Saat sabah 7'ye gelirken binanın önüne arabayı park edip daireme çıktım. Duşumu alıp üzerimi giyindim çantamı değiştirip işe gitmek için evden çıktım. Bir fırına uğrayıp sandviç aldım kütüphanenin önüne gelince son lokmamı ağzıma atıp çiğnedim ve bir sigara yaktım. Arabayı park edip yanıma yürüyen Ümit ve Eylül'e gülümsedim.
"-Canım ne kadar yorgun gözüküyorsun?"
"-Yeni geldim."
"-Neden? Sen planladığının dışına çıkmazsın?"
"-Mezarlıkta bayıldım..."
"-Ne yaptın? İyi misin? Doktora gittin mi?"
"-Sakin olun. Önemli bişey değil, yorgunluktan oldu anneannemle karşılaştım onun yanında bayıldım oda eve götürdü beni kendime geldiğimde kaçtım.." gülümsedim "-Yani ayıldığımda serum falan takmışlar kendime gelince çıkardım, giyindim ve evden çıktım. Tam taksiye binerken onlarda uyanmıştı. Bu arada teyzem hamileymiş fotoğraf koymuş çantama bide numarasını falan yazmış demişki 'sabaha kalmayacağını düşündüğüm için yazıyorum.'"
"-Teyzen seni tanıyormuş. Büyük mü çocuklar?" Dedi Ümit.
"-Aynen. 4 yaşına gireceklermiş yani cenazenin olduğu zaman hamileymiş. Zorlu bir süreç olmuştur." Sigaramı söndürüp konuşarak içeri girdik.
"-Bu arada akşamı unutmadın değil mi?"
"-Çok yorgunum..."
"-Hayır değilsin..." Ümit'in bu dediğine gözlerini devirdi Eylül ve lafı aldı
"-Canım sözleşmiştik... Ertuğrul bekleyecektir."
"-Aynen çocuğa da ayıp oluyor."
"-Bu kadar ısrar etmeye gerek var mı?"
"-Evet. Ertuğrul çocukluk arkadaşım iyidir hoştur ayrıca yakışıklı da neden bu kadar katısın ki? Fotoğrafına bile bakmadın. İtiraz etme bu akşam sahne aldığı yere gideceğiz ve sende geleceksin." Olumlu anlamda kafamı salladım. Bu sırada katımıza çıkmıştık.
"-Yeni kitaplar gelecekti."
"-Aynen geldiler bir kısmını geçirdim. Geçirdiğim kitapları arabalara yerleştirdim."
"-O zaman ben onları yerleştirmeye gidiyorum." Olumlu manada kafasını salladıktan sonra arabayla rafların arasında kayboldum. Arabadaki kitaplar tek tek raflardaki yerini alırken modum yükseldi. İlk arabadaki kitaplar bitince ikinci arabayı alıp tekrar işime döndüm. Mesai bitimde mekanın konumunu atmasını rica ettim Ümit'ten ve arabamı alacağımı söyleyip onlardan ayrıldım. 45-50 dakika sonra mekanın önüne çekip valeye teslim ettim mekandan içeri girince üstümü teslim ettikten sonra masaya kadar eşlik etti çalışan oturmadan Eylül lavaboya gidelim dedi ve ona eşlik ettim. Aynadan kendime baktım yüzüm soluktu biraz yanaklarımı mıncırdım bunu gören Eylül gülümsedi çantasından ruj çıkarıp bana uzattı.
"-Gerek yok ya.."
"-Yüzüne biraz renk gelir fena mı?" Uzattığı ruju aldım.
"-Fazla kırmızı değil mi?"
"-Değil." Ruju sürdüm toplu olan saçlarımı açıp havalandırdım dalgalı olan saçlarım omuzlarıma döküldü."-Yakıştı senin olsun."
"-Yok."
"-Yakıştı diyorum kalsın işte." Israr etmedim ve çantama attım birlikte içeri girip oturduk.
"-Umay sen yemek yiyecek misin?"
"-Yok aç değilim tatlı alırım sizinle birlikte ." Onlar yemeklerini sipariş ettikten bir müddet sonra yemekler geldi yenildi o sırada orkestra hafif bir müzik çalıyordu. Bir müddet sonra Eylül bana dönüp Ertuğrul'un birazdan çıkacağını söyledi. Bende paketten bir sigara çıkarıp dudaklarımın arasına yerleştirdiğim sırada mikrofon cızırtısıyla başımı kaldırıp sahneye döndüm "Hassiktir..." bu dediğimle masadaki bakışlar bana dönerken mahçup bir gülümseme bıraktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hıtta
Narrativa generaleBen yıllardır yaşamıyordum, onlar toprağın altına girdikleri an ben o toprağın altından çıktım. İlk defa nefes alıyorum dedim şu hayatta. Bak bence bu önemli bir şey. Hayattasın, nefes alıyorsun, dışarıdan bakılınca hayatında her şey dörtdörtlük am...