Mari, bunun olacağını biliyormuş gibi hareket etmişti. Rosaria'nın mızrağını eliyle tutup mızrağı dondurmuştu. Kızı geriye itip o hareket edemeden kıyafetini buz bıçaklarla yere tutturmuştu.
"Mari meydan okumayı kazandı."
Öğretmenin Mari'yi göstermesiyle izleyen öğrenciler kızı alkışlamışlardı. Rosaria'ya yaklaşıp bıçakları yok etmişti ve mızrağındaki buzu çözmüştü. Elini uzatıp onu yerden kaldırmak istediğinde kız elini itip yerden kalktı.
"İnsanlara şov yapmaktan hoşlanıyor olmalısın, böyle bir dikkatsizlik yapmazdın."
"Meydan okumak isteyen sendin, neden böyle bir şey yapacağıma inandın?"
Kız dilini tıklatıp Mari'yi baştan aşağı süzmüştü.
"Konsey başkanı olduğun için olabilir belki. Böyle fırsatları kaçırmazsın."
İkisinin arasındaki gerginlik uzaktan bile hissediliyordu. Bu sırada Albedo, Mari'nin dikkatini çekmezse çoktan gecikeceklerini fark etmişti. Kızın omzuna hafifçe dokundu.
"Mari, söylemeyi unuttuğum..."
Mari'nin sinirli bir ifadeyle kendisine döndüğünü gördüğünde sesi sonlara doğru kısılmıştı. Sonradan kızın ifadesi yumuşayıp, Albedo'nun alışkın olduğu yüz ifadesine dönmüştü.
"Bir sorun mu var Albedo?"
"Ah evet. Bugün okulu ziyaret edecek öğrencilere okulu tanıtmamız gerekiyordu. Bir sonraki ders burada olacaklar."
"Anladım, zaten ders neredeyse bitti."
Mari'nin cümlesini bitirmesiyle zil çalmıştı. Albedo'ya bakıp tebessüm etti. Kendisini izleyen konsey arkadaşları Eula, Ganyu ve Shenhe'ye el salladı.
"Daha sonra gelirim!"
Ganyu geri el sallayıp uzaktan Mari'ye bağırdı.
"Sorun değil, biz işleri hallederiz!"
Herkes sınıftan çıkarken Mari telefonundan saati kontrol etti. Telefonunu kimonosunun koluna atıp Albedo'nun elini tuttu ve sınıftan koşarak çıktı. Çocuk neye uğradığını anlamadan kendini Mari'nin peşinden koşarken buldu.
Hâlâ anlam veremediği duyguları vardı. Bu kızın ona hissettirdiği duygulara bir isim veremiyordu. Ayrıca kontrolünde olan bir şey de değildi. Deney yapamıyordu. Sadece hissettiği anda olan, hatırladığı deneyimleri not alabiliyordu. Kendisi bir insan olmadığı için anlayamadığını biliyordu, ancak Eula'ya sorduğunda o da anlamsız şeyler söylemişti.
Eula'nın tamamen insan olduğundan emindi, peki o neden tanımlayamıyordu ki?
"Zamanı geldiğinde tüm taşlar yerine oturacak." demişti. Ne kadar bir zamandı ki bu? Bilimle her tepkime için bir süre belirleyebilirdi. Bu süre her deneyde aynı olurdu. Ancak Eula aksini söylemişti. "Sen farklı bir sürede hissedersin, başkaları farklı sürede." demişti. Tüm bunlar Albedo'nun mantığına ters düşse de...
Albedo bu anlam veremediği duyguları sevmişti.
Mari'nin her seferinde neden ona katlandığını bilmiyordu. Ne zaman kızı anlayamadığı bir şekilde kırsa, Albedo'ya yine güler yüzle dönüyordu. Tepki vermiyordu, sadece uzaklaşıyordu. Daha sonrasında Albedo ne zaman onu bulsa hiçbir şey olmamış gibi davranıyordu.
Gülümsüyordu.
İnsanlar kırıldığında ağlamaz ya da sinirlenip bağırmaz mıydı? Ya da bunları yapmak için mi başka bir yere gidiyordu? Bir sonraki seferde Mari'yi durdursa kendisine bağırır mıydı? Belki de önünde ağlardı. Ama Mari'yi ağlarken hiç görmemişti, ağlarsa ne yapacağını bilmiyordu.
İşte bu yüzden hiçbir zaman onu durduramamıştı.
Kızın vereceği tepkilere hiçbir şey yapamamaktan korkuyordu. Ancak Mari'nin nereye kadar böyle dayanabileceğini bilmiyordu. Herkese gülümseyen bu kıza en yakın kişi olmasına rağmen kendisi bile onu tanımıyordu.
Mari'yi araştırmak imkansızdı.
Belki de bu yüzden konseyin başkanı oydu. Diğer okullardan üstte olamalarını sebebi başkanlarıydı. Ne kadar rahat birisi gibi görünse de bu okulu en yüksek seviyede tutan Mari ve Mari'nin kararlarıydı.
Okulun bir müdürü bile yoktu.
Vision'lar tarafından seçilmiş bu öğrencileri bir şekilde bu okula çekiyordu. Mezun olan tüm öğrenciler elementinde ustalaşmış kişiler olarak bu okuldan ayrılıyordu. Öğretmenler ise oldukça severek eğitim veriyorlardı. Sanki bu meslek için doğmuşlardı.
Bu düzenin nasıl kurulduğunu ya da nasıl böyle hatasız işlediğini anlamıyordu.
Mari her seferinde Albedo'ya düzenin onlar, yani konsey üyeleri, sayesinde ayakta kaldığını söylüyordu. Belki haklı olabilirdi ama temeli nasıl oluşturmuştu ki?
"Albedo? Albedoo!"
Mari, elini Albedo'nun yüzünün önünde sallarken Albedo kendine gelmişti.
"Ha, ne? Efendim?"
"Sen iyi misin? Çok dalgın görünüyordun."
"Evet iyiyim, sorun yok."
Kız, elini beline koymuş, bahçe kapısından içeri giren öğrencilerin yavaş yavaş kendilerine gelişini okulun önünden izliyordu.
"Hazır mısın?"
"Her zaman hazırım Mari."