(Nefes) "Hayatım sen beni burada bekle"
Ben üstümü değiştirip geleceğim. Sonra da yemek yeriz.
Muratın Gitme diyen bakışlarını aldırmadan elimi elinden ayırıp asansöre doğru ilerledim. Gelinlikle yemek yiyecek değilim! Görmemişin düğünü olmuş la başlayan fısıltıları duymak istemiyorum.Zaten sinirlerim bozuk...
Bir insan düğün gününde bile morelinin bu kadar bozulması haksızlıktan başka bir şey değil! Allah aşkına, düğün pastamı kocamın elinden değil de kaynananın elinden yemiş olmamın hesabını kim verecek! Yok yok, bu kadın beni bir gün öldürür.Tam kendi masalımı yazacağım diyorum, doğru adamı buldum diyorum, başıma kıskanç bir kaynana çıkıyor.
Onunla da idare ederim diyorum, düğün gününe kadar tüm saçmalıkları hazmedip sonunda mutlu olacağımdan emin oluyorum, karşılaştığım muameleye bak! Kadın resmen düğündeki en romantik anımızı çaldı! Çıldıracağım! Geldi, Murat'ın elindeki çatalı aldı ve bir dilim pastayı ağzıma doldurdu.
Neymiş, Şimdi yedireğim ki yaşlandığında beni aç âç bırakmayın.
Hatta bizimle otele de gelecekti bende sizinle yatiyimki ilerde yatacak yerin olsun diyecek diye ÇOK korktum.
Hatırladıkca bacaklarımî daha sert yere vurduğumu hissediyordum.
Bir iki uzun adım daha attıktan sonra kapanmak üzere olan asansöre yetiştim.
İçerdeki adama görünce şaşırmadığımı söylesem yalan olur. Üzerindeki damatlık Murat'ın damatlığına ÇOK benziyor.
Sanki ÇOK fazla damatlık seçeneği varda... Hah! Adam yüzünde garip bir ifadeyle beni baştan aşağı süzünce yutkunup asansörün bir köşesine geçtim.Demekki bu gece oteldeki yeni evlenen tek çift biz değiliz.
"Tebrik ederim" diye mırıldandım arkadaş canlısı bir ses tonuyla.
Adam kafasını bana çevirip allak bullak bir ifadeyle baktı.
"Efendim?"
"Tebrik ederim diyorum üzerinizdeki damatlık değil mi? O yüzden tebrik ettim." O üstündeki damatlık değilse kendimi tutamayıp fena gülerim. Yani, hadi ama böyle bir takımla öylesine dışarı çıkamaz, değil mi?
Adamın dalgın olduğu ÇOK belliydi durgun bir şekilde üzerindeki kıyafetlere baktı, kaşlarını havaya kaldırdı."Haa, evet... Evet öyle. Teşekür ederim.
Duraksadı ve beni baştan aşağıya süzdü ve umrunda değilmiş gibi bir bakış atarak devam etti," Ben de sizi tebrik ederim."
Omuz silktim, " teşekütler" madem o umursamıyor, bende umursamam.Hâlbuki ben balayı boyunca çiftler olarak takıla bileceğimizi filan sanmıştım.
Yüzüme bile bakmadan asansörün tuşlarına göz attı.
İnsan kaçıncı kata gideceğimi sorar! Belki ben ondan önce ineceğim, ama yok, nazik bir adam olmadığı konuşmalarındanda belli...
Birden düşün celerimi duymuş gibi bana baktı.Yoksa ben düşüncelerimi dışımdanmı söyledim? Yoo. Hayır! Yok yok, kesinlikle söylemedim.
Ama ne olur ne olmaz diye hafifçe tebessüm ettim.
"Siz kaçıncı kata çıkıyordunuz?" ÇOK ayıp oldu! Ama dışımdan sòylesem bunu bilirdim, Öyle değil mi? Ayrıca hiç de düşüncerimi duymuş gibi sinirli görünmüyor.
Sadece bir sıkıntısı var gibi."Ah, şey, 9. Kat olması lazım!" Deyip elimdeki oda kartına göz attım.
"Evet, evet 9. Kata çıkmam gerekiyor."Bişey söylemek yerine kollarını göğsünde birleştirdi. Adamın varlığını yok sayıp elimi saçıma götürürüm ve saç derimi acıtan bir kaç tokatı çıkarmaya başladım.
Keşke saçlarımı kıvırcık yaptırsaydım topuzdan önce, yine kabaracak. Ne durumda olduğumu òğrenmek ićin asansörün aynasına doğru döndüm ve gözlerim kocaman açıldı. Felâket kabarmış!
"Kahretsin!" Diye mırıldanıp saçımı düzeltmeye calıştîğım anda "suratsız damat" birden bana baktı kendini tutamayıp hafifçe güldü. Vay, demek gülebiliyor.Ama bu halime gülmesi ÇOK kabaca!
"Bir şey mi oldu beyfendi?" Diye sordum uzun zamandır bedenime uğramayan öfkemizden ÇOK hırçın tavrımla. Kendimi Murat'la tanıştığımız gün gibi hissettim nedense."Yoo... Sadece şaclarınız ÇOK..." Ama devam etmek yerine gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı.
Sinirle aynaya döndüm ve saçlarımı ellerimle bastırmaya çalıştım . Bir yandan da " neden bu kadar yavaş bu asansör" diye söyleniyordum.Birden ben saçlarınla uğraşmaya devam ettiğim sırada asansörün kapısından ya da herhangi lanet olası bir yerinden boğuk bir ses geldi. Hani, metro istasyonunda beklerken metronun yaklaştığını anlamanızı sağlayan o ses gibi...
"Heh, geldik sanırım..." deyip tel tokalarımdan birini saçıma geçirmeye çalışırken kapıya doğru dönüp bir adım attım.
"Sanmıyorum..." kaşlarını çatıp asansörün tavanına baktığı sırada yüzündeki endişeyi görebiliyordum. Anlam vermeye çalışırcasına etrafıma bakındım."Ne oluyor?" Sesim gergin çıkıyordu asansörün hareketsiz olmasına rağmen açılmayan kapısının farkındalığıyla.
Burdan daha büyük bir gürültüyle asansör hafifçe sallandı.Ağzımdan kaçırdığım ufak bir çığlıkla birlikte farkında olmadan suratsız damadın koluna tutundum.
Asansorün ışıkları teker teker sönerken nefesimin hızlandıģını hissettim.
"Korkulacak bir şey yok sadece... asansörde kaldık! Tanrım! Ne nasıl bu kadar sakin? Ne diyor bu? "Korkulacak bir şey yok mu? Sen ne saçmalıyorsun be?
" inanın bana saçlarınıź şuanki bulunduğumuz durumdan daha korkunç görünüyor. Daha ne kadar kabaracak diye şaşkınlıkla izliyorum." Bu adam benimle dalgamı geçiyor? Allah kahretmesin! İlk gecende, küstah herifin tekiyle, üstelik onunda karısıyla ilk gecesinde, asansörün içinde tıkılıp kaldım! Ve bu lanet olası adam hâlâ saçlarıma dalga geçmekle meşgul!