8- Sobe

1.6K 158 51
                                    

Birkaç adımla gördüğü şeye yaklaştı. Bunlar Taehyung'un ayakkabılarıydı. Jungkook derin bir nefes alıp yerdeki ayakkabılarda gözlerini gezdirdi. Bu ayakkabıların neden burada olduğuyla ilgili tahminleri vardı fakat şu anda Taehyung'un çıplak ayakla gezdiğini düşündüğünde dudaklarını birbirine bastırdı.

Tahmini ise ayakkabılarından ses çıkar diye Taehyung'un ayakkabılarını çıkardığını düşünüyordu ki, doğru da düşünüyordu.

Tekrar bağırdı: "Taehyung!"

Namjoon'la Hyejin hiçbir şey bulamamışlardı. Herhangi bir ipucu bile yoktu. Hoseok ve Eunji ise bir bileklik bulmuşlardı. Anlaşılan Taehyung takılarını da çıkarmıştı. Demek bu kadar çok özen göstermişti ses çıkmamasına.

Yoongi, Jimin ve Max ise hâlâ umutla Taehyung'u arıyorlardı. Yoongi arada güzel şeyler söyleyerek Jimin'i motive ediyordu. Max de kendi kendini motive ediyor, Taehyung'u bulacağına inanıyordu.

Jungkook kafasını iki yana salladı ve kendine kızdı. Bu kadar fazla üzerine gitmemeliydim! Saklambaç oyununa hassas olduğu belliydi ve korkuyordu!, diye düşündü.

Zavallı Taehyung'sa yorgunluktan gözlerini zor açık tutuyordu. Gözleri adeta ağlamaktan kan çanağı olmuş, yanıyordu. Yanakları ve burnu kıpkırmızı, verdiği nefesler resmen görünüyordu. Hava o kadar soğuktu ki tir tir titriyor sıcak nefesi geceye karışıyordu. Çıplak ayaklarını kendine doğru çekti, kollarıyla dizlerini sararak bedenini küçülttü ve sessizce beklemeye devam etti.

"Taehyung! Saklanma! Oyun bitti! Çık artık! Oyun bitti! Anlıyor musun?! Oyun bitti! Sen kazandın!" diye bağırdı Jungkook.

Jungkook koşar adımlarla ilerliyordu ki gördüğü silüetle sustu. Yavaşça yerde uzanan bedene yaklaştı. Bu Taehyung'du! Jungkook birkaç adım daha attığında Taehyung'un arkasında belirdi ve gülümsedi. "Sobe!"

Taehyung gözlerini kocaman açarak çığlık attı ve şiddetle ağlamaya başladı. Jungkook onu korkuttuğunu fark ettiğinde hızla yanına çömelip küçük bedene sarıldı.

Taehyung daha fazla ağlamaya başladı. "L-lütfen, bana bir şey yapma! Ya-yalvarırım! Bırak beni! Lütfen!"

"Şşş, sakin ol Taehyung! Benim, Jungkook!"

Hıçkırarak ağlıyordu Taehyung fakat duyduğu isimle hıçkırıklarının hızını azaldı. Bedenine sarılanın Jungkook olduğunu bilmiyordu. Sessizce ağlamaya devam etti. Jungkook kendini küçültmüş bedenden ayrılıp ayaklarına baktı. Taehyung'un ayaklarının kanadığını gördüğünde kafasını iki yana salladı. Taehyung'u baldırlarından tutarak kucağına aldı ve ayağı kalktı. Taehyung bacaklarını Jungkook'un beline sararken kafasını da yorgunlukla Jungkook'un omzuna koydu. O kadar yorgundu ki çoktan Jungkook'un kucağında uyuya kalmıştı.

Jungkook kucağındaki bedenle dağ evine doğru yürümeye başladı. Jimin'e de kısa bir mesaj çekip Taehyung'u bulduğunu haber etti.

Dağ evine yaklaştığı sırada arkadaşlarını gördü. Jimin koşarak yanında bitmişti. "Taehyung! Ona ne oldu böyle?! Ayakkabıları nerede?!" dedi telaşla.

"Ayakkabılarını çıkarmış. Onu bulduğumda yerde uzanıyordu. Yorgun düşüp uyuya kaldı. Şimdi sesini çıkarma ve kapıyı aç. Ayrıca seninle özel bir şey konuşmam lazım... Taehyung'la ilgili."

Jimin hızla kafasını salladı ve evin kapısını açmaya gitti. Öbürleri de sessizce Jungkook'u ve Jungkook'un kucağındaki bedeni izliyorlardı.

"Ne?.. Ne bakıyorsunuz? Yorgun düştüğü için kucağıma aldım. Ayrıca ayakları çıplaktı, onu yürütse miydim?" diye sordu Jungkook.

"Sorun yok, dostum. Bize açıklama yapmak zorunda değilsin." dedi Namjoon.

Schizophrenia | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin