2

52 13 58
                                    

Demir: nasılsın.

Şaşırmıştım. Hiç konuşmadığım birinin birden yazmasına
Ne yapacağıma da karar veremedim ama bir şey yazmam gerekiyordu. Üç dakika da dolmak üzereydi cevap vermeliydim.

Karaca: 'N' yi büyük yazar mısın?

Demir: Nasılsın.

Karaca: İyiyim sağol. Niye sordun?

Demir: Bu gün seni gördüm de merak ettim sadece.

Karaca: 'Bugün' birleşik.

Demir: Bugün seni gördüm de merak ettim sadece.

Karaca: Niye merak ettin?

Demir: Hastane de gördüm, kötü bir şey var mı diye sordum.

Karaca: Bir şey yok.

Demir: Tamam iyi geceler.

Karaca: Sana da.

Demir ile aynı okuldayız hatta aynı sınıfta fakat neredeyse hiç konuşmazdık bile. Geçen dönemin yarısında gelmişti okula taşındıkları için değişmişti okulu.
Böyle bir şey yazması da tuhafıma gitmişti. Sınıfta genellikle kimseyle muhatap olmazdım, onlar da beni bildiğinden pek umursamazlardı zaten. Gerekte yoktu.

Sınıfta sadece Eylül ile arkadaştık. Eylül ile anaokulundan beri arkadaştık hatta eskiden komşuyduk. Sonra biz taşındık falan ama arkadaşlığımız devam ediyor. Bir de Yiğit var onunla da Eylül sayesinde tanışmıştık biz taşındıktan sonra eski mahallemize taşınmışlar.
Başta hiç anlaşamadık. Ben sürekli Yiğit'in saçına bağcıklarını takılırdım. Çok düzensizdir kendisi.
Sonra alıştık birbirimize. Hatta okul hariç dışarı çıkmamın sebebi de onlardı.
Bir gün yine Yiğit'in iplerini düzeltmesini istedim ve o da karşılık olarak onlarla kafeye gelmemi istemişlerdi.
Mecburen kabul ettim.

İşte böyle sadece Eylül ve Yiğit var hayatımda. Sade ve temiz.
Hayatımda az insan olması bana yalnızlıktan öte doğruluğu ifade ediyor. Doğru kişileri hayatıma aldıysam daha fazlasına insana gerek yok, doğru insanlara bana varlığımı ve hayatın devam ettiğini hatırlatıyor neticede.

Telefonumu alıp annemi aradım.
Bir kaç kez çaldıktan sonra açtı.

"Efendim canım"

"Nerdesin anne"

"Kafedeyim bir şey mi oldu?"

"Hayır. Sorun yok. Nerdesin diye aradım kafedeysen eve geçmem yanına gelirim direkt."

"Tamam canım." diyip kapattı. Büyük ihtimalle müşterileriyle uğraştığı için çok fazla konuşamadı yoksa kırk tane şey sorardı.

Saat geç olmaya başlayınca kalkıp sahil boyunca durağa yürüdüm. Durağa geldiğimde biraz geride bekledim diğeriyle temas kurmamak için. Dolmuş gelince herkesin binmesini bekledim ittire kaktıra bindikten sonra arkalarında bindim.

Son durağa geldiğimde bacaklarım neredeyse tutmuyordu. Çünkü oturmayı tercih etmedim. O koltuklardan kalkan insanları görmüştüm nede olsa.

Kafeye gelince dirseğimle kapıyı ittirip içeri girdim. Kapının karşısındaki kasanın arkasında duran annemi gördüm. Beni fark etmişti.

"Otur geliyorum" dedikten sonra mutfağa gitti. Ben her zamanki köşeye geçip oturdum.
Biraz sonra da annem gelip yanıma oturmuştu. Gözlerimin içine bakıyordu sanki içimi görebiliyordu.

"Ne?"

"Ee ne yaptın bu gün anlatmayacak mısın"

"Ciddi misin"

"Hadi bakalım" dedi ısrarlı bir sesle.

"Sahile indim. Sonra bir banka oturdum martıları ve dalgaları saymaya çalıştım, bu kadar. Ne kadar güzel eğlenmişim değil mi"

İkimizde güldük.

Mutfağın kapısı açıldı. Büşra abla elinde tepsiyle bize doğru geliyordu.
Tepsiyi masaya bırakıp gülümsedi.
Muhteşem ikiliyi görebiliyordum. Kahve ve kurabiye.

Yan masadan sandalye çekip yanımıza oturdu.

"Nasılsın Karaca"

"İyiyim Büşra abla sen nasılsın düğün işleri nasıl gidiyor."

"Ah bir bilsen nasıl yorulduğumu bir türlü bitmedi. Çeyizi, evi hepsi ayrı dert" Büşra abla kafeyi açtığımızdan beri annemle çalışıyordu. Ben pek yakın olmasam da annemle sürekli beraberlerdi. Yakın bir zamanda da düğünü olacak.

"Sayenizde evlilik düşünmüyorum."

"Öyle deme kız ne olacağı belli olmaz."

Kafamı kaldırıp anneme baktım bizi seyrediyordu. Annem bu aralar ya çok fazla dalıyordu ya da bir şey vardı. Hep sessizlik. Sessizlik bana hep kötü şeyleri hatırlatıyor...

"Neyse ben mutfağa geçeyim işler bitsin çıkarız."

Annem masadan kalkıp mutfağa giderken Büşra abla da peşinden kalktı. Bende yerimden kalkıp sandalyeleri geri yerine koydum.
Kahve ve kurabiye bittiğinde kafede kimse kalmamıştı.
Annem çantasının alıp yanıma geldi. İşinin bittiğini ve kafeyi Büşra ablanın kapatacağı için çıkabileceğimizi söyledi. Annemin koluna girip başımı omzuna yasladım o da kafasını kafama yasladı. Yol boyu sesizce yürüdük.

Eve geldiğimde hemen banyoya gidip duş aldım. Temiz pijamalar temiz yatak benim için daha ötesi yoktu.

Aynanın karşısına geçip saçlarımı taradım. Sonra örmeyi denedim, sadece denedim işte eşit üç parçaya ayıramayınca vazgeçip sadece ensemde topladım.

Yorganı açıp içine girdim. Uyuma hayalleri kurarken telefonum titredi.

Demir: Bugünün notlarını istersen atabilirim.

Karaca: Sakın atma.

Derdi neydi bunun. Sabahtan beri bir ilgi alaka, canımı sıkmaya başlıyordu.

Karaca: Şimdi sen yamuk çekersin falan bir de bununla uğraşmak istemiyorum. Yarın alırım defterden geçiririm.

Demir: Tamam sen bilirsin.


Gece gece sinirlerim bozdu tebrikler Demir Karayel.
Telefonu komodinin üzerine bırakıp yatağın içine girdim. Bu gün yorulmuştum. Aslında normal birine göre hiç yorucu değildi ama bende Normal değildim. TAKINTIlıydım...

ÇOKLUKTAKİ ÇÖPLÜK /Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin