🕒

280 40 11
                                    

"O yeşil gözler mavi alevlerde kor bulucak, kanatları her saniye milim milim kopucak!O şeytan ve lanet i bu dünyada son bulucak!"

Camların fırtınadan titrediği, cennet cehennem alanlarının kabarıp lav ve yağmur bıraktığı bir gece yine lanetler havaya uçuyordu. Ne yapsa ne etse yine görüşmeyen hep kendisiydi ve artık dayanıcağı bir an kalmamıştı. Ne varlığı nede görevi umrundaydı, eğer onun ooması için lanetler yapıp ruhunu çürütmesi bile gerekse bunu göze alabilirdi.

Fırtınaların koptuğu bir gün daha. Kasvet başını almış gidiyor. Gök kömürlerle çevrili ve jennie topuklularıyla yine koridor turluyor. Dün gece olan bütün her şeyi duymak çok zor geliyor ona. Ruhu daralıyor kim olduğunu bilmemek yine boğuyor onu. Kaç öğrenci diye düşünmekten korkuyor, kaç şeytanı kaybedebilir? Hyunjin gibi hepsi lanetlenir mi? Peki geçilmez kötülükler devam ederse ne yapabilirdi? Kendi şeytan ruhu yeter miydi buna jennie'nin?

Tekrar bir dünya sınavı günüydü. İki şeytan odada hala uyuklarken hyunjin gözlezlerini açıp etrafı görmek istedi ama zihni onu yeniden kazandığı güçlere itmişti.

Tepesindeki bu ışık aymıydı? Ay varsa cennette demekti çünkü cehennem de kanlı ay harici olmazdı. Burası neresiydi orman mı? Evet. Cennetin ormanıydı burası ve hyunjin in yanından beyazlar içinde bir süilet geçmişti. Bu aura tanıdıktı, Jeongin? Melek jeongin gecenin bir yarısı cennet ormanındaydı? Tamam bu garipleşsede devam etme zamanıydı. Düşünmemeliydi yoksa uyanırdı.

Jeongin ilerledi karanlık ormana daldığında bile bir adım duraksamadı. İleride parlayan sadece kırmızı minik bir nokta vardı ve bu bir gözdü. Bir göz? Tek bir kırmızı'nın yanındaki mavilik meleği görünce parladı.

O Changbin miydi? Peki neden meleği bekliyordu?

Ve uyanmıştı. Üstüne atılan yapılı kol ve fazla zihin açıklığı nedeniyle devamını göremediği bir ana şahit olmuştu. Peki bu geçmiş miydi gelecek mi? Bugün ne çok sorgulanıyordu herşey.

Sıcacık kollardan ayrılmak yeşil gözlü şeytan için zor olmuştu. Yanındaki sevgilisiyle kanatları iç içe birbirlerine sarılıp uyumayı çok sevmişti. Ama onu sinir etmeden bir sabah geçirmek hoşuna gitmiyordu.  Tam bir haftadır ne zaman birilerine chan açıklayacak olsa onu geçiştiriyor asla bir bağları olmadığını savunuyordu. Ama yanlızken yine o küçük muzip şeytana dönüşüp chan ile uğraşıyor kendine kızan sevgilisini görmek onu keyiflendiriyordu.

Giydiği dar kot un üstüne birde siyah saten bir gömlek geçirmişti. Kanatlarına engel olmıyacak şekilde korsesini bağlarken chan ın yavaş yavaş uyandığını hissediyordu, düzgün bir muziplik gerekti. Aklına minik nir ilizyon gelirken hepsini düzgün yapmak için odaklandı. Yaptığı sürprizi sevgilisinin beğeniceğini düşünerek Aynanın önüne geçti ve saçının bir tarafını ördü. Şimdi ilerideki tekli koltupa istediği gibi yayılabilir be Chan ın uyanmasını bekleyebilirdi.

Çok te geçmemişti aslında ki Chan güzel gözlerini araladı. Tavanda tamami ile asılı aynanın yarısından çoğu kırıktı! Ve hyunjin in olması gereken yer tamami ile soğuk kırmızı sıvıyla kaplanmıştı.

Sadece hafif bir iç çekmeden sonra "bundan daha iyisini yapmalısın!" diyerek elini yatak çarşafına ettı ve ilizyonu anında dağıttı. Demekki sevgilisi bu sabah akıllı davranmıştı. Sadece doğrulup gerinmesi bile gerçek bir sanat eseriydi ve bunun dışında duşa girmek şçin ilerlemişti. Tabiki hyunjin gibi bir sevgilisi olduğu için onu öpmeyi unutmamıştı.

Geçen birkaç dakika içinde banyo kapısı açıldı, nemlenen hava hyunjin e yakınlaşırken Chan içerden sadece beline doladığı havlusuyla çıkmıştı. Evet bir şeytan nasıl baştan çıkırıcağını, çıkartıcağını bilirdi. Hyunjin baktıkça daha çok ısırdığı dudaklarını bırakamazken öbğr şeytan çoktan giyşnmişti. Evet ders saatide yakındı ama chan bunun odadan çıkmadan önce sevgilisine güzel bir günaydın öpücüğü vermesine engel olmadığını biliyordu.

Korseden onu kendine çekip kapı duvarına yaslarken nefesine seslice veren sevgilisini dinledi. Demek minik şeytanı heyecanlanıyordu. Kendi dudaklarını alev alev yanan dudaklara bastırdığında ise istediği hazı bile tadamadan changbin kapılarını tekmelemeye başlamıştı. Evet kasveti bol güzel bir gün bile başlangıçtan mahvedilebiliryordu.

Dünya geçidinden geçtikten sonra dizilen koyu halkaları izledi hyunjin, hepsi dünyadaki farklı kötülük hissiyatlarının geldiği bölgelerdi. Kendi için birini seçip dalarken chan çoktan show yapma peşini bırakmış attığı son takladan sonra önüne çıkan girdaba dalmıştı.

Hyunjin çıktığı alanın bu kadar boş olmasını beklemiyordu aslında, ama iki adam ve ikisininde birbirine doğrulttuğu silahları gmrdüğü buranın aslında çok eğlenceli olduğunun farkına varmıştı. Gözleri hemen kırmızıya dönerken sapdaki genç görğnenin yanına yaklaştı, zaten onun arkasından çıkmıştı.

Yanından açılan beyaz bir kapı buraya ve bu duruma bile bir melek görevlendirildiğinin işaretiydi. Kapıdan çıkan melek seungmin ise hyunjin in sadece gülümsemesini genişletebilirdi. Bu kolay olucaktı.

Tam konuşmalara başlanıcakken şeytanın gözü arkadaki siyah portala takıldı. Doğru ya iki kişi iki silah demekti buda iki kötülük veya iyilik şansını gösteriyordu. Burada dört kişi olucaklardı. İki şeytan iki melek.

Yanında seungmin vardı karşıyada basit vir melek geçerse kim gelirse gelsin yenerdş hyunjin. Böyle bir ortamda artı puan almak gerçekten şeytanlığına yaraşır olurdu. Bütün bu düşünceleri bir anda kesilmişti ama. Gözlerindeki kırmızılık kısa bir süre sönmüştü hatta neredeyse. Hayır hayır bu karşı kapıdan çıkan melek felix yüzünden değildi, bu hafif sönüş karşısındaki şeytanın sevgilisi olmasından kaynaklanıyordu.

Artık güçlü olan mı alırdı bu puanı ya da hem gücünü hem aklını kullanan mı? Onlar karşılıklıyken bile ne kadar kötülük gösterebilirdi? Sonuçta ikiside büyük güçlere sahip birer şeytan sevgiliydi. Bu puanı "kim" tarafına götürürdü?


devils love | hyunchanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin