yeonjun
çoktan sınav haftamızı yarılamıştık ama kimya notlarını verdiğinden beri kai'ı görmemiştim. yer yarılmış da içine girmiş gibiydi. belki kantinde görürüm diye düşünerek birkaç kez kantine insem bile orada da görememiştim. gerçekten yer yarılmış da kai içine girmiş gibiydi.
onunla bu kadar ilgilenmemin aptalca olduğunun farkındaydım. bazen ders çalışırken bir anda aklıma siyah saçlarının gelmesi ya da benimle konuşurken genelde yaptığı, sinirliyken dilini yanağına bastırdığı hâlini de düşünmek istemiyordum. ben kai'ı düşünmek istemiyordum genel olarak.
neden son zamanlarda onun bu denli zihnimi kurcaladığını düşündüğümde aslında benimle ruh eşi meselesi için konuşmaya geldiği gün onu hiç dinlemeden yargısız infaz yapmamın da etkisi olduğunu fark ettim. benimle konuşmak istemişti ama ben kestirip atmıştım.
son günlerde daha önceleri birbirimize duyduğumuz nefretin gereksiz olduğunu fark etmiştim. nedenini asla anlamadığım bir şekilde ilk karşılaştığımızdan beri kavgalıydık.
bu okula ikinci senemde gelmiştim ve zaten yakın arkadaşlarımdan ayrılmanın öfkesi vardı içimde. sınıfım o gün samimi gelmişti bu yüzden biraz olsun unutabilmiştim özlemimi. ama her şey kantinden aldığım sıcak kahvenin birine çarpmam sonucu tamamen dökülmesiyle bir anda bozulmuştu.
aslında suçlu bendim çünkü düşüncelerime boğulmuş halde önüme bakmadan yürüyordum ama o da mı önüne bakmıyordu? tüm param boşa gitmişti.
sinirle başımı kaldırdığımda tüm kahvemin benden uzun olan çocuğun göğsüne ve karnına bulaştığını gördüm. kahve sıcaktı ve büyük ihtimalle yakmıştı ama çocukta hiçbir mimik yoktu. bu sanırım bana onun canının yanmadığını düşündürttü.
"önüne baksana be! aptal mısın nesin."
çoğu kişinin bakışlarının üzerimizde olduğunu anlamıştım. ilk günden kaosa sürüklenmek can sıkıcıydı.
"önüne bakmayan sensin cüce. üstelik son dediğini bir daha söylesene."
başını kaldırıp gözlerime baktığında yutkundum. gerçekten parlak gözleri, karakteristik bir burnu ve pembe dudakları vardı. onun gözleri de bana bakınca afallamışa benziyordu, fakat hemen kendini toplayıp gömleğini kendinden uzak tutmaya devam etti.
"önüme çıkmasan yanmazdın, aptal."
iç çektiğini duydum, sonraysa göz devirdi. belli etmemeye çalışsam da onu yaktığım için pişmanlık duyuyordum.
arkadaşı, o zamanlar tanımasam da taehyun, omzuna elini koyup isterse ona kendi kıyafetlerinden verebileceğini söyledi. başını sallayıp tam arkasını dönecekken bir şey olmuş gibi bundan vazgeçti.
"hey cüce," tam bana böyle söylediği için bağıracaktım ki cümlesini bitirdi. "bana kendi kıyafetlerinden ver."
ardından büyük bir yaygara kopartıp hem suçlu hem güçlü olduğunu söyleyip üstüne atlamaya çalışsam da öğretmenimiz gelince bu planım suya düşmüştü. artık mecburen kendi kıyafetlerimi onunla paylaşmak zorundaydım. böylece ilk kavgamız onun 1-0 kazanmasıyla bitti.
onu sevmediğimi düşündüğüm dönem boyunca da bazen aslında ona haksızlık yapıyor olup olmadığımı çok kez düşünmüştüm ama o da bana karşılık verdiğine göre pek sorun yok gibiydi. en azından öyle kendimi avutuyordum.
zil çalınca herkes ayaklanmaya başladı. kelebek sistem olduğu için herkes başka sınıflara gidiyordu. tarih sınavına hazırdım, zaten en iyi olduğum derslerden biriydi bu yüzden acele etmedim. notlar için kai'a teşekkür etmek istiyordum.
notların cebimde olduğundan emin olunca ben de kalemliğimi alıp sınıftan çıktım. önemsiz bir olay olsa da kalbimin hızlanmasına engel olamıyordum.
sınava nerede gireceğini bilmediğim için ilk önce onun sınıfına gittim ama orada yoktu. birkaç sınıf daha dolaşıp tam pes edeceğim sırada yan taraftaki sınıfın penceresinden onu gördüm. önündeki kızla şakalaşıyor ve kocaman gülümsüyordu. bu ning'di. daha önceden kai ile sevgili olduğu söylentilerini duymuştum ama hiç onaylamamışlardı. zaten sonra da ruh eşi olduğumuzu öğrenmiştik.
kalbimin neden o an kırıldığını anlamasam da dudağımı içeri yuvarladım ve oradan hemen uzaklaştım. notları vermesem de olurdu.
ve o gün itiraf etmek istemesem de benim tişörtüm kai'a çok yakışmıştı.
---
bu fici hiç böyle hayal etmemiştim ama böyle de güzel oldu bence
ŞİMDİ OKUDUĞUN
savage love, yeonkai
Fanfictionokulun birbirlerinden nefret eden iki popüler çocuğu bir sabah ruh eşi dövmeleriyle uyanırlar. soulmate au düzyazı ©rozeixs | 22.02.2021