Sabah aşağıdaki seslere uyandım. Annemle babam anlam veremediğim bir şekilde tartışıyorlardı. Onları takmadan hazırlanıp aşağı indim. Beni görür görmez sustular. Suskunluğu babam bozdu.
"Naz kızım sana bir şey söylemem gerek."
"Buyur babacım seni dinliyorum"
"Benim is gereği seyahate çıkmam lazım."
"Biliyorum babacım. Bu daha önce de olan bir durum."
"Öyle değil. Bu hem uzun hem uzak. Bir ay kadar Fransa'da olacağım."
Tükürüğüm boğazıma kaçınca annem telaşla su içirdi. Kendime geldiğimde
"Ne dediğinin farkında mısın baba? Bir ay, otuz gün, dört hafta... Ne yapacaksın orada, ne işin var Allah aşkına. Daha önce en fazla üç gün sürerdi seyahatlerin.
"Biliyorum kızım fakat şirket için gerekli. Beni anlamanı umuyorum birtanem."
"Ne bileyim daha öne hiç bu kadar ayrı kalmamıştık ondan tuhaf oldum. Abim biliyor mu?"
"Anlayışla karşıladığın için teşekkür ederim meleğim. Ama abin bilmiyor. Dün gece eve gelmedi. Sabahta yoktu. Neyse ben çıkıyorum erken gel eve." Dedi. Anneme tuhaf bir bakış atarak evden çıktı.
"Anne babam sana niye öyle baktı?"
"Nasıl bakmış ki?"
"Tuhaf baktı işte."
"Görmedim kızım ama bu seyehata karşı çıktığım için olabilir."
"Aman anne ağabeymi de şutlarız evden kız kıza bir ay kafamızı dinleriz." Dedim. Annemin yanağına sulu bir öpücük bırakarak evden çıktım. Canım hiç okula gitmek istemiyordu. Rotamı sahile çevirerek düşüncelerimle yola koyuldum. Abim harbiden nerdeydi. Hiç böyle yapmazdı. Eve gelmeyeceği zaman en azından ben merak etmeyeyim diye bana haber verirdi. Neyse yakında çıkar kokusu. Ahh bir de Kıvanç var. O sert duruşu, umursamaz bakışları... napıyorsun Naz? Kendine gel. Düşünme o ego yığınını. Sahile geldiğimde kayalıklara geçip kualklıklarımı taktım ve gözlerimi kapattım. Ne kadar süre geçti bilmiyorum ama kulaklıklarımın birden çekilmesiyle irkildim. Kafamı çevirdiğimde şaşkınlıktan ağzım bir karış açıldı. Kıvanç... Kendime gelince onu takmayarak tekrar gözlerimi kapattım.
"Alçımı sevmeye başladım."
"Niye?"
"Elim acımadan çok güzel adam dövebiliyorum ayrıca fena benzetiyo adamın."
"Dün çıkmıştı alçın değiştirdin mi?"
"Evet. Ne işin var bu saatte burada?"
"Okulda senin o muşmula suratını görmemek için buraya geldim ama maalesef sen bir dakika sen beni nasıl buldun? -gözlerimi açarak ona dödüm- yoksa sen beni atkip mi ediyorsun? Mert oalyında da hemen yanımda bitmiştin."
"Ne takip etcem kızım seni? Asıl sen benim yerimde napıyorsun? Tamam belki resmi bir tapusu yok amakıçını koyduğun kayalık bana ait. Mert olayında da o şerefsizin amacını tahmin etmek zxor olmadı ve bende merak ettim napacağını yani bir nevi takip etmiş olabilirim. Yine seninle bi alakası yok. "
Oha bu çocuk bu kadar uzun konuşmayı biliyor muydu ya?
"Bana neden bu kadar uzun bir açıklama yapıyorsun? Senden beklenmeyecek bir şey."
Gözlerini açtı ve bana uzunca anlamsız bir şekilde baktıktan sonra gitti. Ne dedim ben şimdi? İki günde gözlemlediğim kadarıyla insanlarla yumrukları haricinde zorunda kalmadıkça konuşmayan kişi rekorunu kırarak uzun bir açıklama yapmıştı bana ve bende doğal olarak şaşırmıştım. Aman neyse onun dengesizlikleriyle uğraşamam. Kalkıp avmleri dolaşmaya karar verdim. O kadar dolaşmışım ki ayaklarıma kara sular indiğini hissediyordum. O sırada annem arıyordu.