Billie Eilish - Lovely
Taylor Swift - I Knew You Were TroubleBir yolunu buldum sandım.
Bir yolunu buldum sandım, evet.
Ama asla çekip gitmedin.
Bu yüzden sanırım burda kalmak zorundayım.
Umuyorum ki bir gün burdan kurtulacağım tüm gece ya da yüzyıl sürse bile.
Saklanacak bir yere ihtiyacım var ama yakın bir yer bulamıyorum.
Dışarıda canlı hissetmek istiyorum,
korkumu yenemiyorum.
Hoş değil mi yapayalnız?
Camdan yapılmış kalp, zihnim taştan.
Beni parçalara ayır, deriden kemiğe.
Merhaba, yuvana hoşgeldin.Bunlar, Jungkook'un kucağımdaki saçları ile oynarken ondan duyduğum şarkının parçaları. Sesi o kadar güzel ki her şeyiyle bir insanın mükemmel olabileceğine inandırıyor beni. Ellerimle saçlarını karıştırıyorum. Çok güzeller. Yıkanmış, temizlenmiş şimdi de gecenin tadını çıkarıyoruz. "Acıktım." Jungkook sessizce mırıldandığında gülümsüyorum. Asla doymuyor(!). "Seni doyurduğumu sanıyordum."
"Çok fenasın aşkım." Bana aşkım dediği zaman kendimi o kadar iyi hissediyorum ki bunu anlatmam. Gülümsüyorum ve Jungkook'u kucağımdan kaldırıp ayağa kalkıyorum. Bir acının bedenime girmeye çalıştığını hissediyorum ama buna izin veremem. Jungkook için dayanmalıyım. Ellerimi mutfak tezgahına yaslıyorum. Tanrım, acı içindeyim. "Bu saatte ne yapmayı düşünüyorsunuz Bay Min? Bırakın ben yapayım." Yüzümü tezgaha dönüyorum ve Jungkook'un görmemesini istediğim gözyaşlarımı akıtıyorum. Ellerimi hissedemiyorum. Dudaklarımı ısırıyorum bir acı çığlık dudaklarımdan kopuyor. Yere kapaklanıyorum. Jungkook koşuyor. "Yoongi!" ellerimi tutuyor. "Yoongi ilacın nerde?" Sesindeki endişe kendimden nefret etmeme neden oluyor. Jungkook elleriyle saçımı tutuyor ama saçlar elinde kalıyor. Bana bakıyor sessizce ağlıyorum. Ellerimi kollarına batırıyorum. Canını yakmak istemem ama dayanamıyorum. "Yoongi lütfen bırakma beni, yalvarırım." Göz kapaklarım ağırca kapanıyor. Jungkook ağlıyor. Saçlarım dökülüyor.
***
Hastanelerden nefret ediyorum. Burnumdaki hortumlar geriyor. Yanıma dönüyorum. Jungkook, gözleri kıpkırmızı. Ağlıyor. Yavaşça elimi maskeye atıyorum. Jungkook ayaklanıyor. "Bir şey mi oldu?"
Çıkarıyorum Jungkook dibime giriyor.
Elimle yüzünü siliyorum. "Ağlama." Daha çok ağlıyor. Ellerimi tutup öpüyor. "Ağlama biriciğim." Dudaklarını ısırıyor."Hyung korkuyorum." Daha çok ağlıyor, benden uzaklaşıyor pencereye dönüp;
hıçkıra hıçkıra ağlıyor. Jeon Jungkook minik sevgilim. Dayanamıyorum. "Jungkook ağlama." Ağlaması canımı o kadar yakıyor ki. "Yapamam Yoongi sensiz devam edemem. Ne olursun bırakma beni." Gözyaşları arasında zar zor konuşuyor. "Yanıma gel." Gelmiyor önüne dönüp bana bakıyor."Yanıma gel bebeğim." Yavaşça yanıma geliyor. Yanıma yatması için daracık yatakta kayıyorum.Yatıyor. Yüzyüze bakıyoruz. Eliyle elmacık kemiğimi okşuyor, yanaklarımı okşuyor. Dudaklarıma dokunuyor.
"Hyung lütfen birlikte gidelim. Beni bu pisliğin içinde yalnız başıma bırakma." Fark ediyorum ki söz vermiyor, o da farkında bitmişiz.
"Jimin'le mutlu ol." Yüzüme bakıyor öyle bir bakıyor ki söylediğime pişman oluyorum. "Anlamadım?" Susuyorum, Jungkook ayağa kalkıyor.
"Ne dedin sen Yoongi?" Gözlerimi ondan çekiyorum. "SANA DEDİM, NE DEDİN?"Çok kızıyor, ağlıyorum.
Doktorlar içeri giriyor.
"Bay Min sorun nedir?" Sadece ağlıyorum."Sorun Yoongi'nin bir aptal olması." Jungkook sessizce konuşup gidiyor. Doktorlar serumu çıkarıyor. Bitmiş zaten ben de bitiyorum.
***
Sessiz bir araba yolculuğu saat sabahın sekizi. Jungkook sessizce eve giriyor. Üstünü değiştirip yatıyor ve arkasını dönüyor. Birlikte ölmeliyiz. Bencilim. Onu burada yalnız başına bırakamam. Birlikte yanacağız.