......
Her anım hayal kırıklıklarıyla dolu benim. En mutlu anın neydi deseniz verebilecek bir cevabım olmaz mesela. Her anım sorun, doğum günümde mumları elimle söndürürüm mesela çünkü hepsine eşit miktarda üfleyemeyeceğimi biliyorum. Derslerimden hep yüksek ve aynı notu almaya çalışırım mesela ortalamam virgüllü olmasın diye. Hayatımda hiç 23 Nisan etkinliğine de katılmadım ben çünkü hep insanlarla adımlarımızı aynı anda atmadığımız için kızar kavga ederdim. Ben lunaparka da gitmedim hiç çünkü korktum, çocuk olmaktan korktum. İşte bu yüzden ben hiç çocukta olmadım, olamadım...
Böyle olmayı hiç istemedim, neyde yanlışım var diye hep bir şeyleri düzeltmeye çalıştım; belki de bazı şeyleri düzeltmeyi bırakmalıyım.
Bazen durup dururken düşünüyorum da bir kişi yanlışı doğru varsaydı diye herkes onu doğru saymak zorunda mı? Ya tuhaf olan ben değil de sizlerseniz, ya düzeni bozan sizlerseniz?
Bunu anlamak için ya da anlatmak için hayatın hangi penceresinden bakmak gerekir? Peki baktığımız yeri hepmizi aynı mı görürüz ya bazılarının gözleri ters görüyorsa ya da renk körüyse.
Bence bakış açıları kıyaslanmamalı. Ya herkesin baktığı yer benim yaramsa ve ben yaraya bakmaktan korkuyorsam.
Ben Zülal... Sadece Zülal, kendimizi tanıtırken sıfatlara ihtiyaç duymamalıyız bence.
Eğer başta kendimi ünlü birinin kızı olarak tanıtsam -ki zaten değilim- bir çok kişi en yakın arkadaşım olmak ister ya da kendimi simetri hastası olarak tanıtsam aynı kişiler benden olabildiğince uzaklaşır. Bu yüzden hep düz olmak ilk ve tek tercihim....
Tek tek fayansları inceliyordum her bir deseni, her bir çizgiyi. Güneşin vurduğu yansıyan fayansları. Sallanan bacaklarımı durdurup kafamı kaldırdım. Düzelip anneme döndüm camın önündeki güvercini izliyordu. Bırakılan yiyecekleri kemirmeye çalışan bir güvercini.
Annemi izlemeye devam ettim. Kollarının arasındaki çantası yavaş yavaş kaymaya başlayınca önüne dönüp düzeltti.
Çantasını düzelttikten sonra kafasını çevirip tekrar dışarıyı seyretmeye devam etti. Ne kadar uzun baktım bilmiyorum ama fark etmiş olacak ki kafasını bana çevirip gülümsedi.Önce boğazını temizledi sonra da kurumuş dudağını yalayıp konuştu.
"Ne oldu"
" Daha ne kadar bekleyeceğiz sıkıldım artık."
Beklemekten ve beklemekten nefret ediyordum. Yeterince kısıtlı zamanım daha da kısıtlanıyormuş gibi hissetiriyor."Sabret canım alırlar birazdan diğer insanları da anlamaya çalış" dedi annem her zamanki gibi alttan alınmış bir ses tonuyla.
Diğer insanlar, insanlar... Gerçekten sıkılmıştım yerleri seyrettikce ne kadar pis olduklarını daha detaylı görüyordum. Biraz daha kalırsam burada delirebilirim.
Delilik, insanlar bundan niye bu kadar korkuyor onu da anlamış değilim ya, neye göre kime göre deliyiz. Delice eğlenebiliyoruz ama deli olmaktan korkuyoruz.
Delilik ve özgürlük bana kalırsa iki eşdeğer. Eğer deliysen kimse seni umursamaz ya da karışmaz göz devirir ve yoluna devam eder. Artık herkes yoluna devam etsin istiyorum...Kapının açıldığını duyunca kafamı kapıya doğru çevirdim içeriden annemin yaşına yakın bir kadının çıktığını görünce kalkıp kapıya doğru ilerledim kadından sonra benden küçük yaşta olduğunu düşündüğüm bir kız çıktı. Aralarında sıyrılıp içeri geçmeye çalıştım.
"Ahhh."Ayağımda hissettiğim acıyla kafamı kaldırdım bana göre daha uzun biri vardı karşımda.
Ayağını ayağımın üstünden çekmişti sonunda. Kendini de biraz daha geri çekmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇOKLUKTAKİ ÇÖPLÜK /Yarı Texting
Teen FictionSıkıntıdan yazıyorum K: psikolojim kırgın... D: beraber düzeltiriz olmadı benimkini de kırarız.... Psikolojisi kırgın Karaca ve ona yardım etmek isteyen Demir... Olur muydu bilmiyorlar ama denemeye degerdi'...