"Abla senin ki geçiyor mahalleden." Serpil'in söylediği senin ki kelimesi dahi içimde anlam veremediğim hislere tercüman oluyordu. Koşarak mutfağa giren Serpil'i umursamadan işime geri döndüm.
"Abla sana diyorum." Piştiğine emin olduğum yemeğin altını kapatarak dolaba yöneldim.
"Duydum Serpil." Onu takmadan buz dolabından aldığım suyu masaya koyarak yemekleri servis etmeye başladım. Serpil anlam veremediğim bir telaşın içinde bana öylece bakıyordu. Tek kaşımı kaldırıp dik dik suratına baktığımda konuşmaya başladı.
"Senin gelip bakman daha iyi." Dedi sesindeki hüzünle. Bir şey olduğu belliydi. Bu hem Serpil'in suratından hem de mahallemizin gürültüsünden anlaşılıyordu.
"Dışarıda ki bu gürültü Cesur'un kendi mahallesine girmesinin şerefine mi ? " Dedim. İsmini dahi söylemek kalbimin hızını artıyordu. İsmi gibi Cesurdu. Heybetliydi. Mahallede ki kızların neredeyse hepsi onunla tek kelime edebilmek için bilene deliriyordu. Bu delirmek benim için farklıydı bende bu kızlara deliriyordum. Onda en çok sevdiğim gözleriydi. Siyah saçlarına tezat beyaz tenine yakışan ela gözleriydi. Öyle bir bakardı ki konuşmasına dahi gerek kalmadan ne demek istediğini anlardınız. Ağır bir duruşu vardı. Yeri geldiğinde güler, yeri geldiğinde ciddi olurdu. Mahallemiz de ki her bir insan büyük küçük fark etmez ona güvenir saygı duyardı. Onun sözü yemindi. Geri dönüşü olmayan hiçbir söz söylemez hiçbir eylem de bulunmazdı. Yaptıysa geri dönüşü yoktu. Ona olan aşkımı birine anlatmak uzun sürerdi. Seviyorum deyip geçebileceğim biri değildi. Bu sevgiyi de benden başka kimse görmedi. Görenler inanmadı. O da dahil. Onda öyle bir yara açmıştım ki değil konuşmak, benim olduğum ortama dahi girmezdi. Mahalleli onu destekledi. O bu destekle bendeki olan yarasını daha da kanattı. Bizim bir arada bulunmamıza engeller koyarak onu benden uzaklaştırdılar. O da bunu öyle bir kabullendi ki her yaptığım harekette, her söylediğim sözde bakışlarıyla döverek belli ederdi. O benden geçmemişti ama ben onda çoktan geçmiştim.
"Süveyda!" İçeri bağırarak ve telaşlı bir şekilde giren Elif'e irkilerek döndüm.
"Ne oluyor Elif, ne bu telaş."
"Dışarı gel ! Çabuk." Kolumdan çekiştirerek dışarı çıkarmaya çalışan Elif'ten kurtularak kendimi geri çektim.
"Bir dur kızım ne çekiştiriyorsun." Kolumda büzülen hırkayı düzelterek karşımda üzgün ve telaşlı duran iki kıza döndüm.
"Lütfen gel." Elif'i ilk defa bu kadar üzgün görmenin endişesiyle yanına gittim.
"Tamam gelirim Elif'im ne bu telaş." Onların kolumdan tutarak hızla dışarı çıkarmalarına izin verirken mahallenin coşkusu duyulmaya devam ediyordu. Ayakkabılarımı giyip demir kapıyı açtığımda kalabalık mahalleliyle karşılaştım. Benim çıktığımı gören herkesin susması bende ayrı bir endişe uyandırmıştı.
"Neler oluyor ?." Mahallenin bir anda ölüm sessizliğine düşen kelimelerim hepsinin kaşlarının çatılmasına sebep olmuştu. Cesur belki çok yakınımdaydı bilemem ama kokusunu alabilecek kadar onu hissetmiştim. Ellerim titrerken herkes de gözlerimi değdirdim ama gözlerim onu görmedi.
"Müjde mi isterim Süveyda." Yüzünde ki büyük gülümsemeyle yanıma gelen Ayça'ya döndüm. Cesur'un kız kardeşi Ayça. Beni hiç sevmeyen Ayça. Hayatımı mahveden Ayça.
"Ne müjdesi, anlamadım." Her zaman yaptığım gibi tek kaşımı kaldırıp Ayça'ya baktığımda ellerini çırparak bana biraz daha yaklaştı. O yaklaşırken insanların kenara çekilerek kalbimin daha hızlı atmasını sağlayan o görüntüyü yüzlerinde ki büyük bir gülümsemeyle önüme serdiler. Dedim Süveyda kızım bu sefer öldürdüler seni. Kimsenin yapamadığını şuanda yaptılar. Kalbimin yavaşlayan sesini anımsadım ilk, sonra ellerimin titremesini hissettim. Gözlerim gözlerin de takılı kaldı. Uzun süredir görmediğim gözlerini bana bakarken görmek kalbimi bir anlık hızlandırsa da yanında gördüğüm bir başka kişiyle durdu. Cesur ismi gibi demiştim. Ellerini bir başka kızın ellerine sarmış, insanların oluşturduğu çemberin ortasında dimdik karşımdalardı. Yapmamıştır o dedim. Cesur öylesine yapmaz. Her şey yemindir onda. Bunu öylesine yapmaz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SÜVEYDA
General Fiction" Yaptın mı ?." Dedi karşımda heybetli görüşünün altında gördüğüm yıkılmışlığın hissettirdikleriyle. Aldığım ilk darbeydi devamının ağır geleceğini bilmeden. Bir adım daha yaklaştı gözleri gözlerimdeyken. Boş bakıyordum ama sorsan içim o kadar doluy...