0.5

1.5K 256 127
                                    

jisung: hyung bir sürü mesaj atıp silmişsin.

jisung: bir şey olmadı değil mi?

minho: olmadı. ders notlarını atacaktım arkadaşıma, yanlışlıkla sana atmışım. onları sildim.

jisung: ha tamam o zaman.

jisung: bugün nasılsın?

jisung: ben hasta gibiyim biraz. yine de seni görmek için geldim ama okula.

minho: neyin var? doktora gittin mi?

jisung: önemli bir şey yok. burnum tıkalı bir de başım ağrıyor azıcık.

jisung: hyung... az önce benim nasıl olduğumu sordun. öncesinde umursamıyordun.

minho: ben sokakta yaralı bir hayvan görünce onun da yardımına koşuyorum.

jisung: her neyse. sen nasılsın diye sordum cevap vermedin.

minho: iyiyim.

jisung: hep iyi ol hyung <3

Han Jisung kolunu dürten arkadaşına baktı sinirle. "Şurada bir şey yapıyorum Lee Felix. Rahatsız etme."

Felix de sinirle baktı. "Şimdi bizimle yemeğe gelmezsen iki saat söyleneceksin. Kalk kantine gidelim. Sonra tekrar yazarsın Minho sunbaeye."

Jisung başta sinirlense de arkadaşının açıklamasını dinleyince hak verdi. Yiyecek önemliydi sonuçta. Telefonunu pantolonunun arka cebine koyup cüzdanını aldı ve birlikte kantine inmeye başladılar.

İndiklerinde kantin her zaman olduğu gibi tıklım tıklımdı. Jisung iç çekerek Felix'e baktı. "Sen git bize masa kap. Tostları ben alırım."

"Tamam."

Felix uzaklaşırken Jisung da kuyruğa girdi. Sıkıntıyla milim kıpırdamayan sırada beklerken arkasındaki kişilerin konuşmasına kulak kabarttı. İki son sınıf fısıldaştıklarını zannederek dedikodu yapıyordu.

"Lee Minho mu? 12-1'deki?"

"Evet onu diyorum işte. Geçen ders notunu istedim vermedi."

"Niye vermemiş?"

"Aman ne bileyim soğuk nevale o. Duygusuz, yardım etmek istemez bile. Başını azıcık eğse o dik burnu yamulacak sanki."

"Robot gibi. Kalbi yok."

Jisung sinirle yumruklarını sıktı.

Sevdiği kişinin hakkında tüm okul böyle düşünüyordu. Kimse Minho'yu anlamıyor ve anlamaya çalışmıyordu. Jisung ise şuan arkasında gülüşenlerin yüzlerine birer tane patlatmak istiyordu.

"Hey evlat. Evlat!"

Kafa karışıklığıyla sıranın bittiğini ve görevli kadının ona seslendiğini fark etti. "Ah afedersiniz, duymamışım. İki tost alabilir miyim?"

"Tabii."

Tostunu alıp Felix'in yanına giderken yüzü hala asıktı. Felix ise arkadaşının bu halini görünce iç çekti. "Yine ne oldu?"

Jisung pis pis az önceki çocuklara baktı. "Minho hyung için kalpsiz, soğuk, duygusuz dediler."

Felix umursamazca tostunu yemeye başladı. "Dövelim?"

"Olur."

"Saçmalama."

Jisung içinden sövmeye devam ederken kantine Minho tek başına girdi. Kantindeki herkesin gözü ona dönerken fısıldaşmalar başlamıştı.

"Yine geldi..."

"Şuna bak ne kadar korkunç bakıyor."

"Babası okulun müdürü, havasından geçilmiyor."

"Çok kendini beğenmiş birisi."

"Bazen onu çok dövmek istiyorum. Beyaz tenine bir kaç morluk çok yakışırdı ahahahah."

"Seni parasıyla gebertirdi?"

Jisung hakaretlerin ve pis sözlerin hedefi olmamasına rağmen dehşete düşmüştü. Minho ise soğuk kanlı tavrını koruyarak alışverişini yapıyordu.

Alışverişi bittikten sonra sakin adımlarla çıkışa ilerlerken gözü birine takıldı. Tüm kalabalığın aksine nefret veya acımayla bakmayan birine.

İçlerinden koyu kahve saçlı bir çocuk diğerlerine nefret, kendisine merhamet ve üzüntüyle bakıyordu.

Çocuk yanına gelmek istiyormuş ama cesaret edemiyormuş gibi huzursuzdu. Minho'nun 'hissiz' suratını buruk bir gülümseme kapladı.

Çocuğun dudakları ses çıkarmadan hareket etti. "İyi misin?"

Minho dolu gözleriyle baktı sadece. Sonrasında cevap vermeden başını çevirdi ve onu her saniye daha çok yaralayan sesleri ve bakışları ardında bırakarak kantini terk etti.

yazarınız fizik çalışmak yerine bölüm yazdı

oylarınızı esirgemeyiin~

daisies | minsung ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin