Pearl he Pearl...
Hâlâ rüya olduğunu düşündüğüm gezegende idim. Caha biraz işinin olduğunu söyleyip bana odamı göstermişti. Böyle güzel bir odamın olacağını hiç tahmin etmezdim. Hatta Caha, istersem çıkıp gezebileceğimi de söylemişti. Kraliçenin dediği gibi bana her yeri gezdirmiş, anlatmış ve gerekli kişilerle de tanıştırmıştı. Caha özellikle kolyeme çok dikkat etmemi, kaybedersem dünyaya bir daha geri dönemeyeceğimi söylemişti.
Odayı dolaşıp durunca sıkıldığımı hissettim ve dolaşmaya karar verdim. Caha'nın gösterdiği yerlerden dışarı çıktım. Tam saray kapısından çıkmıştım ki birinin bana çarpması ile az daha yere kapaklanıyordum. Ki son anda tuttum kendimi. Bana çarpan kişiye bakmak için arkamı döndüğümde çoktan gitmiş olduğunu fark ettim. Sadece erkek olduğunu anlamıştım da insan bir özür dilerdi. Az daha omzumu çürütüyord!
Dışarı çıkıp bu sefer de sarayın bahçesinde dolaşmaya başladım. Sarayın içi ayrı güzel, bahçe bambaşka bir güzeldi. Bazen cennete bile geldiğimi düşünmüyor değildim. Bizim dünyamız betonlaşmaya büyük bir hızla devam ederken burası doğayla bütünleşmişti adeta. Mimari eserleri bile doğayla uyumlu ve göz kamaştırıcı idi. Ailemi özleyeceğimi bilmesem hep burada kalmak isterdim.
"Merhaba? Merhaba yeni muhafız?"
Yeni muhafız sözünü duyunca benden bahsedildiğini anladım ve sesin geldiği yöne doğru döndüm. Karşıma ise troll kılıklı kısa bir adam çıktı. Bildiğimiz troll idi bu. Tıpkı filmlerdeki gibi. Bizim insanların bu bilim kurgu filmlerini nereden ilham aldığı belli oldu.
"Iııh merhaba?"dedim gayri ihtiyari. Tamamen zoraki bir merhaba olmuştu, o kesin.
"Sen kayıp prensin muhafızısın değil mi?"dedi gözleri kalp şeklini alırken.
"Iııh evet?"der demez sarılmaz mı? Şok oldum. Burada herkesin bu kadar sıcakkanlı olması neden tuhafıma gidiyordu ki? Sanırım Dünya git gide daha da kötüleştiği için böyle garip gelmişti bütün bunlar. Kendimi geri çektikten sonra bir başladı konuşmaya, daha da susmadı.
"Hoşgeldin. Ben laviv. Tanıştığımıza çok memnun oldum. Senin adın neydi?"
"Ha? Şey, Meyra."
"Bak? Sana bir hediye getirdim."dedi bir kuş kafesini kaldırarak. İçinde gökkuşağı renklerinden oluşan, çok güzel bir kuş vardı.
"Bu kuşun adı Taye. Lütfen kabul et. O sana hem yoldaş hem de sırdaş olacak."dedikten sonra kuşa döndü. "Taye bak? Prensin muhafızı bu. Bir merhaba demek ister misin?"dedi beni çok şaşırtarak.
O kuş "Merhaba?"deyince resmen dilimi yuttum. Umarım yanlış duymuşumdur zira bu kadarını kaldıramazdım.
"O-o-o kuş ko-konuştu mu az önce!?"
"Evet. Hayatında ilk defa mı konuşan bir kuş görüyorsun yoksa?"
Yok canım! Her gün başka bir kuşa altın gününe gidiyorum zaten!
"Taye görüyor musun bak? Kızın sevinçten dili tutuldu."diye güldü laviv. Sonra da kafesi bana doğrulttu. "Hadi alsana?"
Korkuyla bir iki adım geri gittim ve odama geri dönmeyi planlarken karşımıza Kraliçe ve Caha çıktı. Laviv hemen selama dururken Caha bana kaş göz işareti yapıyordu. Ah, tabi ya. Ben de hemen onları taklit edip kraliçeye selam verdim.
"Ne oluyor burada? Bir sorun mu var?"dedi Caha. Bunun üzerine hemen arkalarına geçtim ister istemez. Bu troll kılıklı adam beni fena ürkütmüştü açıkçası.
Kraliçe beni böyle korkmuş görünce Laviv'e kızdı.
"Laviv! Muhafızlara tuhaf davranmaktan vazgeç. Onlar daha yeni dünyadan geldiler, yani böyle şeylere alışık değiller."dedi elleri belinde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PEARL-KAYIP PRENS
FantasyUzay boşluğunda, uçsuz bucaksız bir galakside evren enerjisinin dengesini sağlayan bir gezegen, Pearl... Gezegendeki canlılar dünya insanına benziyordu, onlar gibi uyuyor, yiyor, içiyor, onlar gibi duygular taşıyorlardı. Tek farkları Pearl halkının...