Ben geldimmmmmmm....
Yeni bölümle sonunda karşınızdayım.
Okumaya başlama saatinizi yazar mısınız?
Yorumlarınızı ve düşüncelerini bekliyorum.
İyi okumalar
****""
Bazı anlar vardır hayatta. Daha fazla o ana tanık olmak istemezsin. Hafızam silinsin dediğin, kaçıp gitmek istediğin, hatta bazen de ölmek için kıvrandığın anlar vardır.
Yorulana kadar ağlamak, içini boşaltmak istersin ama yorulsan da kendini durduramazsın bazen. Saatlerce ağlarsın, bazen günlerce, aylarca belki de yıllarca... Susarsan unutacaksın belki ama unutmaktan bile korkarsın. İnsan canını yakan, onu üzen şeyi unutmaktan korkar mı?
Korkarmış...
Evin içindeki Araf'ın inlemeleri ve Gazelin çığlıkları birbirine karışırken sessizce ağlıyordum. Han ve tanımadığım bir adam odamda Araf'ın omzundaki kurşunu çıkarmaya çalışıyorlardı.
İçeriye almadıkları için kapının önünde delicesine ağlayan Gazel'e yardım etmem gerekiyordu ama ben şoka girmiş gibi ellerimdeki kanı izliyordum.
Hayatımın en güzel dönemleri sürekli elime bulaşan kanlarla son buluyordu. Sanki hayat bana sürekli 'seni mutlu etmeyeceğim' diye haykırıyordu. Ağzımdan kısık sesli bir hıçkırık çıktı. Boğazım yırtılıyormuş gibi hissettim o an.
Kardeşim dediğim adam yıllar sonra kafemde vurulmuştu. Belki de sebebi bendim. Düzeltiyorum 'babamdı...'
"Ilgaz sen iyi misin?" Ses tanıdık geldi ama kafamı kaldırmaya mecalim yoktu. Zaten iyiyim desem yalan söylemiş olacaktım, kötüyüm desem bir saat teselli dinleyecektim. Hem konuşabilir miydim onu bile bilmiyorum. En son kafede araf'ı uyandırmaya çalışırken konuşmuştum.
Konuşsam bile ne diyeceğimi de bilmiyorum. Sessiz kaldım yine o yüzden.
Hala kanlı ellerime bakarken bir el ellerime uzandı. Görüş açıma giren elde mendil vardı. Ellerimi tutup sakince silmeye başladı. İnce ama zarif durmayan parmakları avucumun içinde dolaşıp ellerimi Araf'ın kanlarından arındırdı.
Keşke kalbimdeki kanları da arındırmak bu kadar kolay olsaydı diye geçirdim o an içimden. Annemin, babamın, kardeşimin kanı içimi kaplar kendi Araf'ın kanı da kalbime bulaşıp hatrı sayılır bir yere sahip olurken muhteşem bir acı bırakıyordu ardında.
"Düşünme." Dedi ellerimi temizleyen ellerin sahibi. Aral'ın sesiydi galiba, ama emin değildim.
Sol gözümden bir yaş daha intahar ederken yine sustum. Sessizlik bile acımızı haykırıyorken benim sesime ne hacet vardı ki?
Düşünme diyordu ama gözlerimin her kapattığımda yerde kanlar içinde yatan Araf gözümün önüne geliyordu.
Hava kararmıştı, akşam olmuştu... Saatlerdir Gazel ağlıyor, Araf can çekişiyordu.
"İyi olcak o, merak etme. Kardeşimi tanırım ben, güçlüdür o. " dedi yine aynı ses. Beni inandırmaya çalışıyormuş veya inanmak istiyormuş gibi değil de eminmiş gibiydi sanki. Sesi güven veriyordu. İnanmak istedim o an ona.
Başımı yavaşça kaldırıp benle konuşan adama baktım. Tahmin ettiğim gibi Aral'dı.
"İnanmak istiyorum ama... içimde bir şey var, susmuyor. Onu da kaybedeceğimi haykırıyor. Hayatımda kimse kalmayana dek herşeyimi kaybedeceğimi haykırıyor. " dedim kısık sesle.