uzak durmak

118 14 26
                                    

Kalan tek tük eşyalarını paketlerken yaptığı işi bırakarak yatağının üstüne oturdu yavaşça. Bu odada koskoca 4 yılını geçirmişti ve şimdi veda etmek ona biraz zor geliyordu. Buraya geldiğinde hayata dair hiçbir tecrübesi olmayan heyecanlı bir gençten, meslek sahibi olmuş bir yetişkine evrilmişti. Çoğu şeyin ilkine de sahipti aynı zamanda. Üniversitesinin ilk sınavlarına da orada çalışmıştı, aşık olduğu kişiyle de orada sarılmıştı. Harry'nin minik bir yuvasıydı orası ona göre. Ailesinden uzak kaldığı sürelerde yabancılık çekmemek adına kaldığı yeri 'yurt odası' kalıbından çıkartmıştı kafasında. Orası onun için 4 yılını geçireceği geçici bir eviydi. Güzel ve geçici bir ev.

Dolabının üzerine yerleştirdiği çerçeveleri de koliye doldururken bir fotoğrafta takılı kaldı gözü. En yakın arkadaşıyla içten bir gülümseme sunarak çekilen, iç ısıtıcı bir kare olan o fotoğraf. Harry onu çok özlüyordu. Onu kaybedeli 2 yılı sadece biraz geçmişti ve hergün onu özlüyordu. Başlarda öldüğüne inanmak istememiş, bir yerlerden çıkıp geleceğini farketmişti. Ta ki Louis bir gün gerçekleri yüzüne attığı zamana kadar.

Niall'ın ölümünden sadece 2 hafta geçtiğinde Harry ne yemek yiyor ne de günlük aktivitelerini yerine getiriyordu. O 2 haftada kilo vermiş ve çökmüştü. Louis onu öyle görmekten nefret ediyordu fakat Harry hiçbir şekilde söz dinlemiyordu. O gün de Louis her zamanki gibi kahvaltı hazırlamış ve sevgilisine getirmişti. Boşluğa dalıp giden çocuk elbette ki önüne konulan tepsiyi fark bile etmemişti.

"Bir şeyler ye lütfen Harry." diyerek yavaşça konuştu Louis. Onu böyle görmekten nefret ediyordu. Sevdiği çocuk her geçen gün gözünün önünde eriyordu adeta. "Midene birkaç lokma bir şey gitsin en azından."

Fakat sözlerine cevap olarak beklediği şey Harry'nin tepsiyi yere fırlatmaso değildi elbette. "Nasıl böyle davranabiliyorsun ya sen?" Hem bağırıyor, hem de Louis'nin üstüne yürüyordu. "Benim ne halde olduğumun farkında değil misin?"

"Ne saçmalıyorsun Harry? Seni böyle görmekten hoşlandığımı mı sanıyorsun. Niall benim de dostumdu. Ama o öldü anladın mı beni? Niall öldü. Niall.artık.aramızda.olmayacak."

Louis'den çıkan her söz karşısındaki çocuğu, atılan saçmalar gibi yaralamıştı. Harry bunu elbette biliyordu ama öyle davranmak işine geliyordu, acısını hafifletiyordu bir nevi. Duyduklarının gerçekliği benliğini sarsarken sevgilisinin kollarına kendini bırakmış ve günlerdir yaptığından çok daha şiddetli bir şekilde ağlamaya başlamıştı. Sinirliydi de bir yandan. Niall Louis'nin de arkadaşıydı ve nasıl olurdu da gündelik yaşantısına bu kadar çabuk dönebilirdi?

O acı olayın üzerinden geçen 2 yılsa gerçeklerle baş etmesi için epey yararlı olmuştu. Her ay dostunun mezarını ziyaret ediyor ve çiçekler götürüyordu. Yanına gitmediği süre zarfında yaşadıklarını detaylarıyla birlikte anlatıyordu. Sanki yanındaymış, sanki onu duyuyormuş gibi. Tek yapabileceği buydu çünkü.

Son koliyi de kapattıktan sonra etrafa göz atarak herhangi bir eşyasının kalmadığından emin olarak Jake'i aradı. Jake, yurttan bir arkadaşıydı ve taşınması için bir araba ayarlamıştı. Burada kaldıkları sürece birbirlerine hep destek olmuşlardı. Niall'ın ölümünde de, Louis'nin terkedişinde de.

Kolileri evin giriş kısmına taşıdıktan sonra nefeslenip ellerini beline bağladı Jack. "Başka koli kalmadı. Yapılacak bir şey var mı şimdilik? Biliyorsun işe gitmem gerek."

"Hayır dostum sağol. Yeterince yardım ettin, gerisini ben hallederim."

Jack veterinerlik bölümünden mezun olduğunda iş bulması konusunda Harry çokça yardımcı olmuştu. Beraber birçok yer gezerek başvurmuş, şans eseri ise Harry'nin okuldan tanıdığı bir arkadaşının yanında çalışmaya başlamıştı. Tatlı ve samimi dostlukları yıllardır süre geliyordu ve Harry bundan oldukça memnundu. Arkadaşını uğurladıktan sonra yerdeki kolilere baktı yorgun bir şekilde. Hadi bakalım Harry dedi kendine. Yeni yaşantın artık başlıyor.

neighbour | larryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin