Kıvanç...
Sınıfta genelde uyurum. Artık hocalarda bana bir şey demezler. Okulda çoğu kişi de beni ilgilendirmiyor. Sıra olu bittiğinde herkes sınıfa gelmeye başlamıştı. Bir ara sınıftan ooo sesleri geldi ama umursamadım. Herkesin sırasına oturmaya başlamasıyla hocanın geldiğini anladım fakat ayağa kalkmadım. Sadece hocaya ayıp olmasın diye başımı kaldırdığımda bir çift mavi gözlerle karşılaştım. Tuhaftır ki bir an dipsiz bir okyanusta kayboldum sandım. O da beni görünce bir müddet takılı kalsa da hemen toparladı ve boş sıraya oturdu. Gün boyunca kimseyi umursamaz bir şekilde uyudum. Okul çıkışı yolda Mert piçini gördüm. Geçen gün cezasını vermediğimden olsa gerek laf attı salak. Hayır yani neyine güveniyorsa? Ahh doğru hiçbir işe yaramayan babası Levent YÜCE vardı değil mi? Madem öyle Mert Bey biz de gerekeni yaparız diyerek sokağın ortasında daldım. Tam son darbeyi indirecektim ki, Allah'ın belası biri kolumu tuttu. Hazırlıksızdım bu yüzden kolayca geri ittirebildi. Tam ona dövüp bunu yaptığı için yumruk atacaktım ki sabahki okyanusla karşılaştım. Daha önce böyle bir mavi tonu gördüğümü sanmıyorum. Onu görünce yumruk yaptığım elimi açtım.
"Ne yaptığını sanıyorsun sen ne hakla bana karışırsın? Sen kendini ne sanıyorsun geri zekâlı?"
"Yeter be bana bir daha bağırma ayrıca seninle ilgisi yok. Senin kavgada olduğunu bile bilmiyordum" dedi
"Birincisi ben kavga etmiyordum çünkü kavga karşılıklı olur. İkincisi bir daha biri birini döverken araya girme. Her zaman karşına ben çıkmayabilirim." dedim ve arkamı döndüm.
Giderken arkamdan bağırdı "Ayırdığım ilk kavga değil canım." diye buna her ne kadar inanmasam da bu cesaretin kaynağını merak ediyordum.
Bu olaydan sonra eve gittim. Bizimkiler yine evde yoktu. Olsalar bile nefesleri yankılanmıyordu evimizin duvarlarında. Bende üstümü çıkarmadan babaannemin yanına gittim. Onu özlemiştim ve sadece o beni rahatlatıyordu. Kapısını çaldım gir komutu gelince yanına gidip ellerini öptüm ve iyice sokuldum. O da beni şefkatle okşadı.
"Babaanne bugün çok tuhaf bir şey oldu. İlk defa Ceren'den sonra bir kızın gözlerinde kaybolduğumu hissettim. Hayır, babaanne ben bunu istemiyorum. Ceren'i, ona yaptıklarımı, gözlerini unutmak istemiyorum. Başka birini istemiyorum babaanne. Ama o... Bilmiyorum bana yardım et babaanne senden başka kimsem yok."
"Ah güzel yavrum. Bende Ceren kızımı çok severdim. Ama çok yıprattın be oğlum kendini. Ölenle ölünmez ki. Bak bana yıllardır dedensiz ömür sürüyorum. Onu öyle özledim ki. Hem yaşlılık hem yıllar yüzünden her şeyini unuttum. Ondan geriye tek tük hatıralarım kaldı. Ama bak hala ayaktayım bu yaşıma rağmen senin için evlatlarım için. En önemlisi Allah için. Hem deden benim kendimi harap etmemi asla istemezdi. Ceren de ister miydi? Söyle Kıvanç kendini insanlardan, mutluluktan soyutlamanı ister miydi? Hayır, benim güzel yavrum Ceren onunla nasıl muyluysan başkaları ile de mutlu olmanı çok isterdi. Bu yüzden hem Ceren kızım için hem de kendin için birazcık mutlu olmaya çalış. Bence o için de kaybolduğun gözler sana bu konuda yardımcı olacaktır benim güzel torunum. Hadi şimdi git ve düşün bende dinleneyim." Dedi.
Bir şey demedim ellerinden öpüp odama çıktım. Karar verdim her şeyi akışına bırakıp Ceren'i mutlu edecektim.
Sabah okula gider gitmez Rüzgâr'ı aradım. Her ne kadar en yakın arkadaşımda olsa bundan sonra benim olacak olana dün o kadar yakın olmamalıydı. İstediğimi kantinde bulmuştum. Hiçbir şey demeden kafa göz daldım. Ben yumruklarımı saydırırken birden dejavu oldum gibi hissettim. Biri beni geri ittirmişti. Bu kişiyi tahmin etmek zor değildi de bu kız bu gücü nereden buluyordu. Ben bir şey diyemeden Rüzgar konuştu.