sonbahar

27 2 0
                                    

Son bahar gelmişti. Deli gibi yağmur yağıyordu. Ağaçlar gibi o da bir yana bir bu yana savruluyordu içinde. Karar veremiyordu gitmeli miydi, kalmalı mıydı? Halbuki ne kadar da aşıktı ona. Dünyanın bir ucuna gidebilirim diyordu dudakları birbirine değmeden önce. Dudaklarındaki zehirleri birbirlerine vermişlerdi artık. Bedenleri birbirine karışırken önce korkudan titrerdi sonra da soğuktan titremeye başlamıştı. Artık üşüyordu, buz kesmişti o sımsıcak oda. Zehir vücuduna ruhuna yayılmıştı. Ama o sadece kendinin zehirlendiğini sanıyordu. Bilmiyordu zehirlenirken zehirlediğini.... Neydi onu bu hale getiren ilk kavga mı son kavga mıydı? Yoksa yoksa o aklından bir türlü silemediği kanlı sözler, kanlı tokatlar, kanlı tükürmeler miydi ruhunu yaralayan. Yavaş yavaş bitmişti her şey yavaş yavaş başladığı gibi... Anlamamıştı nasıl aşık olduğunu, nasıl duygusuz duruma geldiğini. Kalmasının nedeni sadece bir vefa duygusuydu. O kadar vermişti ki artık verecek ne sevgisi ne aşkı, ne de öfkesi kalmıştı koskoca iki seneden sonra. Ama farkındaydı ne hale geldiğinin. Kimseyi sevemeyecek olan duygusuz, gözleri donuk biri olacaktı. Biliyordu ama gitmek gerekiyordu. Belki başka bir şehirde başka bir adam çıkacaktı karşısına bunu da biliyordu. Sadece o adama verecek gözyaşları, sevgisi, aşkı yoktu tüketmişti her şeyi. Bu yüzden aslında kimse yaklaşmasın ona istiyordu. Kendini zehirli bir yılan gibi hissediyordu başka bir yılanın zehirleyip kendine benzettiği. Bavulunu toplarken, otogarda, otobüste bunları düşündü. Ağladı ağladı öyle çok ağladı ki gözleri kurudu. Uyudu uyandığında kötü ama bir o kadar da efsane tadında bir hikaye bitmişti. Devlerin, kötü yürekli cadıların, şeytanların olduğu hikayede devden küçük bir çocuk yaratmak istemişti. O dev kocaman elleriyle acıtmıştı onu. Şimdi ağlayamadığına bile üzülerek hikayesine son noktayı koydu.

adını arayan kadınHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin