğin çöp. kötü karakterin hiçbir gerçekliği yok. dolandırıcı bile olamazsın bir de yazar mı olmaya çalışıyorsun?"

somurtarak verdiği kitaba bakındım. çok da kötü sayılmazdı ama iş yerinde yediğim azarlar yüzünden sinirliydim ve birinden çıkarmam gerekiyordu. işlemediğim bir suçu neden üstlenmeliydim? kendimi savunamayacak berbat hâlde miyim? neden bu ne düğü belirsiz, güvenilmez sırıtışlı adamdan hıncımı çıkarıyordum?

iç çekerek diğer sayfaya geçtim.

"bu ne lan?"

"mükemmel değil mi?"

"ciddiyim adamım biraz vizyonun olsun. hepsi ne için yani paran var koy götünü. resmen kendine iş çıkarıyor. böyle çöp bir karakteri yazarken zorlanmış olmalısın. her şey bu piçin altından çıkıyor şuna bak. bir kötü için bile rezil."

soğuk bir rüzgar esti ve adamın saçları görüşünü engelleyecek şekilde savruldu. "bir kitap yazarı o evrenin tanrısıdır. ama bilirsin tanrı iradelerine dokunamaz. onları yönlendiriyorum ama" şikayet edercesine sızlandı "bi zamandan sonra onlar kendi başına hareket etmeye başlıyor. sonra böyle çöplere dönüşüyorlar."

çattık.

ayağa kalkıp kitabı ona attım. "git bir doktara görün."

kapşunumu takıp yürümeye başlayınca ayak seslerini arkamda işittim. gergin bir şekilde hızlandım. ayak sesleri normaldi yani bir sorun çıkmayacak gibiydi. cebimden sigaramı çıkardım. boş kuruntu yapıyorsun Edy. sigaramı yakmak üzereyken arkamda hissettiğim ellerle sırtım yay gibi gerildi.

" kitabı daha fazla incelemeliydin."

ayaklarım yerden kesildi.

uçuyorum lan.

hayır aptal. düşüyorum.

belki böylesi daha iyidir diye düşündüm. ama zemin yaklaştıkça içimdeki yaşam sevinci ortaya çıktı. kardeşimi bir kez daha görmeliydim. o adamın kitabını okumalıydım. belki aptal krizlere girip bunu yapacak kadar ileri gitmezdi.

ve yerdeydim.

acıyı tırnak uçlarımda bile hissediyordum. çığlık atamayacak kadar berbat haldeydim. biri kafama basınca dişlerimi sıktım.

"senin için hızlı bitireceğim."

boynuma bastırırken gözlerim kararıyordu.

"seni.. orospu çocuğu.."

bilincimi kaybettikten bir süre sonra cennetin ışığını gördüm. ve bana seslenen bir meleğin sesini...

"uyan seni piç kurusu!"

ha?

beni boğmak üzere olan bir melek mi?

"nasıl tek yumrukta bayılabilirsin? bir de kendine erkek mi diyorsun?" yakamdan tutup beni kaldırdı. üstümü sirkeleyip etrafı inceledim. rüya mı? öyle olmalı. "beni taksana lan"

umursamazca ona baktım. "kaldırdığın için teşekkürler. içim geçmiş."

"seni.." yüzünü yüzüme yaklaştırıp öfkeyle konuştu. "beni ciddiye almıyor musun? öyle mi? neler yapabileceğimi tahmin edemezsin."

ah şimdi hatırladım. bu replik. victor'un bayan christa'yı bodruma kilitlediği ve ana erkek karakterin bunu öğrendiği sahne. o zaman victor'un evinde olmalıyız.

bir dakika.

neden bana kızıyor?

"bir yanlışlık olmalı." adı neydi bunun ya?

arkasında korkuyla saklanan kadın bir adım öne çıktı. "hala inkar mı ediyorsunuz.. siz.. gerçekten iğrençsiniz."

ah. arkama döndüm. kızıl saçlar. uzun boy ve kalıplı bir vücut. anladım. cennetteyim.

tanrı beni seviyor diye iç geçirdim.

bir dakika. tanrı beni neden en boktan karakterin içine transfer etti?

duvara yaslanıp alnımı ovuşturdum. biraz önceki konuşmaları düşündüm. anlaşılan tanrım o orospu çocuğu. beni bir hamam böceğine transfer etmediği için şükretmeliyim. teşekkürler tanrım.

"çok mu sert vurdum?" dedi sarışın ana karakter.

"ah, sorun değil."

"yine de üzgünüm."

"üzgün olan benim nişanlını kaçırdım."

"sorun değil. bir daha olmasın."

"olmaz. kadınlar ilgimi çekmiyor artık."

bayan christa kızarırken yanındaki adam dediğim şeyi anlamayarak bana baktı. "yani artık christayı umursamıyor musun?"

"doğru anlamışsın."

bir süre boş boş bakıştık. işler tuhaf bir hal alıyordu. o sırada kahyam içeri girdi. yeni tanrım sen ol.

"efendim lütfen küçük beyi bağışlayın. dük bunun tekrarlanmamasını sağlayacak. özür olarak bu küçük hediyeyi vermek istediler. bayan christa'ya." elindeki kutuyu ona uzattı. "lütfen bu olay krallıkta yayılmasın."

"ah sorun değil, hallettik."

"öyle mi?" kahyanın gözleri büyüdü.

aramızda bir süre daha tuhaf bir sohbet geçti. adının mark olduğunu öğrendim. sanırım arkadaşız.

"efendim banyo zamanı."

üstümdekileri çıkarıp küvete girdim. beni yıkamaya çalışan hizmetlileri kovduktan sonra olanları düşündüm. ama hiçbir mantıklı açıklama bulamadım.

"sanırım.. akışına bırakmalıyım."

kızıl saçlarıı geriye attım. sanırım çok düşünmek yalnızca başımı ağrıtacak. zenginliğin tadını çıkarabilirim artık. teşekkürler tanrım. özellikle beni bir hamamböceğine çevirmediğin için.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Nov 24, 2022 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

victor but my friends call me edy | bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin