Sorun ne?
Felix'in her zaman bana sorduğu soruydu ama buna hiçbir zaman bir cevabım olmadı. Buna rağmen tüm inancıyla benim yanımda kalmaya devam etti. Aslına bakarsanız bu durum benim için oldukça garipti çünkü hayatım boyunca yanımdaki tek şey yalnızlığım olmuştu.
Şimdiyse üzüldüğümde, mutlu olduğumda, korktuğumda kısacası her anımda Felix yanımdaydı. Bu harika bir şeydi ve bunun tadını çıkarmalıydım aslında ama ben tadını çıkarmak yerine kaygılarıma yenik düşüp onun yarın da yanımda olup olmayacağını düşünüp duruyordum. Ve anlaşılacağı üzere bu da tüm yaşadığımız anları berbat bir hale çeviriyordu."Sorun ne Ji?"
İşte yine o soru.
"Sorun yok."
Felix cevabımın üstüne derin bir nefes verip yavaşça yanıma yaklaşmış ellerini omuzlarıma koyarak aynadaki yansımamıza bakmıştı.
"Biliyor musun? Seni sanki hayatım boyunca tanıyormuş gibi hissediyorum."
Kaşlarımı hafiften çatarak neden böyle bir şey söylediğini anlamaya çalışırken konuşmaya devam etti.
"Yalanlarının arasından gerçeğin ne olduğunu görebiliyorum."
Bedenimi kendisine doğru çevirdiğinde artık yüzyüzeydik. Aksini iddia etmek için savunmaya geçeceğimde işaret parmağını dudaklarımın üzerine yerleştirdi. Bu hareketiyle kalbimi ne hale getirdiğinin farkında mıydı bilmiyorum.
"Gitmek istemiyorsan evde kalabiliriz Ji."
"Çünkü nereye gittiğimizin, nerede olduğumuzun veya kimlerle birlikte olduğumuzun hiçbir önemi yok yanımda sen olduğun sürece."
Ateşimin çıktığını ve bacaklarımın bedenimi taşımakta zorlandığını hissediyordum. Felix ile geçirdiğimiz bu uzun süre boyunca açıkçası nasıl hislerimi saklayabildiğimi bilmiyorum. Belki de saklayamıyordum ve Felix her şeyin farkındaydı ve eğer öyleyse gerçekten büyük sıçmıştım. Çünkü onun bana aynı hislerle yaklaştığını veya yaklaşabileceğini asla düşünmüyordum. Ve bundan dolayı da benden uzaklaşacak olmasından ölesiye korkuyordum.
"Senin yanında olmayı seviyorum."
Felix ona söylemek istediğim her şeyi tek tek bana söylerken hiçbir tepki veremeden onu dinlemeye devam ettim. Zaten istesem de tepki veremiyordum sanki tüm bedenim donmuş gibiydi.
"Eğer bana hislerinin ne olduğunu söyleyebilirsen belki de bunun üstesinden gelebiliriz."
"Felix..."
Gülümsemesi dudaklarında yer edindiğinde istemsiz bakışlarımı oraya çevirdim. Şu an birçok şey tarafından etkileniyordum ve beynim çalışmayı durdurmuş gibiydi. Geçen birkaç dakikanın ardından gelen cesaretle konuşmaya başladığımda gözleri ışıl ışıldı.
"Çok uzun zamandır bunu söylemek istiyordum."
Zihnimde söylemek istediklerimi toparlamaya çalışırken Felix bana destek vermek istercesine ellerimi tutmuştu.
"Senden kedilerle birlikte fotoğrafını çektiğim günden beri hoşlanıyordum. Geçirdiğimiz bu vakit boyunca bu hoşlantının yoğun bir sevgiye döndüğünü yeni yeni fark ediyorum."
Ellerimi tutan ellerini stresten sıkmaya başlamıştım ama o sesini çıkarmadan beni dinlemeye devam etti.
"Üzgünüm eğer seni hayalkırıklığına uğrattıysam. Lütfen beni bırakma."
Kaşlarını çattığında büyük bir korku içimi kaplamıştı. İşte her şey buraya kadardı. Yine her şeyi berbat etmiştim ve yine yalnızlığım ile birlikte kalacaktım.
"Han Jisung, seni bu kadar çok severken nasıl olur da seni bırakacağımı düşünebilirsin."
Gözlerimi onun gözleri hariç her yere çeviriyordum ve zihnimde kendimle büyük bir savaş veriyordum.
"Felix, duygularımdan dolayı arkadaşlığımız bozulacaksa onları içimde yaşamaya devam edebilirim. Seni duygularımdan sorumlu tutmayacağım söz veriyorum."
"Ama ben seni duygularımdan sorumlu tutuyorum."
Kaşlarımı çatarak ne demek istediğini anlamaya çalıştım. Gerçekten kendimi aptal gibi hissediyordum.
"Jisung seni seviyorum ve düşündüğünün aksine seninkinden farklı bir sevgi değil bu. Artık duygularımızı içimizde yaşamak yerine birlikte yaşamaya ne dersin?"
İşte şimdi tüm taşlar yerine oturmuştu. Onun beni sevmeyeceğine kendimi öyle kaptırmıştım ki bu konuşmaları belki daha önce yapabilecekken ben kaçmış ve her şeyi göz ardı etmiştim. Fakat beni anlamalıydı, hayatım boyunca onun gibisiyle hiç karşılaşmamıştım ve bu yüzden hep ona ulaşamayacağımı düşünmekten kendimi alıkoyamamıştım. Hâlâ bile bu yaşananların gerçekliğini sorguluyordum çünkü her an uykumdan uyanabilirdim.
Birbirimize olan sevgimizi itiraf etmemizin ardından Felix ile evde vakit geçirmeyi tercih etmiş; geçmişi, şimdiyi ve geleceği konuşmuştuk. Belki gideceğimiz yerde onun arkadaşlarıyla, daha farklı şeyler yapıyor olabilirdik ve belki Felix daha mutlu olabilirdi. Ama o tüm bu, yüksek ihtimalle ona söylesem saçmaladığımı ve aptallık ettiğimi söyleyeceği, şeyleri değil benimle birlikte evde kalmayı tercih etmişti.
Küçük balkonunda sarılıp, birbirimize ufak öpücükler armağan edip gün batımını izlemiştik. Fakat her şeye rağmen göğsüne yasladığım başımı hafiften kaldırıp onun da bana bakmasını sağlarken kendimi şu soruyu sormaktan alıkoyamamıştım."Sıkıldın mı?"
***
And if you're feelin' lonely, you should tell me
Before this ends up as another memory
Will you tell the truth so I don't have to lie?***
Bir başka senenin daha sonuna geldik. Her sene bir öncekinden daha zor şartlarda geçse de yine yeni yılın herkes için daha sağlıklı, daha mutlu, daha huzurlu olmasını diliyorum.Her şey gönlünüzce olsun.
Mutlu yıllar!
-red
ŞİMDİ OKUDUĞUN
are you bored yet? | jilix
Fiksi Penggemar"tüm bu saçmalıkları düşünmek için çok genciz."