“Görüşmeyeli nasılsınız? Ben iyiyim, kimseyle konuşamıyorum. Derdimi çok iyi biliyorum da, hiç iyi anlatamıyorum. Kendimleyken çok iyi anlatıyorum da, biriyle paylaşayım dediğimde olmuyor. Ümit çok dert yakınıyor, onunla yeterince konuşmuyormuşum, açmıyormuşum ona… haklıda, ama ne yapayım olmuyor.” Çantamdan çıkardığım kavanoza mezarlıktan toprak doldurup dikkatlice çantama yerleştirdim. “Kütüphaneye yakın bir yerden daire satın aldım. Kendi kütüphanemi yapıyorum rafları daha yeni yaptırdım. Buradan dönünce yerleştirmeye başlayacağım kitaplarımı, kütüphanem hariç tamamen yerleştim anlayacağınız. Ama 27 yıl boyunca olduğu gibi hayatımda hep bir şeyler eksik, hep bir şeyler yarım.”
“-Umay!” adımımı duymamla sesin geldiği tarafa döndüm. Anneannem karşımda duruyordu. Ayağa kalkıp yerde duran çantamı alıp mezarlığın çıkışına doğru hızlı adımlarla ilerledim.
“-Umay! Bekle biraz.” Yürümeye devam edip mezarlıktan çıktığım sırada kolumdan tuttu. Kolumu ellerinden arasından çekip yüzüne baktım.
“-3 sene oldu. Bunca zaman hiç gelmedin mi?”
“-Geldim.”
“-Hiç uğramadın eve?”
“-Ev?”
“-Ev… Bu kadar inziva yetmez mi? Onları kaybetmeye alışamadan sende gittin. Neden bizi kendinden mahrum bırakıyorsun. O kadar özledim ki…” tekrar bana uzanacağı sırada kendimi geri çektim.
“-Konuşmak istemiyorum. Saygısızlıkta yapmak istemem o yüzden… o yüzden…” göğsüme giren sancı nefesimi kesti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hıtta
General FictionBen yıllardır yaşamıyordum, onlar toprağın altına girdikleri an ben o toprağın altından çıktım. İlk defa nefes alıyorum dedim şu hayatta. Bak bence bu önemli bir şey. Hayattasın, nefes alıyorsun, dışarıdan bakılınca hayatında her şey dörtdörtlük am...