17.🍎♥️

433 38 14
                                    

Yoora'nın Ağzından:

Tamı tamına 15 dakika olmuştu. Ses yoktu, ikimizde sessizce bekliyorduk. Suskunluğu dinlemek istemiştik. Tek duyguğum ses, hattın diğer ucundan gelen burun çekme ve hıçkırık sesleriydi. Kalbim acıyordu. Özlemiştim onu. Üzüldüğü zaman teselli etmeyi, gözyaşlarını silmeyi, kafasını boynuma gömmesini, sesini, sevgisini...

Her şeyi ile özlemiştim onu. Delicesine.

Ama dönememiştim ona tekrardan, yapamazdım. Yapmadım.

Söylediği şeylerden sonra yapamazdım.

Söylediği şeyler yüzünden nefret etmiştim kendimden. Hâlâ da ediyordum. Kendimi değersiz hissediyordum. Sevilmeye layık birisi değildim. Hiçbir zaman da olmamıştım. O gün, tekrardan zihnimdeki perdeye yansıyınca izlemek zorunda kalmıştım. Kendimden nefret etmeye başladığım günü iliklerime kadar yaşadım tekrardan, eskisinden daha büyük bir acı ile...

***

Sunghoon'dan aldığım mesaj üzerine sokağın sonunda bulunan eski çocuk parkına gelmiştim. Hava güzeldi, çok güzeldi. Neşeli bir bahar günüydü. İlkbaharı hep sevmiştim. En sevdiğim mevsimdi. Kimi zaman ansızın gelen yağmurlar bana yaşantımızı, üzüntülerimizi veya mutlulukları anımsatırdı.

Hayatımızda, hatrımızda kalan anılar bazen rastgele, ansızın yaşanırdı. Çoğusu kalıcı olurdu veya kalıcı etkiler bırakırdı. Sunghoon benim için bir bahar günü aniden önüme çıkan güzel bir çiçek gibiydi. Narin ve bakmaya kıyamayacağım kadar güzel.

Aniden esen sert rüzgar uzun ve gür olan saçlarımı yalayıp geçmişti. Rüzgar arkamdan estiği için aniden ürpermiştim. Ellerimi üzerimdeki hoodienin ceplerine koymuş ve beklemeye devam etmiştim. 15 dakika olmuştu ama Sunghoon hâlâ gelmemişti. Derince bir nefes almış ve kafamı soluma çevirmiştim.

Kahve koyusu olan saçları dağılmış, gözlerinin altları morarmış bir Sunghoon görmeyi elbette ki beklemiyordum. İçimi saran endişe dolayısı ile hemen yanına adımlamış ve sol elimi kaldırarak sağ omzuna koymuştum. Gözlerim titrerken tek yapabildiğim endişe ile gözlerine bakmak ve bir açıklama beklemekti. Ama o hiçbir açıklamada bulunmamış ve sağ omzundaki elimi sol eli yardımıyla kavramıştı. Omzundan indirdiği elimi tutmuş gözlerimin en derinlerine bakıyordu. Nefeslerim kesilirken içimde fırtınalar kopuyordu. Haberi var mıydı bundan? Yoktu tahminimce. Duygusuzca bakıyordu. Duygusuzluğu en derinlerime işliyordu.

En sonunda derin bir nefes almış ve dudaklarını ıslattıktan sonra gözlerini benden kaçırarak konuşmaya başlamıştı.

'Bu parkı görüyorsun değil mi Yoora? Terk edilmiş bir çocuk parkı. Eskimiş ve artık neşeli değil. Çünkü kimse artık burada neşeyi bulamıyor.'

Sözlerine ara verdiği sırada haykırmak istemiştim yüzüne karşı. Neşeyi, aşkı ve daha nice duyguyu bu terk edilmiş çocuk parkında bulduğumu haykırmak istemiştim.

Birbirimizi bu terk edilmiş çocuk parkında bulduğumuzu haykırmak istemiştim. Ama yapmadım, sebebi ise belliydi.

'Yoora benim sana karşı olan duygularımda aynen bu parka karşı biten ilgi gibi bitti. Kaybettim sana dair olan neşemi. Senden bir şeyler demeni veya kendini kötü hissetmeni istemiyorum. Gittikçe büyüyoruz ve ben bazı şeylerden emin olmaya başlıyorum. Sana karşı duygularımın da bittiğine emin oldum. Benim için ani bir hevestin. Aniden esen bir rüzgar gibiydin. Büyüdük ve sen çevremdeki nadir insanlardan birisiydin. Güzelliğinden etkilendim ama artık çoğu şeyin farkındayım. Güzelliğin artık beni etkilemiyor veya mutlu hissettirmiyor.'

(✅)Given-Taken | (西村 リ キ) EN-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin