-Sehun-
Cheon Sa ile güzelce oynamış, kahvaltımızı yapmıştık. Sanırım artık ciddi bir tanışma faslına geçmemiz gerekiyordu. Çok gergindim çünkü kendimi nasıl anlatmam gerektiğini, hayatımın ne kadarını bilmeleri gerektiğini bilmiyordum. Ellerimi bacaklarımın üzerinde kavuşturmuş, boynumu bükmüş cezalı bir çocuk gibi oturuyordum sessizce. Jongdae Hyung, Cheon Sa'yı uyutmuş ve tekrar salona dönmüştü bile. Vakit öğle olmuştu, gün bizim için yeni başlıyordu ve yapmamız gereken ilk şey tanışmaktı. Baekhyun'un bakışlarını üzerimde hissedebiliyordum ama kafamı kaldıracak cesaretim yoktu. Kyungsoo kurtarıcım oldu:
-Evet Sehun-ah, biz daha önceden tanıştık ama senin için kendimizi tekrar tanıtacağız. Biliyorsun ki uzun bir süre beraber vakit geçireceğiz ve bu yüzden aramızda gizlinin saklının olmaması çok önemli. Bize kendini biranda açmak çok zor olacaktır, tahmin edebiliyorum. Bu yüzden ilk olarak ben başlayacağım.
O konuşuyor bense kafamla onaylıyordum. Açıkçası bu kadar anlayışlı olacaklarını düşünmemiştim ama şimdilik her şey güzel gidiyordu.
-Ben Do Kyungsoo. 24 yaşındayım. Grubun en büyük üyesiyim. Resmî olarak çıkış yapmadığımız için henüz grubumuzda pozisyonlarımız belli değil ancak şu anda liderin yapması gereken her türlü işi ben yapıyorum, bu yüzden lider pozisyonundayım diyebiliriz. Şimdi gelelim hayat hikayeme...
Annemi çok küçük yaşta kaybettim, babam yeni bir hanımla evlendi. İyi bir insandı ancak annemin yerini tutması mümkün değildi sanırım bu yüzden ona kendimi hiçbir zaman tam açamadım. Ona açamadığım gibi babamdan da uzaklaştım. Kendi içime çekildiğimi fark ettiğimde 18 yaşındaydım. Üniversite için yurt dışına gitmek istedim, babam masraflarımı karşılamayı kabul etti ve İskoçya'da gastronomi okudum. Yemek yapmayı gerçekten çok seviyordum ama bu hayatımın amacı ya da olmazsa olmazım değildi. Orada dört sene kaldım ve çok iyi arkadaşlıklar edindim. Arkadaşlarımla gittiğim bir tatilde klasik genç eğlencesi olarak şarkı söylemeye başladık, ilk o zaman arkadaşlarım sesimin güzel olduğunu söylediler. Başlarda benimle eğleniyorlar sandım bu yüzden çok takmadım ama içlerinden biri videomu çekip konservatuara yollamış. İskoçya'da konservatuar bölümüne tam burslu davet edildim ama hem ülkemi özlemiştim hem de şarkı söylemek bana göre miydi emin değildim. Kore'ye döndüğümde bir restoran açtım, dünya yemekleri yapıyordum ve oldukça da popüler olmuştu. Ben bilmiyordum ama o zamanlar videom oldukça ünlenmiş "İskoçya'nın mükemmel sesi Koreli Do Kyungsoo" insanlar beni böyle tanıyordu. Restoranıma yemeklerim için gelen kişi sayısı oldukça azdı. Bu yüzden restoranı işletmesi için bir arkadaşımla ortak oldum ve SM şirketine başvurdum. Açıkçası beni bekliyor gibiydiler zaten, ses sınavlarından hızlıca geçtim ancak çıkış yapmadan önce dans üzerine eğitim almam gerektiği söylendi. Ve işte buradayım, sizinle beraber eğitim alacağım ve umuyorum ki sizinle beraber çıkış yapacağım.O sözlerini bitirdiğinde benim gözlerim dolmuştu, kafamı kaldırıp baktığımda onun da gözünde düşmek üzere olan bir damla yaşı fark ettim. Güçlüydü, öyle olmaya çalışıyordu. Hayat ondan annesini koparmıştı ama o tek başına ayakta durmaya çalışmıştı. Başarmıştı da. Kyungsoo Hyung yerinden kalkıp yanıma gelirken gözümden düşen yaşları fark ettim. Yanıma oturup sırtımı sıvazlıyordu ama ben ona sarılmak istiyordum. Kafamı omzuna koydum yavaşça, bunu yapmamı beklemiyordu ama anne sıcaklığıyla sardı kollarını vücuduma. Minik parmakları iri omuzlarımdaydı, huzur veren naif sesi duyuldu:
-Sehun, neden ağlıyorsun? Yanlış bir şey mi söyledim?
Kafamı hızla göğsünden kaldırıp sağa sola salladım. Yanlış anlamasını istemiyordum, sadece hayatından etkilenmiştim. Yanaklarımdaki yaşları avuç içlerimle silip konuştum:
-Sadece bu kadar güçlü olman beni etkiledi. Yanlış bir şey yok, aksine çok doğru ve güzel şeyler var.
Hızlıca, hiç kekelemeden söyleyivermiştim. Yüzünde bir gülümseme oluştu, elleri tekrar sırtımı bulup bir iki kere hafifçe dokundu.
-Merak etme, dedi. Hep beraber iyi olacağız merak etme...