Bölüm 3

94 7 2
                                    

    Sonunda şu lanet hastaneden çıkmıştık. Hastaneleri hiç sevmem ama beni hastaneye götürdüğü için ona kızamam tabii ki.

-Elif, kusura bakma ailene haber vermeyi unuttum. Hemen arıyorum şimdi.

-Hayır, hiç gerek yok, dedim. Telefonu elinden kaptım. Yüzüme tuhaf tuhaf baktı. Sanırım bu yaptığıma bir anlam verememişti. Tam o anda aklıma parlak bir fikir geldi. Çok heyecanlı bir şekilde atıldım:

-Dışarı çıkıp gezmeye ne dersin? Ben çok sıkıldım.

-Peki, dedi. Bu fikir onun da hoşuna gitmişti.

Hemen hazırlanıp dışarı çıktık. Bir süre sessiz sessiz dolaştıktan sonra ikimiz aynı anda:

-Şey… , dedik. Aynı anda aklımıza bir şeyler gelmişti.

-Sen söyle, dedim. İtiraz etmedi. Zaten konuşmayı seviyordu.

-Buradan gidelim mi? , diye sordu. Kimsenin bilmediği, uzak bir yerlere gidelim. Hep birlikte oluruz. Yılda bir hafta değil, 365 gün… Hayal etsene…

    Ne diyeceğimi bilemiyordum. Aslında şu an hayatımın Betül olmayan kısmını bilmiyordum, belki seviyordum şu anki halimi. Ama bu fikir kulağa hoş geliyordu. Ayrıca hafızamı kaybettiğimi söylersem ne tepki vereceklerini bilmiyordum. Belki nedenini anlamak için hastaneye götürürlerdi. Tamam, nedenini ben de öğrenmek istiyordum ama içinde hastane olmayan bir yolla! Tüm bunları düşündükten sonra gitme fikri mantıklı gelmişti. Betül’e baktım. Hala bir cevap bekliyordu.

-Hadi gidelim, dedim. Gidip boynuna sarıldım. Ne kadar mutlu olduğu o güzel siyah gözlerinden anlaşılıyordu.

-Nasıl gideceğiz? Para lazım olur, dedim.

-Orası da doğru. Ama bir şekilde hallederiz, dedi. Sevinmiştim.

    Ortalık sessizliğe büründü. Konuşmadan yürüyorduk. Betül ona bir şey söyleyeceğimi unutmuştu bile. Şu an hafızamı kaybettiğimi ona söylemeli miydim? Bilmiyordum. Belki de en iyisi kimseye söylememekti…

    Yürümeye devam ediyorduk. Sağıma baktığımda güzel, yemyeşil bir park gördüm. Ağaçlar çok güzeldi. Başım yine ağrımaya başladı. Gördüğüm manzara sanki bir fotoğraf karesiymiş gibi zihnime yerleşti. Dejavu hissi çok büyüktü! Sonra bu fotoğraf karesi hareket etmeye başladı. Sanki biri üstüne tıklamış ve video başlamıştı. Videodaki bendim, 10 yıl önceki halimdi. 6 yaşındaydım. Yanımda güzel bir hanımefendiyle yakışıklı bir beyefendi vardı. Aman Tanrım! Bunlar benim annem ve babam olmalıydı! Küçücük kızlarıyla ne güzel oynuyorlardı. Herkes çok mutluydu. Ne güzel bir aile portresi! Şu an onlarla orada, o zamanda olmayı ne kadar isterdim… Güzel bir ilkbahar günü…

    Hayallere dalmışken bir anda dürtülerek olduğum zamana döndüm. Betül kolumu çekiştiriyordu.

-Nereye daldın öyle? Yolun ortasında dikilmiş ağacı izliyorsun. Tanrım…

    Yürümeye devam ediyorduk. Video gözümün önünden kaybolduğu anda başımın ağrısı da kesilmişti. Garipti… Etrafıma bakındım, bir gariplik yoktu. Her şey normal görünüyordu. Betül’ün ardı sıra yürümeye devam ettim. Acaba nereye gidiyorduk?..

Zihnimdeki DünyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin