Arkadaşlar bir önceki bölüme çok az okuma geldi. Biraz moralim bozuldu.. Yeni bölümün geç kalma nedeni sınav haftasında olmam. Özür dilerim hepinizden çok geç geldi. Normalde her hafta bir bölüm yayınlamaya çalışırım. Tekrardan Özür dilerim. Iyi okumalar.
****
Kyungsoo yavaşça belimi kavradı ve beni kendine çekti yüzüne baktığımda yine o kalp şeklindeki gülüşünü yapmıştı... Beni dahada sıktı. Yavaşça yüzüme eğildi. Git gide dahada yakınlaşmıştık. Kalbim sanki yerinden çıkamaya hazırdı. Tam dudağı dudağıma deniyordu ki arkadan Duygu bağırdı.
-ReyRey'im hadi uyuycaz. Kyungsoo sinirlendi ve yumruğunu sıkıp gitti. Duygu içeri girdi. Ben ise yavaşça yere çöküp Ellerimi saçıma attım...
Gözlerimden yavaş, yavaş yaşlar akıyordu. Duygu yanıma geldi ve yanıma oturdu.. Gözyaşlarımı acele ile sildim. Bir anda Duygu sarıldı.
- Sakın kimse için ağlama... Yoksa seni ağlatanların götünü sikerim.
Yüzüme yapma bir gülücük oturtup ayağa kalktım. Duygu da elini uzattı ve elini tutum kendime doğru çekip kaldırdım.
- Az ye.
Duygu güldü.
- Şiii! Benden gerçekleşmeyecek şeyler isteme. .
Beraber içeri girdik. Duygu yanımda oldukça güçlü oluyordum.
***
Liseye başladığımda diş telli, gözlüklü ve inek bir tiptim. Her saniye dalga geçiyorlardı. Daha sonra okulun en popüler kızı Duygu tüm popülerliğini arkada bırakıp bana güvenlik duvarı oldu. Duygu lise 2 de annesini kaybetmesine rağmen ağlamadı. Çünkü annesine ağlamayacağına söz vermişti. Ne kadar zorlansada boynunda büyük bir yük vardı. Ama o yinede herkese destek olmaya çalışıyordu. En çokta bana. Artık annem gibiydi benim annemin boşluğunu o dolduruyor du. Hayatımda gördüğüm en güçlü ve dirençli kızlardan birisi olduğu için ona her daima güvendim. Kalbinde derin yaralar olmasına rağmen onun ağladığını gören yok. Bildiğim kadarıyla Duygunun bir ablası var ve ablasının küçük yaşta ölümüne şahit olmuş. O günden sonra asla ama asla ablası hakkında konuşmamış. Ablasının konusu açılınca olduğu yerden uzaklaşıp sinirine hakim olmaya çabalıyordu.
***
Yavaşça içeriye girdik. Kyungsoo içeride değildi. Tae ise koltukta yığılmış bir vaziyette uyuyordu. Duygu Tae'nin üstüne atladı. Sonra ikisi uyudu. Ben ise evi temizlemeye çalıştım. Başarısız oldum. Evin hali berbattı. Yerlerde cips kırıntıları, bira şişeleri ve daha birçok çöp vardı... Birden Kyungsoo içeri girdi. Yüzüme bile bakmadan odasına çıktı... Derin bir nefes aldım ve koltuklardan birine geçip tavana baktım. Aklımdan hala Kyungsoo ile olan yakınlığımız geçiyordu.
*****
Saat: 14:30
Esneyerek gözlerimi açtım. Üzerimde yorgan vardı.. Duygu koymuş olmalıydı. Duygu ya açtığımda ayakları koltukta, vücudunun geri kalan ise yerdeydi. Tae ise aynı vaziyette uyuyordu. Kyungsoo dan bir haber yoktu dün akşamdan beri onu gösememiştim. Gözlerimi ovalayıp kendimi yere fırlattım.
Ve yere uzandım. Lavobo çok uzak geldi birden. Içimden keşke peri olsam dedim. Ve parmağımı şıklatıp gözümü kapadım. Gözümü açtığımda hala yerdeydim. Yumruğumu yere vurup kendimi sürükleyerek tuvalete doğru gitmeye çalıştım...
Başarısız deneme ile yerimden kalktım yoksa altıma işeyecektim. Koşarak lavaboya gittim. Sonrası malum işte....
Ellerimi yıkadım. Kapıyı açtığımda göz torbaları ve kirpi gibi dikilmiş saçları ile Kyungsoo kapıda duruyordu. Gülümseyip elini saçına attı ve saçını savurdu. Bir anda sarıldı.
-Dün olanlar için çok özür dilerim..
Omzuma yaslandı, ben hala olayın şokunu yaşıyordum.
- Özür dilemene gerek yok senin suçun yok çok içmiştik ve sarhoştuk...
İstemsizce gözyaşlarımı omzuna akıttım. Kyungsoo sıktığı belimi yavaşça bıraktı. Elleriyle gözyaşımı sildi. Ağlama der gibi bir bakış attı. Suratında çok masum bir ifade vardı.
- Reyhan şimdi beni bırakmazsan üstüne işiycem... Çıkar mısın lütfen?
Gözlerimi büyütüp hemen lavobodan çıktım. Duygu kahvaltı hazırlamış ve kahvaltının yarısını yemişti. Tae de ona eşlik etmişti. Artıklar Kyungsoo ve bana kalmıştı. Duygu lar yavaşça kalktı.
- Biz karşıdaki sahildeyiz. Kyungsoo ve sen yemek bitince gelirsiniz.
Daha ağzımı açamadan kaçtılar. Masaya geçip Kyungsoo'yu bekledim. Çıkar çıkmaz masaya atladı Kyungsoo.
- Bana ballı süt koyar mısın?
Bardağını salladı ve hadi der gibi baktı. Bardağı alırken ellerimiz birbirine değdi. Kyungsoo gülümseyip bardağı uzattı ve hiçbirşey olmamış gibi davrandı. Dolaptan sütü ve balı çıkarıp bardağın içine koydum. Bardağı Kyungsoo'ya doğru götürürken halıya takılıp bardağı kırdım.
- Aptalın tekiyim bir bardağı bile taşıyamıyorum. Yere çözdüm ve kırık bardağın parçalarını toplamaya çalıştım. Kyungsoo yanıma geldi. Acele ettim ve toplarken elimi kestim.
- Iyi misin?
- Iyiyim sadece minik bir kesik.
Minik kesik desemde kanlar damla damla akıyor ve bembeyaz yeri kırmızıya döndürüyordu. Kyungsoo koşarak elim için pansiyon eşyaları getirdi. Elim için bisürü ilaç kullanıp sonra sardı sararken yüzüne baktım ve yüzü sapsarı olmuştu. Sanırım kanı sevmiyordu. Elimi sandıktan sonra elimi tuttu. Ve sarıldı. Sonra Elleriyle önüme düşen saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdı. Kafamın arkasına elini attı ve yavaşça beni kendisine çekti. Alnını alnıma dayadı. Dahada yaklaştı.
- Dün Nerede kalmıştık?
Yavaşça öptü gözlerimi büyüttüm. Gözlerimden yaşlar akmaya başladı.
-Ağlama!
Kafamı yukarı aşağı salladım. Gözyaşlarımı sildim Kyungsoo yanağıma küçük bir öpücük kondurdu. Yanakları kıpkırmızı olmuştu ikimizde utanmıştık.
- Duygular bekliyor artık gidelim.
****
Yorum ve voteee! !!!!^^ bu arada twitter ve facebook üzerinden #TheHeartWantsİtWants yazarak görüşlerinizi belirtebilirsiniz...