Sabah saat 5’e gelirken uyandım yatakta biraz oyalandıktan sonra kalktım pencereye yönelip camı açtım ve sabah serinliğinin odaya dolmasına izin verdim. Lavaboya uğradıktan sonra mutfağa geçip çay suyu koyduktan sonra tekrar yatak odama geçip önce yatağımı daha sonra etrafı toparlayıp mutfağa geçtim çayı demleyip evin geri kalan kısmını toparladım, çantamı hazırlayıp duşumu aldıktan sonra hazırlanıp kahvaltımı yaptım ve çantamı alıp evden çıktım. Dışarda yağmur hafif hafif attırmaya başlamıştı bir sigara yakıp işe doğru adımladım. Girişte güvenlikle biraz sohbet ettikten sonra personel odasına yöneldim eşyalarımı bırakıp yaka kartımı taktım ve katıma çıktım.
“-Günaydın.”
“-Günaydın Umay, dün ne yaptınız?”
“-İyiyim Ümit, sen nasılsın?”
“-İyiyim bende biraz midemi üşüttüm heralde… ama önemli değil. Siz dün ne yaptınız?”
“-Hiç eve bıraktım. Giderkende markete uğradım hazır arabayla çıkmışken yapayım dedim.”
“-Mükemmel, başka zaman yapamazdın çünkü.”
“-Ona uğramamda bir sakınca olup olmadığını sordum o da yok dedi.”
“-Var mı diyecekti?”
“-Yabancı gibi davranmadım işte. Hem numaramı aldı. Rahatsız olsa almazdı değil mi?”
“-Doğru, haklısın.” Alaylı bir şekilde söylediği kelimelere gözlerimi devirerek konuşmaya devam ettim.
“-Dairemi babasının emlak dükkanından almışım. Daha öncede birkaç kez karşılaşmışız.”
“-Evet.”
“-Evet. Bunları bana söylemedin.”
“-Ne bileyim.”
“-Neyse… bu hafta sonu ben kalmıyordum değil mi?”
“-Yok Tuğra’nın sırası. Plan mı yaptınız?”
“-Yok evle ilgilenirim yüksek ihtimal. Ben kalan kitapları yerleştirmeye gidiyorum.” Deyip ayaklandım ve dolu olan araba ile rafların arasında ilerledim ve kitapları yerleştirmeye başladım. Son kitapta raftaki yerini alınca boş arabayla Ümit’in yanına geri döndüm masanın üzerinde dizili olan kitapları görünce
“-Diğer araba nerde?”
“-Eylül’lerin tekerleği çıkmış, bugünlük ödünç aldılar. Otur biraz hemen gitme.”
“-Olur.” Sandalyeyi çekip oturdum. Masanın üzerindeki kitapları arabaya yerleştirmeye başladım. Ümit çekmeceden torba çıkarıp kitapların yanına bıraktı.
“-Gitmeden sandviçini ye. Öğünlerini atlama.”
“-Tamam sağol.”
“-Teyzeni arayacak mısın?”
“-Bilmiyorum ki..” son kitabı da aldım masanın üzerinden.
“-Ara bence. Böyle nereye kadar. Artık bu durumu da atlaman lazım.”
“-Biliyorum.” Kısa bir sessizlik oldu. Sonrasında sandviçimi yemek için oradan uzaklaştım ve yangın merdivenlerine çıktım. Paketi açıp ilk ısırdığımı aldım ve telefonumu çıkarıp bir göz attım. Şimdi yalan söylemeyeyim araması ya da yazmasını bekliyordum ama hala ne mesaj ne de bir arama almıştım. kendime mesaj atsaydım direk keşke. Meşgul mü acaba? Dersi mi var acaba… müsait olsa yazardı heralde. Son lokmamı alıp paketi buruşturdum ve kafamda dolanan sorulardan uzaklaşıp içeri girip Ümit’in yanına döndüm. Paketi çöpe atıp arabayla raflara döndüm ve kalan kitapları mesai sonuna kadar raflara sıraladım.
“-Çıkıyorum ben görüşürüz.”
“-Görüşürüz, kesin değil ama cumartesi toplanırsak gelir misin?”
“-Haberleşiriz, söz vermeyeyim.”
“-Tamam.” Kütüphaneden çıkıp eve gittim. Üzerimi değişip birkaç temizlik malzemesi alıp kütüphaneme geçtim önce rafları daha sonra odanın geri kalanını temizleyip kolileri sıraladım ve ilk koliyi masanın üzerine kaldırdım kapağı açıp içindeki kitapları teker teker raflara yerleştirdim boşalan koliyi kapının önüne bırakıp diğer koliyi masanın üzerine kaldırdım ve silsileyi böyle devam ettirdim. Kolilerin %25’i raflarındaki yerlerini almıştı. Mola vermek için mutfağa ilerledim ve dolaptan kendime atıştırmalık ve içecek alıp kütüphaneme geri döndüm sandalyeme oturup elimdekileri masanın üzerine koydum. Odanın dört duvarına da yerden tavana kadar raf yaptırdım. Odanın kapısının üzerinde de devam eden raflar aynı şekilde pencerenin üzerinde de devam ediyordu. Pencerenin altında ise kitap okuma alanı yaptırmıştım. Odanın ortasında ise bir çalışma masası. Pencere evin geri kalanında olduğu gibi cam film ile kaplıydı. Biraz daha oturduktan sonra tekrar ayaklandım ve yeni bir koliyi kaldırdım masanın üzerine saat gece ikiye gelirken boşalan kolileri iç içe geçirip odanın dışına çıkarıp portmantonun kenarına bıraktım. Banyoya geçip ılık bir duş aldım. Biriken kirlileri makineye atıp çalıştırdım ve yatak odama geçip üzerimi giyindim. Kütüphaneme geri dönüp bilgisayarı aldım ve salona döndüm tam o anda makinin bitirme sesi gelince banyoya uğradım ve çamaşırları alıp balkona geçtim asacağa çamaşırları astıktan sonra salona geri döndüm. Bilgisayarı açıp maillerimi kontrol ettim daha sonra ders notlarıma göz gezdirdim yavaş yavaş bastıran uykuma teslim oldum ve bilgisayarı masanın üzerine bırakıp koltuğa uzandım. Bilgisayara gelen bildirim sesiyle uyandım yarım açtığım gözlerimi etrafta dolandırdım saate baktığım da sabah 4.30’u gösteriyordu. Daha sonra gözüme fotoğraflar ilişti yattığım yerden kalkıp fotoğrafları ve yanlarındaki notu elime aldım geri dönüp koltuğa uzandım. Notu açıp teyzemin numarasını telefonuma kayıt ettim. Önceki hattımda numarası vardı ama hayatımda büyük bir temizliğe gitmiştim ve herkesi hayatımdan çıkarmıştım yeni şehir, yeni çevre, yeni ev, yeni iş. Ani gelen bir kararla yattığım yerden kalktım. Bilgisayarı kapattım ve koltuğumun altına yerleştirip kütüphaneme döndüm bilgisayarı çantasına yerleştirip çantayla beraber yatak odama geçtim sırt çantamı alıp içine iki üç parça eşyamı koydum banyoya geçip bakım eşyalarım alıp çantaya yerleştirdim ve onlarıda sırt çantama koydum. Sırt çantamı alıp odadan çıktım. Eşyaları portmantonun yanına bırakıp mutfağa geçtim atıştırmalık birşeyler alıp evi kontrol edip eşyaları alıp evden çıktım. Arabanın yanına inince eşyaları arabanın arkasına bırakıp arabaya yerleşip arabayı çalıştırdım. Saat sabah 11'e gelirken şehire giriş yaptım. Şehir meydanında inip çocuklar için birkaç parça kıyafet ve oyuncak aldım. Evin geri kalanı içinde küçük hediyeler aldım, pastaneyede uğradıktan sonra aldıklarımı arabaya yerleştirdim ve mezarlığa doğru sürdüm. Mezarlıkta bir süre oyalandıktan sonra çiftliğin yolunu tuttum ve saat öğlen 12'de çiftliğin kapısından giriş yapıp evin önünde durdum. Çalışanlardan biri kapıda belirdi ve benim arabadan indiğimi görünce evin içine doğru seslendi. Arbadan inip kapıyı kapattım. Teyzem kapıdan çıkıp yanıma geldi ve bana sarıldı.
"-Hoşgeldin canım, sevindim gelmene. Çok mutlu ettin beni." Yanağıma bir öpücük kondurdu. Bende kolumu ona sardım. Bir müddet sonra benden ayrılıp bir elini yüzüme çıkardı.
"-Hadi içeri geçelim."
"-Arabada torbalar var." Kapıdaki çalışana el işareti yaptı. Bende arabanın kapısını açıp torbaları çıkardım.
"-Çocuklar için, sizin ve çalışanlar için ufak hediyeler. Bide tatlı." Son torbayı da çıkarıp kapıyı kapattım.
"-Arabanın anahtarını verde çeksinler garaja."
"-Garaja değilde ileriye alsam problem olur mu?"
"-Olmaz canım, sen nasıl istersen." Arabaya binip arabayı çektim. Telefonumu ve sigaramı alıp arabadan inip arabayı kilitledim, anahtarı cebime koyup beni bekleyen teyzemin yanına ilerledim. Birlikte içeri girip salona geçtik.
"-Nasılsın canım?"
"-İyiyim, siz nasılsınız?"
"-İyi olmana sevindim. Gittikçe daha da güzelleşiyorsun. Bizde iyiyiz. Çocuklar yukarıda uyuyorlar annem ve Mert işlerini halletmek için merkeze indiler."
"-Anladım." Ellerimi ellerinin arasına alıp
"-Gelmene çok sevindim canım. Yorgun musun? Geçen gelişinde bayılmıştın, sağlığın yerinde mi? Nereden geliyorsun? Yol çok uzun sürdü mü?"
"-Yok yorgun değilim. İyiyim. Mola vermeden gelince daha kısa sürüyor."
"-İyi canım. Ne ikram edeyim sana?"
"-Kahve olur, sade."
"-Tamamdır." Çalışana seslendi. Çalışan salonun kapısında belirdi
"-Bize bir sade bir orta kahve yapar mısın sana zahmet, bide torbaları getirir misin buraya."
"-Tabi, hemen getiriyorum. Umay Hanım hediyeler için teşekkür ederiz."
"-Rica ederim. Umarım beğenirsiniz." Biraz sonra torbalar sonrasında da kahveler geldi. Torbaları açarken kahvelerimizi yudumladık.
"-Hepsi çok güzel canım."
"-Umarım çocuklara olurlar. Onların yaşı ama bilemedim yinede değişim fişi aldım ."
"-Olur bunlar. Bizde hep buradan alıyoruz kıyafetlerini." Yarım saat kadar sonra çocukların sesi geldi.
"-Birlikte bakalım Umay, gel." Birlikte çocukların odasına çıktık. Çocuklarla ilgilendik bir süre, odanın kapısı açılınca çocuklarda olan dikkatim dağıldı ve kapıya döndüm anneannem ve eniştem kapıdan bize bakıyordu. Ben Ömer'e teyzem de Ali'ye mama yediriyorduk.
"-Hoşgeldin Umay, nasılsın?"
"-Hoşbuldum, iyiyim. Siz nasılsınız?"
"-Bizde iyiyiz canım, gelmene sevindim." Gülümseyip Ömer'e döndüm ve mamasını yedirmeye devam ettim. Maması bitince teyzem ve eniştem çocukları alıp odadan çıktılar bende arkalarından kalkıp kapıya yöneldim. Anneannem bana sarılması ile durdum sıkıca sardı beni sonrasında ayrılıp yanağıma öpücük kondurdu ve tekrar sarıldı.
"-Gelmene sevindim, hadi aşağıya inelim." Dedi ve o önde ben arkada odadan çıkıp salona indik. Oturalı bir iki dakika olmuştu ki telefonum çaldı. Ümit arıyordu.
"-Efendim."
"-Umay biz çıkıyoruz. Sende gelsene."
"-Canım ben şehir dışındayım."
"-Annenlerin oraya mı gittin?"
"-Evet."
"-Ertuğrul' da gelecek. Nerede olduğunu sorarsa ne diyeyim?"
"-Beni aramasını."
"-Hadi bee. Doğru haklısın. Arayıp öğrensin." Küçük bir kahkaha patlattı ve sessiz odada sesi yankılanınca bakışlar bana döndü
"-Daha çıkmadan sarhoş oldum deme bana."
"-Öyle oldu galiba."
"-Eylül, o nerde?"
"-Yanımda, vereyim mi?"
"-Yok. Çok açılmayın. Dönünce görüşürüz."
"-Tamam canım." Telefonu kapatıp cebime koydum. Çocukların yerdeki oyunlarına katılıp kendimi soyutladım oradakilerden her zamanki gibi taki bana soru sorulana kadar. Başımı kaldırıp soruyu soran anneanneme baktım.
"-Umay, neler yaptın bunca zamandır?"
"-Üniversite, Yüksek Lisans, Doktora..."
"-Hangi hastanede çalışıyorsun ya da klinikte?"
"-Şuan hala öğrenim aşamasında olduğumu düşünüyorum o yüzden farklı bir iş yapıyorum. Doktora dan sonra belki kendi işimde çalışırım.."
"-Neyde yaptın Yükseğini? Doktora konun ne? Ya da neden çalışmıyorsun deneyimin olurdu."
"-Bunlar beni ilgilendiren şeyler, sizinle konuşasım yok pek."
"-Anlamadım?"
"-Şöyle ki şuan burada olmam sizinle muhabbet etmek istediğim anlamına gelmiyor. Her ne kadar psikoloji okusamda kendi durumuma pek faydam dokunmadı. Kendime faydam yokken başkalarına nasıl yardımcı olurum."
Karşılık veren olmadı sessizliği teyzem böldü ve akşam yemeği olana kadar çocukları odalarına çıkarmayı teklif etti bende severek kabul ettim Ömer'i kucaklayıp teyzemi takip ettim. Odalarına çıktıktan sonra çocukların üzerini değiştirip yatırdık ve sallamaya başladık.
"-Günlük hayatın nasıl gidiyor?"
"-Ev,iş. Kendime bir daire satın aldım bir sene kadar oldu yerleşmeye çalışıyorum hala büyük bir kısmı duruyor."
"-Dur tahmin edeyim o büyük kısım kitapların mı?" Gülümseyip başımı olumlu anlamda salladım. Omuzumu sıvazladı.
"-Senin adına çok mutluyum. Hakkım var mı bilmiyorum ama seninle gurur duyuyorum. İşlerin yolunda o zaman. Ablam ve eniştemin hesaplarını hiç kullanmadın. Onlar senin biliyorsun değil mi?"
"-Biliyorum. Hiç ihtiyacım olmadı şuana kadar. İleride kendi kliniğimi açmak için kullanacağım."
"-Anladım canım, belki onlarıda bizide bu sebeple biraz olsun affetmiş olursun." Bu dediğine cevap vermedim.
"-Eskilerden görüştüğün kimse yok mu?"
"-Yok. Yeni şehir, yeni hayat, yeni insanlar."
"-Zor oldu mu yalnız başına?"
"-Hayır." Buruk bir gülümseme bıraktım. Sonrasında birlikte akşam yemeği için salona indik. Yemek boyunca günlük sohbetler edildi sonrasında koltuklara geçildi ve kahvelerimiz geldi. Kahvelerimizi içerken telefonum bu akşam ikinci kez çaldı ve bu sefer tanımadığım bir numaraydı, telefonu açtım
"-Efendim"
"-İyi akşamlar Umay, Ertuğrul ben." Ayağa kalktım.
"-Müsadenizle." Salondakilerin bakışları eşliğinde kahvemi aldım ve bahçe kapısına doğru yürüyüp bahçeye çıktım.
"-Kusura bakma, nasılsın?"
"-Müsait değil miydin?"
"-Hayır, hatta iyi ki aradın." Çardağa doğru ilerleyip oturdum kahveyi masanın üzerine koydum
"-Nasılsın? Ne yapıyorsun?"
"-İyiyim sen nasılsın? Ümit'lerle buluşacaktım."
"-Buluşmadın mı?"
"-Hayır."
"-Neden?" Bir sigara çıkarıp dudaklarımın arasına yerleştirdim telefonu kulağımla omuz arama sıkıştırıp sigarayı yaktım ve derince bir nefes çektim.
"-Sigara mı yaktın?"
"-Evet. Sen neden çıkmadın?"
"-Seninle vakit geçirmek istedim. Sen yoktun." Gülümseyip kahvemden bir yudum aldım ve sigaramdan da bir nefes çektim
"-Anladım. Dönünce geçiririz vakit o zaman."
"-Olur da, neredesin ki?"
"-Niğde... Annemin memleketi. Teyzem davet edince geldim."
"-Ümit görüşmediğini söylemişti."
"-Evet, uzun zamandır hiç görüşmedik."
"-Yanlış anlama ama... Şimdi neden oradasın?"
"-Hayatımın tam olması için bir kaç şeyin düzelmesi gerekiyor. Bunları daha müsait bir zamanda yan yanayken konuşalım olur mu? Bana gününün nasıl geçtiğini anlatmak ister misin?" Bir sigara daha çıkardım ve bitmekte olan sigaramla yaktım. Kahvemden bir yudum alıp konuşan Ertuğrul'a odaklandım
"-Evdeydim. Daha doğrusu arka bahçede küçük bir atölyem var. Oradaydım boyalarla haşır neşir oldum sonra kardeşimle ilgilendim ev ödevleri falan vardı."
"-Adı ne? Kaç yaşında?"
"-Toprak, 10 yaşında."
"-Küçükmüş."
"-Evet. Şuan haddinden fazla bilmiş, konuşmaya başladımı kaçacak yer ara asla susmuyor." Güldüm.
"-Tanışmak isterim, yani mahsuru yoksa."
"-Olur tabi, çok sevinirim. İlk tanışma da biraz utangaç olur ama sonrası tam bir felaket. Sorular bitmiyor." Ufak bir kahkaha döküldü dudaklarımdan bu sefer oda bana eşlik etti. Sigaramdan bir nefes çektim.
"-Şuan yanında olmak isterdim." Dediğim şey ile gülmesi durdu.
"-Bu zamana kadar seninle tanışmadığım için kendime kızgınım." Aramızda kısa bir sessizlik oldu sigaramdan bir nefes çekip usul usul bıraktım.
"-Ertuğrul!"
"-Efendim."
"-Kapatayım mı?"
"-Olur." Telefonu kapattı. Telefonu elime alıp ekrana baktım bir süre. Biten sigaramı söndürdüm ve yenisini yaktım. Numarasını kaydettiğim sırada ekrana gelen mesajı görünce gülümsedim
"Hemen kapattığım için üzgünüm ama utandım..." Gülümsemem büyürken sigaramdan derin bir nefes aldım ve usul usul dışarı bıraktım. "Önemli değil." Yazıp gönderdim, sigaramdan bir nefes daha çekip dışarı bıraktım ve sigarayı söndürüp içeri adımladım.
"-Fincanı bırakıp geliyorum." Mutfağa geçip fincanı tezgahın üzerine bıraktım. Dolabı açtım ve içeceklere baktım gazoz alıp açıp içeri geçtim eski yerime oturudm.
"-Ne zamandır içiyorsun?"
"-Anne!"
"-Bilmem, uzun zaman oldu."
"-Atalay'ın haberi var mıydı? Ya da Gökçe'nin?"
"-Evet." Gazozumu yudumladım. Enişteme dönüp
"-İşleriniz yolunda mı?"
"-Evet, çok şükür. Bir ara gelip gezmeni çok isterim baya büyüttük."
"-İyi çok mutlu oldum sizin adınıza."
"-Sağol canım. Ne zaman döneceksin?"
"-Yarın. Pazartesi işe gitmem lazım."
"-Erkenmiş."
"-Buraya gelmek planımda yoktu. Teyzemin notunu görünce, yani aklımda yoktu çıktım geldim bir anda."
"-Ne notu?"
"-Sabaha kalmazsa diye çantasına bırakmıştım. Sağolsun gelerek mutlu etti bizi." Elini elimin üzerine koyup usul usul okşadı.
"-Yol ne kadar sürüyor?"
"-6-7 saat galiba, tam bilmiyorum. oyalanma dan geldiğim için."
"-Plaka?"
"-Beşiktaş 1903."
"-Anladım. Çorum'a gittin mi hiç?"
"-Evet birçok yere gittim. Hala gidiyorum keyfime bağlı."
"-Güzel bir hayatın var. Senin adına çok mutluyum."
"-Teşekkürler, müsaadenizle ben dinlensem."
"-Olur canım. Sana eşlik edeyim." Ayaklandım salondan çıkıp arabama uğradım ve çantalarımı aldım ve eve döndüm.
"-Gökçe'nin odasını hazırladık. Senin için problem olur mu?"
"-Fark etmez. Nasıl isterseniz."
Odaya kadar bana eşlik ettikten sonra beni yalnız bıraktı lavaboya uğrayıp işlerimi hallettim üzerimi değiştirip yatağa uzandım. Telefonu elime alıp mesajları kontrol ettim. Ertuğrul fotoğraf atmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hıtta
General FictionBen yıllardır yaşamıyordum, onlar toprağın altına girdikleri an ben o toprağın altından çıktım. İlk defa nefes alıyorum dedim şu hayatta. Bak bence bu önemli bir şey. Hayattasın, nefes alıyorsun, dışarıdan bakılınca hayatında her şey dörtdörtlük am...