Yıldızı patlatmayı ve yorum yapmayı unutmayalım arkadaşlar.
Keyifli okumalar💜
"Anneeeeee"
"Anne benim tavşanlı tulum pijamam nerede?"
Salonda, işi gücü yatmak olan abim ile beraber film izleyen anneme, dolabın içinde tam karşımda duran pijamayı soruyordum. Evet gıcıklık olsun diye. Geleneksel salon seslenişimizi bugün ben üstlenmiştim ve gayet güzel bağırdığımı düşünüyorum. Sonuçta kim karşısındaki geceliği salondaki annesine sorar ki yani.Annem ayaklarına giydiği iki numara büyük terlikleri sürüyerek ve söylenerek odama gelirken dolabın önünden çekildim. Benden 10-15 cm kısa boyuyla dolabın önünde iki elini beline koymuş dururken zaten çoğu tulum olan dolabımı gözleri ile yedi. Evet evet yedi, öyle bir süzdü ki, beni böyle dikizlese olduğum yerde ölürdüm galiba. Dolabımın ruhuna el Fatiha.
Çok sevgili iç düşüncem sayesinde ellerimi açıp Fatiha okuduktan sonra elindeki tavşanlı pijamam ile kaşlarını sinirle çatmış olan anneme döndüm. "Masal, annecim acaba sen bu dolaba çarpa çarpa mala mı döndün?" "Aaaaa neden ki, ne mallığımı gördün kız?" "Cık soru yanlış annecim. Ne normalimi gördün ki annecim olacaktı. Kızım sen beni delirtmeye mi çalışıyorsun? Gözünün önünde duruyor ya koskoca tulum."
' Sen şimdi naneyi yemedin mi?' diyen şüküfe'ye 'Ya bir şeye de maydanoz olma be kapa çeneni.' diye cevap verdim. Annemin eli sol kulağımı yakalayıp sertçe çekince şüküfe'ye kızma işim maalesef ki yarım kaldı. "Ne olmayayım ne olmayayım maydanoz mu? Salak kızım sen çağırmadın mı beni geliyorlar mı Masal sana? Ayrıca sen benimle nasıl konuşuyorsun?" Ay ben onu içimden söylemedim mi ya? Yüzümdeki dehşeti gören annem delirdiğime emin oldu ve "Yok yok ben bu kızı yapamadım, bir bozukluk var. Gerçi hangisi normal ki..." Diye söylenerek iki adımlık salonun yolunda ilerledi ve salona girerek gözden kayboldu.
Üzerimdeki kedili pijamamı çıkarıp yerine elimdeki tavşanı giydim. İki gündür okula gitmiyordum. Bir hafta izin almıştım ve evet her gün dört tane tulum pijama değiştiriyorum. Çünkü neden değiştirmeyeyim ki? Annem eve çöreklenmiş iki evladı yüzünden delirmek üzere olduğunu belli etmekten asla çekinmezken, işe yaramaz abim beni bahane ederek zaten gitmediği kafeye gitmeyi şiddetle -ki gerçekten şiddetle- reddetmiş ve başımıza kalmıştı. Yani teorik olarak annemin başına kalmıştı. Çünkü ben zaten evde olmuyordum bir hafta kalmışım çok mu yani canım.
Herkesin çocukken yediği abi dayağı vardır ya hani, işte benim canım abim çocukken beni dövmediğini bahane ederek -ki bu büyük bir yalan çok güzel dayaklar yedim hani ondan- beni bir güzel haşladı.
Tabi bizim de elimiz armut toplamıyordu o sırada. Ben de bir kaç tane yapıştırdım. Birbirimizi döverken annem odaya dalmıştı. Annem bizi ayırdıktan sonra saldıran taraf abim olduğu için onu bir güzel sıra terliğine dizdi.
Evet herkesin annesi sıra dayağına tutar bizimki de sıra terliğine diziyor. Acayip normal(!) ailemi düşünmeyi bırakıp pabuçlarımı giyip ayaklarımı sürüyerek salonun yolunu tuttum. Çok meşakkatli ve yorucu bir işti bu!
Daha nasıl anormalleşebilir dedikçe her gün daha fazla normalden uzaklaşan annemin, sabahları nereden çıkarıyor diye düşündüğüm sesi vardı ya hani, işte onun sebebini buldum.
Maide'nin altın günü!
Ben üzerimi değiştirirken açtığım film değiştirilmiş ve altın günün ortasına düşmüştüm. Ekranda ona buna bağıran kadını görünce annemin örnek olarak çok yanlış kişileri aldığını anladım. Ya bu kadın bağırmaktan para alıyor diye neden ceremesini ben çekiyorum! Pardon düzeltiyorum, bütün mahalle çekiyoruz!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Telefonun Ucunda
Teen FictionMasal; Converse aşığı, aşırı enerjik bir resim öğretmeni. Asla bölemediği uykusu yüzünden kaçırmak üzere olduğu otobüsüne doğru koşarken cebindeki numara yazılı kağıdı düşürürse ve bunu fark edip arkasını döndüğünde yerden aldığı numara yazılı kâğıt...