4

42 13 54
                                    

Gökyüzünde gökkuşağı çıkmıştı. Biz dersteyken yağmur yağmıştı. Etraftaki toprak kokusu ve yağmur birikintileri fark ettiriyordu zaten.

Karşı kaldırıma geçip yürümeye başladım. Ta ki......
.....

Kafeye geldiğimde annem çok endişeliydi. Beni görünce hemen yanıma koştu. Gözlerim büyük ihtimalle ağlamaktan kızarmıştı.

Büşra ablanın getirdiği İslam mendili ve kremi aldım. Ellerimi silip kremeledim dizlerimi silmeye başladım. Meraktan patlamak üzere olana annem hala başımda bekliyordu. Sonra karşımdaki Demire' e baktım, anlatmaya başladım.

Yarım saat önce

Havanın ne kadar güzel olduğunu düşünüp karşıdaki kaldırıma geçip yürümeye başladım. Gökkuşağının ucunun nereye vardığını merak edip kafamı çevirdiğimde kendimi birden yerde buldum. Ayağım kaldırımın kenarı kırık taşa takılmıştı.
Herşey çok hızlı gelişmişti.

Ellerimi yerden çekip avucuma baktım. Ellerimde çamur olmuştu. Kafamı kaldırıp etrafa baktım. Herkes bana bakıyordu. Gözlerim birden dolmaya başladı sebebi beni izlemeleri değil benim yerde olmamdı.
Gözlerimden dökülen yaşlar avucuma dökülüyor git gide de hızlanıyordu.

"Ne bakıyorsunuz dağılın. Oyun mu oynanıyor?"

Etrafındakiler dağılmaya başlarken sesin geldiği yöne bakmaya çalıştım. Bana doğru uzanan elin sahibine baktığımda karşımdaki Demir' di.

"Ne bakıyorsun hadi kalk"

"Olmaz. Elim pis elini pisletirim."

Çantamı çekip eline aldı.

"Ne yapıyorsun"

"Peçete arıyorum. Sende kesin vardır."

İlk açtığı yerde bulmuştu peçeteyi. İçinden bir tane alıp geri koydu. Peçeteyi eline serip tekrar uzattı.

" Bu sefer tuta bilirsin."

Elini tutup yerden kalktım. İğrenç bir durumdaydım kendimden tiksiniyorum. Düzeldikten sonra üzerime bakmıştım dizlerim çamur olmuştu, dizlerimi görünce tekrardan ağlamaya başladım. Sessizce sadece yaşlar dökülüyordu.
Demir eliyle çenemi tutup yukarı kaldırdı.

"Hadi ama ağlama. Temizleriz geçer. Sil şu sümüklü yüzünü de seni eve götüreyim."

"Gerçekten sümüklü müyüm" derken elimin tersiyle yanaklarımı sildim.

"Hayır tabiki de değilsin. Ağlarken bile güzelsin. Ha şöyle ya gül biraz."

"Eve gitmeyeceğim annem evde değil annem evde yokken böyle eve gidemem."

" Tamam o zaman annenin yanina götüreyim seni."

Üzerindeki hırkasını çıkarttı. Okul t-shirt ünün kenarından az da olsa kasları belli oluyordu. Uzun damarlı kolu. Çıkarttığı hırkasını kollarını tutup belime bağladı.

"Böyle daha iyi hissedersin." diyip kolunu uzattı.

Uzattığı koluna girip yürümeye başladım. Bacağım da ağrı vardı, topallıyordum. İnsanlar bizi izliyordu. Bir çoğu okul arkadaşımdı zaten. Bu anı hayatım boyunca unutamayacaktım. Asla hemde. Resmen pisliğin vücut bulmuş haliydim.
...
Kafenin kapısına geldiğimizde Demir kapıyı açıp geçmemi bekledi.
Sipariş alan Büşra abla beni görünce adeta koşarak geldi yanıma.

"Bir bez falan getirebilirsin misin abla"

Hemen içeri geçti o geçtikten hemen sonra annem geldi.
...

Dizlerimi de yeterli olmasa da temizledim. Hiç yoktan iyidir hesabı.

"Anne tamam iyiyim sakin ol. Pisim ama iyiyim" annem sürekli ellerimi tutup bakıyordu. Sırtımı okşuyordu. O da endişeliydi hemde çok. Korkmuştu.

Demir masadan kalktı ve çantasını aldı.
"Ben artık müsaadenizle kalkayım."
Annem de onunla birlikte ayağa kalktı.

"Sana da çok teşekkür ederiz oğlum zahmet oldu"

"Ne zahmeti. Kim olsa yapardı yani yapmalı ama bizim okul biraz tuhaf."

Gülümsedi. Annem kasanın önüne gidip masanın üzerindeki kutuyu alıp geri yanımıza geldi. Elindeki kutuyu Demire uzattı.

"Bu da teşekkür ikramı olsun."

"Teşekkürler" kutuyu alıp çıktı.

Annem montunu alıp üzerine geçirdi. Çantasını da alıp kolumdan tutup kaldırdı.

"Büşra sen kapatırsın bugün olur mu?"

"Tamam abla sen merak etme."

Annemle beraber çıkıp eve gittik. Eve geldiğimde hemen kendimi banyoya attım. Defalarca yıkandım, sabunlandım. Defalarca. Sanki üstüme yapışmıştı. Kurtulamıyordum. Neredeyse bir saate yakın banyo da kaldım. Ellerimin iyice buruştuğunu fark ettim. Suyu kapatıp çıktım.
Odaya geçtiğimde annem benim yerime bir kaça parça kıyafet hazırlamıştı. Onları üzerime geçirdim. Masanın çekmecesini açıp tarağımı aldım.
Kapı yavaşça tıklayıp açıldı.

"Gelsene"

Annem içeri gelip elindeki katlı çamaşırları masanın üzerine koydum.

"Sen duştayken yıkadım. Bu kurutma makinası da hemen kuruttu."

Elimdeki tarağı aldı. Sonra yatağın üzerine oturdu.
"Saçını mı tarayacaktın yoksa"

"Evet"

Elime aldığı tarakla yavaş yavaş taradı saçımı. O kadar nazikti ki masaj gibi geliyordu. Saçımı örüp bağladı. Yataktan kalkıp kapıya yöneldi.

"İyi geceler bebeğim"

Annem çıktıktan sonra tarağımı temizleyip geri yerine koydum. Sonra getirdiği kıyafetleri tek tek askı sırasına göre dizdim. Sonra en alttaki benim olmayan hırka dikkatimi çekti. Elime alıp katını açtım.
Demir' in hırkasıydı. Hırkaya bakarken daldım. Nasıl da yetişti öyle, onca kişinin arasında elini uzattı bana ben olsam öyle pis birine elimi asla uzatamazdım.
Sahi hiç bir şey bilmiyordum onun hakkında. Bir de sorgusuz sualsiz yardım ediyordu bana hiç mi merak etmiyordu.
Hırkayı bırakıp telefonumu alıp yatağa geçtim. Sosyal medya hesabımı açtım sonra kapattım. Tekrar açtım baktım baktım ve yine kapattım. Bu sefer telefonumu komodinin üzerine bırakıp ışığı kapattım ve yatağa geçtim. Gözümü kapattığım an bugün yaşadığım anılar canlanıyordu gözümün önünde.

ÇOKLUKTAKİ ÇÖPLÜK /Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin