Yukarıdaki şarkıyı sabahtan beridir aralıksız dinliyorum. O yüzden koymak istedim.
Millettt! Ben geldim. İlk bölüm ile karşınızdayım. Biraz kısa oldu ama inşallah beğenirsiniz. Sizi seviyorum. İyi okumalar.
Yorum yapmayı unutmayın:)
***
"Ilgaz yardım et. " Hızla arkamı dönüp Melih'in elindeki düşmek üzere olan baksı aldım. O hemen kendini toparlayarak tavayı sallamaya devam ederken baksı arka tezgâha koydum.
"Sen yeni gelen siparişlere geç Melih, burası bende" diyerek eline doğru uzandım. Makarnanın olduğu tavayı bana verip pizza tezgahına ilerledi. Hızla kremasını ve taze kekiklerini makarnanın üzerine ekledim.
Tavayı sallarken aynı zamanda sipariş listesine baktım. Saat gecenin on ikisi olmuştu ve bu grup gelip tam kapatıcakken yemek söylemişti. Bütün ekip yorgunluktan bitkileri oynuyordu ve bu sipariş bizi anlık olarak kalp krizi eşiğine getirmişti.
"İnşallah 90 kilo olurlar da bir daha yemeğe bu saatte gelemezler. Bu ne yaaa? Bu saatte yemek yenmez." diye hayıflandığımda Melih ve Gazel güldü.
"Haklısın ama bir şey de denmez. Bu ara çok müşteri var şükretmek lazım." dedi Melih, haklıydı çünkü bir ara dükkanı batırıyorudum nerdeyse.
"Şükür. " Dedim. "Sema bana tabak aç ablam, Gazel domateslere devam etsene yavrum, kalmasınlar. " diye de ekledim. Sema hızla tabak açarken Gazel ellerini yıkamaya gitmişti.
Makarnayı tabağa koyup üstüne biraz permasan peyniri serptim sonra da siparişlerin alındığı yere koyup zile bastım.
Melih de siparişlerşni bırakınca ortalığı toplamaya geçtik. Kaan siparişleri alırken derin bir nefes alıp dışarı bıraktım.
"Aşkım bitti bu domatesler, şimdi ne olacak," diyen Gazel'le birlikte hemen bir tencere aldım ve oraya gittim. Domatesleri içine doldurup tencereyi dolaba koydum.
Dolaptan çıkıp dolabın kapısını kapattığımda herkes işini bitirmiş kendilerini yere bırakmıştı. Bu halleri çok komiğime gitmişti.
"Ilgaz bekle bi, konuşmamız lazım. " Kulağındaki telefonla bana yaklaşan Gazel'i gördüm. Telefonu kulağı ile omzu arasına sıkıştırmış elinde kafenin defteri ve bir kalemle yanıma geldi.
"Tamam canım, ama önce Ilgaz'a soracağım." Dedi.
Kaşlarımı çatıp telefon konuşmasını bitirmesini bekledim.
"Tamam Araf, en geç bir saate haber vercem... Tamam sevgilim... Bende seni seviyorum... Bay bay." Yaklaşık iki dakikanın sonunda telefonu kalem tuttuğu eliyle aldı.
"Yarına bir grup var beş kişilik. Araf, Han ve bir kaç arkadaşları ile gelecekler. Burda bir iş varmış hepsi birlikte geliyorlar o yüzden." dediğinde kaşlarım daha da çatılmıştı. Han bana haber vermemişti. Ya bir şeyler saklıyordu ya da sürpriz yapacaktı.
"Han haber vermedi bana "
"Sana sürpriz olcaktı ama yalan söyleyerek iş yapamazdım. Kafe konusunda hassas olduğunu biliyorum çünkü. " Dediğinde kaşlarım eski haline döndü.
"Melih' i ve Yalçın Bey'i çağır, konuşalım bi. " dedim. O başını sallayıp giderken önlüğümü çıkarıp askılığa astım. Yavaş adımlarla kafenin içine yürüyüp bir masaya oturdum. Cebimden sigara paketimi çıkarıp kendime bir tane yaktım.
Duman ciğerlerime şölen yaşatırken sakince dışarı saldım.Burcu elinde dört tane çayla gelip masaya bıraktı.
"Ilgaz benlik bir şey var mı?"diye sordu.
"Hayır kuzum. Melih bırakıcak seni birazdan." dedim.