Lewis Capaldi - Someone You loved
Gözlerimi açıyorum yavaşça, her şey bir kâbus mu yoksa gerçek mi? Anlamak sadece birkaç saniyemi alıyor. Bu gerçekliğin içinde, saat üçte, kendimi kaybediyorum. Odada yalnızım: İstediğim gibi. Ayaklarımdan başlayarak bir ağrı vücudumu alıyor. Yalnızım. Elimle yatağın yanındaki lambayı açıyorum ve doğrulup boş duvara bakıyorum. Yalnızım. Gözyaşlarım süzülmeye başladığında bencil olmak istiyorum. Başımı dizlerime yaslıyorum. Saçlarımda elleri yok. Yalnızım. Artık acımı ve ağıtlarımı durdurmak zorunda değilim. Yalnızım. Git diyen ben olmama rağmen terk edilmiş gibi hissediyorum. Derin bir nefes alıyorum elimle hıçkırıklarımı bastırıyorum. Alışkanlık. Yalnızım. Canım öyle bir yanmaya başlıyor ki Jungkook'un o güzel yalanları ve tutamayacağı sözlerine ihtiyaç duyuyorum. Bencil miyim yoksa aptal mı? Jungkook aynılarını yaşasa ne yapardım diye düşünüyorum. Bu bile müthiş bir acı konduruyor kalbime. Acısını düşünmek bu kadar yakıyorsa canımı, onun beni bu halde görmesi kim bilir ne hale sokar düşünüyorum.
Ölmek istiyorum ama istemiyorum da.***
Gözlerimi, birkaç saatlik uykumdan bölen tıkırtılar için açıyorum. Ondan başka kimse gelmez biliyorum sadece merak ediyorum. Gözlerimi yeniden sımsıkı kapatıyorum, neden geldi? O yokken daha iyiymiş gibi bir imaj vermek için yüzüme bir tebessüm konduruyorum. Jungkook yaklaşıyor elinde birkaç poşet olduğunu anlıyorum. Arkam dönük olduğu için ne yaptığını göremeden, dudaklarımda dudaklarını hissediyorum. İlacımın o olduğunu çok geç fark ediyorum. Uyumadığımı anlıyor. ömrümün yarısını ona veriyorum, ondan iyi kim tanır beni? Yine de bir şey yapmıyor montunun o hışırtılı sesini duyuyorum. Mutfağa gidiyor. Bekliyorum. Gözlerimi açıyorum Jungkook yemek yapıyor. Sonra da yüzüme bile bakmadan gidiyor. Gitti. Aptalım diye düşünüyorum. Yemekleri yemiyorum Onsuz yiyemem biliyor.
***
Masanın başında oturuyorum Jungkook iki gündür benden gizlice (!) gelip yemek yapıyor, evi havalandırıp sevdiğim şeyleri koyup gidiyor. Nereye gidiyor? Hangi arkadaşında kalıyor bilmiyorum ama o kısa boylu çocuk olmamasını umuyorum. biBundan hiç hoşlanmıyorum. Sonra düşünüyorum belki ben ölünce onunla birlikte olur. Başımı sallıyorum. Bunu düşünmek kalbime öyle bir sızı bırakıyor ki ölmek istemiyorum. Elimdeki çatalı bırakıyorum, yine bir lokma bile yiyemiyorum. İçimde bir his büyüyor merak ediyorum. O çocuğa gitmez diye umuyorum. Ayağa kalkıyorum. Bir bakalım.
****
Başımdaki şapkayı düzeltip gülüyorum, kendimi bir polisiye romanı başrolü gibi hissediyorum. Jungkook'un iş yerinin önünde olmak bana bazı şeyleri anımsatıyor. Yavaşça bekliyorum bir banka oturup. Zaman kavramım yittiği için tam bilemiyorum ama bir süre sonra kısa saçlı çocuk çıkıyor. Görmeyeli saçını bile boyatmış. Jungkook sarı rengini sever. Nefret ediyorum. Neşeli bir şekilde telefonla konuşuyor. Jungkook sıcakkanlı insanları sever. Ben değilim. Beni neden seviyor anlamıyorum birden. Beni görüyor. Bundan hoşlanmıyorum.Başroller bu kadar çabuk yakalanıyor mu?Yanıma geliyor, kalkıyorum gitmek istiyorum ama geliyor. Aptal Park Jimin.
"Yoongi hyung, nasılsın?"
Seni ilgilendirmez diye düşünüyorum ama kabalık etmeye gerek görmüyorum. Belki Jungkook onun evindedir. Bunu duymak istemiyorum ama istiyorum.
"İyiyim, sen?"
"Çok iyiyim. Uzun zaman oldu görüşmeyeli."
Yanıma gelip bana sarılıyor elimi ince beline koyuyorum. Jungkook sever ince belleri. Geri çekiliyor. Berbat kokuyorum.
"Evet öyle oldu."
"Jungkook'u bekliyorsan eğer yukarı çık. Çağırdım ama fazladan mesai yapacağını söyledi."
Yüzüne bakıyorum her şeyi biliyor mu anlayamıyorum.Jungkook'u nereye çağırıyor?Umarım yatağına değildir diye düşünüyorum. Bundan hiç hoşlanmıyorum. Park Jimin'den de.
"Jungkook sende mi kalıyor?"
Sesim biraz sinirli çıkıyor.
"Anlamadım?"
Salağa yatıyor. Gülüyorum.
"Neyini anlamadın? Jungkook sende mi kalıyor dedim."
Yüzüme bakıyor. Jungkook'un sesini duyuyorum.
"Yoongi!"
Yakalandım. Bir başrol değilim.Nefret ediyorum. Yanıma geliyor.
"Jungkook, Yoongi hyung bir şeyler diyor ama anlamıyorum. "
Jungkook yüzüme bakıyor. Arkamı dönüyorum gitmek için Jungkook bileğimi tutuyor. Midem bulanıyor.
"Nereye sevgilim? Biraz bekle birlikte gidelim."
Sevgilin değilim. Elimi çekip koşuyorum arkama bile bakmıyorum. Jimin'den nefret ediyorum.
***
Dağılmış bir yatak ve dökülmüş ilaçlar öylece oturuyorum yatakta. ,Kapı açılıyor Jungkook içeri giriyor arkamı dönüyorum. Arkama yatıyor ağlıyorum. Neden gitmiyor?
"Çok tatlısın seni yeme isteğime engel olamıyorum." Eliyle belimi tutuyor.Kokuyorum. Geri çekiliyorum. Jungkook arkamdan daha çok sarılıyor. "Ham ham." Ensemi ısırıyor, gülüyorum tekrar geri çekiliyorum daha çok sarılıyor.
"Hyung benden gitmemi isteme. Lütfen anla. Beni incitecek şey yanında kalmak değil beni inciten şey benden gitmemi istemen. Belki sözümü tutamam ama çabalarım ya da yanacaksak da birlikte yanarız. Lütfen beni itme, senden başka gideceğim hiçbir yer yok. "
O anda fark ediyorum Jungkook hayatımdaki en büyük başarım.
Önüme dönüyorum, Jungkook ağlıyor ellerimi yanaklarına koyuyorum yavaşça öpüyorum onu. Öpücüğün bizi tükettiğini hissediyorum ama yeniden doğuyorum. Jungkook yavaşça üst dudağımı kavrıyor hızlanıyor. Sabırsız. Alt dudağını eziyorum, ruhumu eziyor. Yavaşça üstündeki yerimi alıyorum. Bencil olacağım. Jungkook benimle kalacak, sadece benim olacak. Ellerini enseme koyuyor boynunu yavaşça öpüyorum. kırmızı çizgim olan o kısık inlemesi beni deli ediyor. Nefes nefese kalıyor
"Hyung." Yüzüne bakıyorum derin derin nefes alıyor. " Öp beni hyung. Tüket beni. Beni bırakma." Gülüyorum ve yavaşça öpüyorum onu. Geri çekiliyor "Beni bırakma." Ağlıyor, yavaşça ellerini alıp iki yanına sabitliyorum."Seni bırakmayacağım."
"Çünkü sen benimsin bebeğim."Bir saniye sürüyor durması. Dudaklarıma asılıyor ellerini çekip beni altına alıyor ve kasıklarıma yerleşiyor. Yalnız değilim. Olamam. Dudaklarımı öpüyor. "Hyung seni süreceğim." Gülüyorum ellerimi kalçasına yerleştiriyorum. Arsızca gülüyor ve soyunuyor.Rüya değil, gerçek. Onu yuvamıza çekiyorum.