Ölümüm

48 2 2
                                    

"Bir sır iki kişinin arasında saklı kalabilir. Tabii eğer bu iki kişiden biri ölüyse."

Önümde yatan cansız, çürümeye başlamış bedenlere bakarak derin bir nefes aldım. Havadaki ağır koku biraz daha geç kalırsam fark edilebileceğimin bir göstergesiydi. Kollarımdan akan kan damlalarının yere damlayarak büyüye karışmasını umursamadım. Büyü işe yarasa da yaramasa da büyük ihtimalle önümüzdeki günler içerisinde ölecektim çünkü "o" beni bulmuştu. Karanlıklar Lordu ölümü alt etmek için önündeki son engelin ben olduğumu biliyordu. Bana olan bağlılığı, kalbindeki son aydınlık parçaya sıkıca tutunmuştu ve o artık bunu istemeyecek kadar duygularını yitirmişti.

Tek çözüm geçmişe giderek yaptığım hataları düzeltmek gibi görünse de bunu yapabilecek güce sahip değildim, henüz. Bugün burada kurban ettiğim ruhların bana vereceği güç ile, ya Karanlıklar Lordu'nun hayattaki tek amacının önüne geçip onu öldürecektim ya da geçmişe dönüp onun en başından bu hale gelmesini engelleyecektim. Bana her ne kadar eziyet etse de, manipüle edip kandırsa da onu seviyordum, bu yüzden onu öldürmek bana kendi ölümümden çok daha fazla acı verecekti. Bu sevginin sağlıklı olmadığını biliyordum ancak kendimi ona çekilmekten alıkoyamıyordum. Onun için öldürdüğüm dokuz insana karşı içimde hiçbir acıma duygusu yoktu, onun beni ilk tanıdığı zamanki kız değildim. Olamazdım. Birlikte geçirdiğimiz vakitler, yaptığımız büyüler içimdeki insanlığı yavaş yavaş ve acıyla kemirip tüketmişti.

Ölü bedenlerden oluşturduğum çemberin içerisinde, saçlarım söylediğim sözlerin etkisiyle güçlü bir şekilde savrulurken tam ortasında bulunduğum açıklığın zorlukla görülebilecek kısmında onu gördüm. Siyah saçları, çökmüş gözaltları ve yeşilliğini yitirmiş kırmızı gözleriyle bana doğru koşuyordu. Yüz ifadesindeki endişenin beni kaybetmek üzere olduğu için mi yoksa yaptığım büyünün beni ondan daha güçlü bir hale getireceğinden mi kaynaklandığından emin değildim. Attığı adımlarla balçığa dönüşen toprak ayaklarımın altından kayıp gidiyormuş gibiydi. Büyünün son sözlerini söylediğimde boğazıma dolan tat işlerin benim için hiç iyi gitmeyeceğinin bir kanıtıydı, dizlerim artık ağırlaşan bedenimi taşıyamayacak kadar güçsüzdü. Son bir adımla yanıma hızlıca çöktüğünde güçsüz düşmüş bedenimi canımı acıtmaktan hiç çekinmeden kucağına çekti.

"İnan bana böyle olmasını istemezdim Mona, belki başka bir hayatta işler bundan çok daha farklı bir şekilde ilerleyebilirdi ancak burada buna müsaade edemem. Üzgünüm." Başını saçlarımın arasına gömüp iç çektiğini duyar gibiydim. Ondan duyduğum son sözlerin bunlar olacağını tahmin etmeliydim, benim için beklenmedik bir son değildi. Ne yaptığımı bildiği halde bana engel olmamıştı, belki de bu büyünün başarılı olmasını ve onu kurtarmamı umuyordu. Ya da ben son saniyelerimi yaşarken inanmak istediğim şeye inanıyordum.

Göz kapaklarım titreşerek kapandığında yüzüme düşen ıslak taneleri hissedebiliyordum. Onun benim için ağladığını bilmek, içerisine hiçbir umut kırıntısını kabul etmeyen zayıf kalbimi hızlandırmıştı. Şimdi burada, onun beni sevdiğini bilerek ölecektim. Benim ölümüm, onun duygulardan kopartılmış, sonsuz hayatının başlangıcı olacaktı. Ona acımadan edemedim. Dünya'nın her yerini dolaşmış, binlerce insanla tanışmıştık ancak hiçbiri onu benim gibi sevememişti. Sevmelerini istemeyecek kadar da bencil ve kıskançtım. Ama şimdi bunu düşündüğümde, benden sonra baş başa kalacağı yalnızlığın ona neler yaptıracağını düşündüğümde varlığı silinmek üzere olan ruhum titreşimlerini yayacak kadar endişeli hissediyordu. Gözlerimi son bir kez onu görebilmek için zorlukla araladığımda, bana yaşlı gözleriyle gülümsediğini görür gibi oldum. Gözleri tıpkı onu ilk gördüğüm, ilk sevdiğim günde olduğu gibi yemyeşildi.

"Üzülme. Burada ölen sadece benim bedenim, ruhum her nerede olursak olalım seni sevecek ve sana sadık kalacak." Kanlarla kaplı avuç içlerimi dudaklarına yaklaştırıp hissedip hissetmediğimden emin olamadığım öpücüğü avuçlarıma bıraktığında gülümsemeye çalıştım. Bu haldeyken bile, beni ölümümden sonra acı içerisinde hatırlamaması gerektiğini düşünüyordum.

"Nerede olursan ol seni bulacağım Mona, geçmişte gelecekte ya da başka bir hayatta. Biz asla ayrılmayacağız." Neredeyse seçtiği yol için pişman olduğuna inanmak üzereydim. Bu gerçek olamayacak kadar güzel bir hayal olurdu. Ancak onu, bana yaptığı her şey için affediyordum. Bu acıyla yaşamak zorunda değildi. Ölümden sonra ne olduğunu, nereye gideceğimi bilmiyordum ancak ona olan sevgimin yok olamayacak kadar güçlü olduğunu biliyordum.

"Seni affediyorum Tom. Bana yaptığın her şey için. Git ve her zaman istediğin o hayatı yaşa, sana acı çektirenlere acı çektir. Bizim hikâyemizin bu şekilde sonlanmasına neden olan herkesten intikamımızı al. Ben, her nereye gidiyorsam orada seni bekleyeceğim. " Titreyerek çıkan son sözlerim, ayrılma zamanımızın geldiğinin bir kanıtıydı. Sözlerimi bitirmemin ardından kapattığı gözlerine baktım. Bu güzel yüzü tekrar görebilecek miyim? Titreyerek açılan nemli kirpiklerinin altından parlayan kırmızı gözleri, ruhumun bu dünyayla olan bağlantısını kopardığının en büyük göstergesiydi. Her ne kadar istemesem de onun sıcak kollarının verdiği güven hissi yavaş yavaş yerini acı verici bir soğukluğa bırakıyordu. Demek ölmek böyle bir şeydi. Acı verici ve sırlarla dolu, aynı zamanda ise huzurlu.

Benim hikâyemdeki sır ise dokuz ölü kişinin, benim ve onun arasındaydı. Son nefesim ciğerlerimi dolduran kanla birlikte dışarıya çıkmak için hareketlendiğinde bu sırrın yükünü onun omuzlarına bırakıyordum.

Başka Bir HayattaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin