...iyi ve kötü güçler arasında
hassas bir denge...Ertesi sabah posta kutusunda mektup yoktu. O gün okul çok uzun ve sıkıcı geldi Sofie'ye. Teneffüslerde Jorunn'e özellikle iyi davranmaya çalıştı. Eve dönerken, havalar kurur kurumaz çadırlarını alıp ormanda gezme planları yaptılar.
Sofie yine posta kutusunu açıyordu şimdi. Önce Meksika'da damgalanmış küçük bir zarf buldu. Babasının gönderdiği bir kart çıktı içinden. Evi çok özlediğini ve geminin kaptanını ilk kez satrançta yenebildiğini yazmıştı babası. Kış tatili bittiğinde yanına aldığı yirmi kilo kadar kitabı da hemen hemen bitirmişti.
Ve işte bir zarf daha! Üstünde adı yazılı, sarı bir zarf! Sofie hemen çantasını ve diğer mektupları eve bırakıp mağaraya koştu. Zarftan daktiloyla yazılmış yeni sayfaları çıkarıp okumaya başladı.
_______________
Mitsel dünya görüşü
Merhaba Sofie! Anlatılacak çok şey var, en iyisi hemen başlamak.
Felsefe deyince bütünüyle yeni bir düşünme tarzı anlıyoruz. Bu tarz İ.Ö. 6. yüzyılda Yunanistan'da ortaya çıktı. Daha önceleri insanların bütün sorularına değişik dinler cevap verirdi. Bu dinî açıklamalar nesilden nesile mitler olarak aktarıldı. Bir mit hayatın neden böyle olduğunu, nasıl böyle olduğunu anlatan tanrısal bir öyküdür.
Binlerce yıl dünyanın her yerinde felsefî soruların mitsel açıklamaları birikip durmuştur. Yunan filozofları insanların bunlara güvenmemesi gerektiğini ispat etmeye çalıştılar.
İlk filozofun nasıl düşündüğünü anlamak için mitsel bir dünya görüşüne sahip olmak ne anlama geliyor, bunu kavramak zorundayız. Bunun için çok uzaklara gitmek gerekmiyor. İskandinavya'dan birkaç mitsel düşünce örneği verelim.
Mutlaka Çekiçli Tor'dan bahsedildiğini duymuşsundur. Norveç'te Hıristiyanlık yayılmadan önce, Norveçliler Tor'un iki teke tarafından çekilen bir arabayla gökyüzünde dolaştığına inanıyorlardı. Çekicini salladığı zaman şimşekler çakar, fırtınalar oluşurdu. "Fırtına" sözcüğünün Norveççesi "Tor-dønn"dür, yani Tor'un gürültüsü anlamına gelir. İsveççede ise "åska"dır, "åsaka" da gökyüzündeki tanrıların yolculuğu anlamına gelir.
Fırtına çıkıp şimşek çaktığında yağmur yağar. Bu, Vikingler zamanında çiftçiler için hayat memat meselesi idi. İşte bu yüzden Tor bereket tanrısı olarak adlandırılır.
"Neden yağmur yağıyor?" sorusunun mitsel cevabı Tor'un çekicini sallamasıdır. Yağmur yağınca da tahıl topraktan fışkırır ve büyür.
Aslında bitkilerin tarlalarda büyümesi ve meyve vermesi kavranabilir bir şey değildir. Ancak çiftçiler bütün bunların bir şekilde yağmurla bağlantılı olduğunun farkına varmışlardı. Ayrıca herkes yağmurun biraz da Tor'la ilgisi olduğuna inanmıştı. Bu da onu İskandinavya'nın en önemli tanrılarından biri yapmıştır. Tor başka bir nedenle de çok önemlidir. Bu da bütün dünya düzeni ile ilgilidir.
Vikingler dünyanın üzerinde yaşanan kısmını sürekli dış tehdit altında olan bir ada olarak düşünüyorlardı. Dünyanın bu kısmına Midgard diyorlardı. Midgard, ortada duran imparatorluk demektir. Midgard'da ayrıca Åsgard vardı. Åsgard tanrıların eviydi. Midgard'dan önce Utgard vardı. Yani dış imparatorluk. Burada tehlikeli cinler otururdu. Bunlar daima kötü oyunlarla dünyayı yok etmeye çalışırlardı. Böyle kötü canavarlara "kaos güçleri" de denir. Kuzey dininde ve birçok diğer kültürde, insanlar iyi ve kötü güçler arasında var olan tehlikeli bir güç dengesi olduğuna inanırlar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sofie'nin Dünyası
Non-Fiction15. yaş gününü kutlamaya hazırlanan Sofie, posta kutusunda, "Kimsin sen?" yazılı bir kağıt bulur. Bu soruyu, diğer sorular ve günümüze kadar uzanan bir felsefe kursu takip eder. Kendine has kurgusu ve şaşırtmacalarıyla Jostein Gaarder, 15 ve üstü...