31 Temmuz 2021Seafret - Atlantis.
Sonunda o gün gelmişti, çıkarları için kullanılan bu evden uzaklaşacaktım. Kendimden başka kimsenin dertleri ile uğraşmayacağım o gün gelmişti.
Egolu gibi durabilirim fakat bunun için çok çabalamıştım, bazı günler vazgeçmek istesemde kendini buradan kurtarıp yaşayamadığım şeyler için motive ederek gece gündüz çalışmıştım. Gidiyordum, inanmıyorum gerçekten gidiyordum.
Yıllar önce tanıştığım 6 çocuk ise sanırım en büyük motive kaynaklarım olmuşlardı. Aynı yeri tuturabilmek, tercihimi onlara uygun yapabilmek için puanımı epeyce yükseltmeye çabalamıştım.
Yerleştirme kısımları ise en keyif aldığımız zamanlardı, Jeongin hariç hepimiz aynı okulu tutturmuştuk. O ise nakilini yakınlarda ki bir liseye aldıracak ve birbirimize yakın olacaktık. Sonrasında o da burayı kazanacaktı, yani umarım öyle olur.
Chan Hyung, Minho Hyung ve Changbin Hyung bizden daha büyük oldukları için daha öncesinde sınavlara girmiş ve bir süre önce burada okumaya başlamışlardı. Gideceğimiz okulu daha önce ziyaret etmiştim, başlarda Chan Hyung abartıyor diye düşünüyordum ama tükürdüğümü yalatmıştı bu üniversite. Büyük ve gözalıcıydı, şu filimlerde görüp hayran hayran baktığımız cinsten.
Bavulumu son kez kontrol ettim ve evet, her şey buradaydı. Üniversite evime bir kaç saatlik uzaklıktaydı bu yüzden fazla kısa olmayan bir otobüs yolculuğu yapacaktım. Çocuklara evden çıktığıma dair mesaj attıktan sonra yola koyuldum. Neyse ki bir ay erken başlayan bir Üniversite'ye gidiyordum, bu yüzden öğrenci yoğunluğunun oluşturduğu bir trafiğe maruz kalmadan otogara ulaşmıştım.
Bilet işlerini halledip otobüse binmiştim. Bu uzun yolculukta sanırım şarkılar beni kurtarabilirdi, zaten hep öyle yapmamışlar mıydı? Kulaklığımı taktıktan yaklaşık 40 dakika sonra uyumuştum. Ta ki yanımda ki adamın sürekli kıpırdanması sonucu uyanana kadar.
Gözlerimi araladıktan sonra yanımda ki adama doğru yan bir bakış atmıştım. Daha yaşlı biri olduğunu tahmin ediyordum ama yanılmıştım, muhtemelen benimle yaşıt biriydi. Ona baktığımı fark etmiş olacak ki konuşmaya başlamıştı.
"Ah üzgünüm, seni uyandırdım mı? Yalnızca az önce ki otogardan binmiştim ve yerleşmeye çalışıyordum.""Sorun değil" dercesine kafamı sallamış ve pencereye dönmüştüm. Yolu izlemem pek uzun sürmemişti, önümde bir el belirmiş ve bakışlarımı o yöne döndürmemi sağlamıştı.
"Madem uzun bir yolculuk olacak, ben Wooyoung."Karşımda gülümseyen bir yüz ile bana bakan adama karşılık bende gülümsedim. Gerçekten bu kadar çabalaması doğal mıydı? Yoksa ben mi böyle şeylerden çok uzaktım?
"Hyunjin, memnun oldum Wooyoung." Diyebilmiştim karşımda hâlâ içten gülümsemeyle duran çocuğa.
"Bende öyle, kaç yaşındasın Hyunjin?" Bunu biraz sorgulamıştım, sonuçta sadece bir kaç dakika önce tanışmıştık ve kendim hakkında bu kadar bilgi vermek doğru muydu? Ah Hyunjin, yeter artık insanlar seni yemeyecek arkadaş ediniyorsun şuan.
"Kaç yaşında olduğunu mu hesaplıyorsun? Mimiklerin komik görünüyor." Resmen gülmemek için içinde savaş veriyordu."Hayır, hayır sadece bir şey düşünmüştüm, 18 yaşındayım bu sene üniversiteye başlayacağım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
372 | hyunlix.
Fiksi Penggemarhwllama: Bunu nasıl itiraf etmeliyim bilmiyorum ama sanırım sana aşık oldum.