Sinir küpü bir biçimde Kıvanç'ın tam Rüzgar'a atacağı yumruğu tutup geriye ittirdim. Evet bir kızdım ama 5 yaşından beri dövüş sporlarıyla uğraşan biri olarak bir erkekten farksızdım. Kıvanç dahil herkes çok şaşındı. Kanlar içindeki Rüzgar'ı kaldırırken "Oh be sonunda kuzen ya ölüyordum az daha" dedi rüzgar kahkaha aratak. Mal bu çocuk ya bu durumda bile kahkaha atabiliyor. Şaşkınlıkla bizi izleyen kalabalıktan Sıla çıktı.
"Nasıl yani siz kuzen miziniz?" dedi Sıla.
"Evet ne var bunda?" diye tersledim.
Arkamı döndüğümde Kıvanç yoktu. Aslında iyi yapmış. Yoksa onu öldürürdüm bu sinirle. Rüzgar'ı eve revire götürdüm. Ordanda eve yolladım. Dersin yarısında girmiştim ama hoca durumu bildiğinden anlayışla karşıladı. Sınıfa göz attığımda Kıvanç yoktu. Aferin ona akıllı çocuk. Başına ne geleceğini biliyor.
Okuldan çıkıp Rüzgarlara gittim. Kapıyı Nevin teyze açtı. Nevin teyze Rüzgar doğdundan beri bu evdeymiş. İyi kadın, severim.
"Hoşgeldin Naz kızım, gel içeri."
"Hoşbuldum Nevim teyze ben Rüzgar'a bakmıştım."
"Evde, Odasında yavrum fakat misafiri var."
"Hımm kimmiş bu misafir. Neyse ben yukarı çıkınca öğrenirim" dedim.
Odasının önüne geldiğimde çok tanıdık bi ses geliyodu ama çıkartamadım. Kapıyı çalıp içeri girmemle şok geçirmem bir oldu. Aaa yeter ama bugün b u kadar şok fazla. Kıvanç'la Rüzgar oturmuş sohbet ediyorlardı. Yok artık. Kendime gelerek:
"Kusura bakamyın rahatsız ettim. Rüzgar müsait olunca beni ararsın." dedim.
Kıvanç ayağa kalkarak:
"Neyse kardeşim yarın görüşürüz." deyip gitti.
Gider gitmez bağırmaya başladım.
"Kim lan bu çocuk? Hayır yani sabah seni dövüp akşam sohbet ediyo. ne lan bu cüret?"
"Sakin ol Naz. Kıvanç benim en yakın arkadaşım. Aramızda sadece yanlış bi anlaşılma olmuş."
"Nasıl kardeşlik lan bu böyle dinlemeden dövmek? Ayrıca bu çocuk manyak mı önüne geleni dövüyo iztediği zaman kimseyi deövemez"
"Neyse ne Naz. Ayrıca sen öyle san Kıvanç EROĞLU istediği zman istediğini yaapr."
"Demek öyle Rüzgar. Sana da yağtığım iyiliğe de." deyip kapıyı çarğıp çıktım odadan.
Dış kapıdan çıktığımda Kıvanç'ı gördüm. Arabasına yaslanmış birini bekliyor gibiydi. onu umursamadan önünden geçmeyi planlıyordum. önünden geçtikten sonra zafer nidası atacaktım ki olmadı olamadı. Kolumdan tuttu. Ahh lanet olmasın. Bu çocuk huyumu bilmiyor ama kusura bakma Kıvançcım. Her ne kadar çok yakışıklı olsanda sana çok kızgınım ve bunu yapan babam bile olsa sonuç aynı olurdu diyerek imiden kolumu tutan kolunu bişta kalan elimle yakalayıp büktüm. Çat diye bir ses geldi. Yok canım kolu kırılmamıştır de mi yok ya kırılmamıştır. Ama Kıvanç'ın acıyla inlemesi bunun aksini söylüyordu. Ne yapacağımı bilmeden