Bugün doğum günümdü, artık 19 idim. Bazıları için 19 demek yetişkinliğe büyük bir adım sayılsa da benim için yaş, yaş idi. Zaten doğum günü kutlayan bir insan da değildim. O yüzden bugünün benim için diğer günlerden pek bir farkı yoktu.
Bir hafta sonra okullar açılacaktı. Ben de üniversiteye başlayacaktım bu sene. Bilerek memleketteki üniversitelerden birini seçmiştim ki aileme yakın olayım. Hasrete çok dayanıklı biri değildim açıkçası.
Güzel bir eylül mevsiminin öğle saatleriydi. Önce kısa bir yürüyüş yapmış, sonra da kütüphaneye uğramıştım. Bu ay tahlil yapacağımız kitabın basımının tükenmiş olduğunu öğrendikten sonra bir umut kütüphaneye gitmiştim, bulurum diye. Ve şükür ki yanılmamıştım. Kitabı bulmuştum. Bunun verdiği mutlulukla apartman bahçesine girdim. Girişimle yengemin kahkahası ile karşılaşmam bir oldu. Başımı yukarı doğru kaldırdığımda balkonda annemle sohbet ettiklerini gördüm. İçerden ise yeğenlerimin ve küçük kuzenlerimin sesi geliyordu. İster istemez gülümsedim. Komikti çünkü koskoca, 6 katlı apartmanda sadece sülalemin yaşaması tuhaftı. Buna çok takılmayıp üçüncü kata çıkıp zili çaldım. Sevgili ablam, yine kulaklarındaki koca kulaklıklarla karşılamıştı beni. Kapıyı kapatıp odasına gitti. Ben de salondaki koltuklardan birine yığıldım. Evde başka kimse yoktu. Annem yengemlerdeydi zaten. Erkekler ise işte. Derken sehpanın üzerinde ismimin yazılı olduğu bir zarfla karşılaştım. Elime alıp incelemeye başladım. Önemli bir şeye benziyordu. Bir an bu zarfın doğum günümle alakalı olup olmadığını düşündüm fakat kim, niye zarf göndersin ki? Sürpriz miydi bu acaba? Sürpriz her insanın hoşuna giderdi, benim de hoşuma gitmişti az çok.
"Geçen sene gelmiş bu zarf sana ama sen burada olmadığın için annem saklamış, sana da söylemeyi unutmuştu. Bugün temizlik yaparken zarfı görmüş annem. Sana vermemi istedi. Ben de oraya koydum."
Dedi ablam mutfağa geçerken. Zarfı incelediğimi görmüş olmalıydı ki açıklama yapmıştı.
Geçen sene gelen bir şeyi nasıl bana söylemeyi unuturlardı! Geçen yaz full anneannemlerde kalmıştım. Bunun hesabını sonra sormak üzere aklımda, bir yere not ettim ve zarfı alıp apartmanın çatısına çıktım. Orada rahatsız edilmez, rahat rahat bakardım zarfın içine.
Çatıya çıkar çıkmaz hemen zarfı açtım. İçinden adımın işlenmiş olduğu gümüş, parlak bir kolye çıkmıştı. Bunu görünce doğum günü hediyesi diye düşünsem de zarftan çıkan notla kala kaldım. Dalga mı geçiyorlardı bunlar benimle!?
"Pearl'ın özel muhafızı,
Kolyeni tak ve adına dokun,
Sonra da üç kere 'Pearl' diye tekrar et."Bu dili hayatımda ilk defa görüyordum ama nedense okuyabilmiştim. Bu nasıl bir şakaydı? Neyse, maalesef merakıma yenilip notta söylenilenleri yaptım ne kadar saçma gelse de.
Sonrası ise bulanık idi. Birden başım dönmeye, gözüm kararmaya başlamıştı. En son hatırladığım şey ise yere yığıldımdı...
-Bölüm Sonu-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PEARL-KAYIP PRENS
FantasíaUzay boşluğunda, uçsuz bucaksız bir galakside evren enerjisinin dengesini sağlayan bir gezegen, Pearl... Gezegendeki canlılar dünya insanına benziyordu, onlar gibi uyuyor, yiyor, içiyor, onlar gibi duygular taşıyorlardı. Tek farkları Pearl halkının...