gerçekler

93 5 0
                                    

Harry, karşısında gördüğü manzara ile şoka girmişti. Yıllardır mezarına gidip ağladığı en yakın arkadaşı, dostu, her şeyi tam olarak karşısında duruyordu. Gördüklerinin bir rüya olduğunu düşündü ve gözlerini kapatarak içinden 10'a kadar saydı.

Gördüklerim gerçek değil. Niall öldü. Charlie için çok endişelendim ve hayal görüyorum. Gözlerimi açacağım ve her şey normale dönecek.

Gözlerini tekrar araladığında hiçbir şey düşündüğü gibi değildi. Niall hala karşısında duruyordu, üstelik Charlie de ayaktaydı ve ikisi de kendisine bakıyordu. Gözlerini önce yere sonra Louis'ye çevirdi. ''Ben hayal görüyorum galiba Louis. Kendimi iyi hissetmiyorum.''

Louis acıyan gözlerle bakıyordu yanındaki gence. Ona nasıl anlatacağını, anlatsa da inanıp inanmayacağını bilmiyordu. Fakat hayır, Harry hayal görmüyordu. Ne görüyorsa Louis de görüyordu. ''Hayır.'' dedi sakin bir tonda. Gözlerinin dolmasını engelleyemedi. ''Hayır Harry hayal görmüyorsun. Niall ölmedi. Özür dilerim.''

Bakışlarını tekrar Niall'a çeviren Harry'nin göz yaşları çoktan süzülerek yanaklarında yol oluşturmaya başlamıştı. Hiçbir şeyi sorgulamadan, hesap etmeden tek bir şey yapmak istiyordu. Aralarındaki birkaç adımı hızla ilerleyerek Niall'a sardı kollarını. Ağlaması şiddetlenmiş, hıçkırıklara dönmüştü. ''Niall.'' diye sayıklıyordu dostunun adını. Ona sarılmanın nasıl hissettirdiğini hatırlamıştı. Konuşamıyordu, sadece sımsıkı bir şekilde sarmalıyordu biriciğini.

Geri çekilip Niall'ın yüzünü inceledi. Masmavi gözleri kızarmıştı. En son gördüğü gibiydi, hiçbir şey değişmemişti. Ellerini yüzüne çıkararak yanaklarına koydu. ''Niall...Niall sen gerçeksin.'' dedi toparlayabildiği şekilde. ''Tanrım, nasıl? Aklımı kaybetmek üzereyim. Ben-ben senin mezarına geldim Niall. Her gün orada ağladım. Sen nasıl?''

''Sakin ol.'' diyerek Harry'nin ellerini avuçlarına aldı sarışın. ''Sakin ol Harry. Sana her şeyi anlatacağım dostum. Senden sadece sakin olmanı istiyorum.'' Harry sadece başını sallamakla yetinmişti. Ne söylemesi gerektiğini bilmiyordu. Gözlerini bir an olsun Niall'ın üzerinden çekmiyordu. Hala bir rüyada olduğunu ve birazdan biri tarafından uyandırılacağını hissediyordu. Bu yüzden ona bakabildiği kadar uzun bakmak istiyordu çünkü bir süredir rüyalarında Niall'ı göremiyordu. İkisinin birbirine baktığı o esnada Charlie'nin sesi ilişti kulaklarına.

''Sanırım daha fazla beklemeyeceğim.'' diyerek neresinden çıkardığını anlamadıkları silahı uzattı ikiliye doğru.

''Hey, ne yapıyorsun?'' diyen Louis de çevikliğiyle aynı saniyelerde belindeki silahı çıkartmıştı. ''Elindeki silahı bir an önce bıraksan iyi edersin.''

Harry ne olduğunu anlayamamış, Charlie'ye bakakalmıştı. Çok sevdiği arkadaşı ona silah doğrultuyordu. İyi de neden?

''Kes sesini polis. Yıllardır bu anı bekliyordum. Jack selamını iletmemi söyledi.'' dediğinde silahı Harry'ye hedeflemişti. Çok uzun sürmemişti, sadece birkaç saniye sonra silahını ateşlemişti.

Fakat vurulan Harry değildi, Charlie'nin kendisiydi. Çünkü ne ara odaya girdiğini anlamadıkları Zayn elindeki silahıyla omzundan yaralamıştı Charlie'yi, yani suçluyu.

''Zayn.'' dedi Louis şokla. ''Sen ne arıyorsun burada?''

''Aradığımız kişi Charlie'ymiş. Telefonunu açmayınca sinyalinden buldum seni. Tanrım, iyi zamanlamaydı.''

''Burada ne dönüyor?'' diye bağırmıştı Harry. Hiçbir şey bilmiyordu ve korkuyordu. ''Kendi aranızda konuşmayı kesin. Biri hemen bana ne döndüğünü anlatsın!''

neighbour | larryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin