Bölüm 7

27 3 0
                                    

Tam banyoya giriyordum ki başım döndü, midem bulandı, dengemi kaybederek tökezledim, tüm gücümü kollarıma vererek son anda başımı korudum. Eğer kollarımın arasına alarak başımı koruyamasaydım muhtemelen başımı banyo küvetine çarpacak ve beyin kanaması falan geçirecektim. Sahip olduğum tüm gücü bunu yapmaya adamak hayatımı kurtarmış olabilirdi. Bir miktar kendime geldiğimde kollarımda, özellikle dirseklerimde, çok büyük bir acı hissettim. Düşerken kollarımı küvete çok kötü çarpmıştım. Bir süre yerde oturmaya devam ettim çünkü ne kadar denersem deneyeyim gücümü toplayıp ayağa kalkamıyordum. Bir yandan da aşırı derecede rahatsız edici baş ağrım ve mide bulantımla uğraşıyordum, hala geçmemişti. Madem kalkamıyorum, bir süre burada oturup güç toplayayım dedim ama buna da izin verilmedi. Koridorun başında görmüş olduğum görüntüler ve daha fazlası...

Tüm o görüntüler ne ima ediyordu? O kadar kötüydüm ki ne olduğunu seçemiyordu bile. Hey! Yoksa bu, insanın ölmeden önce tüm yaşamının gözlerinin önünden geçmesi miydi? Ölüyor muydum! Hahaha... Bu saçmalıktı! Böyle bir şey olamazdı. Beynim, zihnime dolan tüm bu bilgilerle o kadar yoğundu ki etrafımı bile göremiyordum. El yordamıyla çevremi taradım. Elime bir şey denk gelince elimi onun üzerinde yukarı doğru hareket ettirdim, en üstünü buldum. İçimden bir ses bunun banyo küveti olduğunu söylüyordu, ona güvendim ve banyo küveti olduğunu düşündüğüm bu nesnenin en üst kısmına tutunarak ayağa kalkmayı denedim. Evet, bu gerçekten de banyo küvetiydi, içimdeki sese güvenmekte haklıydım ama kalkmak çok zordu. Var gücümle kendimi çekip sonunda ayağa kalktığımda yorulmuştum. Banyo küvetinden destek almaya devam ederek bacaklarımı teker teker oradan içeri soktum, sonunda banyoya girmiştim.

Banyo musluğunu bulup açtım, üstüme buz gibi su damlaları düşmeye başladı. Çok soğuktu. Vücudumu baştan aşağı kaplayan bu donma ve titreme hissi beni kendime getirmiş, sonunda dış dünyam iç dünyama baskın gelmişti. Olduğum yere oturdum, su çok rahatlatıcıydı. Tamamen kendime gelene kadar öyle bekledim, sonra kalktım, suyu ılık moduna getirdim. Hastalıktan ölmek istemezdim sonuçta.

Su damlaları doldururken etrafımı, vücudumu ılık bir rahatlık hissi doldurdu. Şırıl şırıl başımdan aşağı inen sular... Bir süre olduğum yerde dikilip suyun saçlarımı ve bedenimi ıslatmasına izin verdikten sonra şampuana uzandım. Saçımı şampuanlayıp vücudumu sabunladım, sonra bir daha şampuan... İyice temizlendikten sonra banyo küvetinden çıktım. Banyo kapısında bulduğum mor bir bornozu giyip çıktım. Odamın yeri neresiydi diye düşünmeden yürümeye başladım çünkü odamın yerini biliyordum. Belki banyodayken akan o bilgilerden bir kısmını beynim yakalayıp özümlemişti. Belki de alışıyordum, anılarım ben farkında olmadan geri geliyordu. Her neyse, odama girip kapıyı arkamdan kapattım. Kurulandım, üstüme, bulduğum ilk kıyafetleri geçirdim. Bir eşofman ve yarım kollu tişört, uyuyorlar mı diye dikkat etmedim bile. Odadan çıktım, mutfağa gittim. Betül çok güzel kokan yemekler yapmıştı. Beni görünce sevindi.

-Oh be sonunda! Misler gibi kokuyorsun. Temizlik sana yakışmış.

Güldüm, cevap vermedim. Yemekleri tabağa koyup yemeğe başladık. Lezzetliydi. Yeterince yiyip doyunca bulaşıkları makineye yerleştirdik. Saat 8 olmuştu. Betül salona geçti, ben odama. Bir çift mor pijama bulup giydim. Bugünlük bu kadar bana fazlasıyla yetmişti, çok yorgundum. Uyusam uyanacak gücü kendimde bulabilir miydim bilmiyordum. Odada sadece tek bir yatak vardı, o da benimdi. Öyleyse tek başıma uyuyordum, odam benimdi. Buna sevindim, işimi kolaylaştıracaktı. Odanın kapısını ve odadaki tüm ışıkları kapattım. Karanlık... O ilk güne ait garip görüntüler geldi aklıma... 'Oraya dönmek istemiyorum.' mu? Niye böyle bir şey demiştim ki? Aslında güzel bir yerdi, orayı sevmiş bile olabilirim. Karanlıktan kesinlikle korkmuyordum, onu seviyordum. Işıkları söndürünce ne de güzel olmuştu. Yatağa yürüdüm, yorganı kaldırıp yatağa yattım. Çok rahatlatıcıydı. Yorgun bir günün sonunda yumuşacık bir yatağa uzanmanın verdiği his o kadar harika ki... Biraz soğuk geldi o yüzden yorganı tutup boynuma kadar çektim. Yorgana iyice sarılıyordum, sıcağı arıyordum. Yaklaşık 10 dakika olmuştu, yatak sıcacıktı, üşümüş bedenimi ısıtıyordu. O harika, rahatlatıcı hissin zevkiyle uykuya daldım.

Uyandığımda güneş camdan içeri bakıyor, etrafı yokluyordu. Kalktım, camdan dışarı baktım. Şöhretli güneş göz kamaştırıyordu, gözümü açmakta zorlandım. Nihayet gözümü açtığımda hala odamda pijamalarlaydım. Dolaptan mavi bir tişört ve açık mavi, yırtık bir kot pantolon giyip aşağıya indim.

Günlük yaşamımı devam ettirebilecek kadar anım vardı; yemek yapmayı falan biliyordum mesela. Hatırlayamadığım tek şey kendi özel anılarımdı. Pekala, zorlayabilirsem onları da hatırlayabileceğime inanıyordum. Aşağı inmiştim... A-Ama neden? Kahvaltı bile yapmadan neden aşağı inmiştim ki ben? Olduğum yerde gülmeye başladım. Ne hissettiğimi, neden güldüğümü bilmiyordum bile; duygularım çok karışıktı, anlayamıyordum. Binaya geri girdim, gülme sesin yüksek şiddette bir yankı yapınca irktim, sustum. Evimin kapısının önüne gelince duraksadım, anahtarı almadığımı fark ettim. Ah, hadi ama! Kapıyı çalınca Betül'e ne diyecektim? Mantıklı bir şeyler, mantıklı bir şeyler... Buldum! Cebimde para var mı diye baktım, 1 lira vardı. Tamam kurtarır, dedim. Tekrar aşağı indim. Çarşıya kadar yürüdüm, unlu mamul dükkanına girip bir beyaz ekmek aldım. Eve kadar olan yolu geri yürüyorken kahverengi saçlı bir delikanlı bana selam vermek amacıyla kafasını aşağı eğip kaldırdı. Karşı kaldırımdaydı. Üzerinde kırmızı ekose bir gömlek vardı, kısa saçlarında kısa kıvrımlar, elinde bir telefon. Hiç durmadan selamını verip yürümeye devam etti. Selam verirkenki bakışları o kadar samimiydi ki beni tanıyan biri olduğuna emindim. Çaktırmamak için ben de kafamı hafiften aşağı eğip kaldırdım. O yoluna devam etti, ben de eve giden yolda yürümeye devam ettim. Binanın önüne gelince durdum. Dış kapı kapalıydı. Yavaşça duvardaki zillere yaklaştım, tam bizim evinkini çalacaktım ki arkadan yaşlı bir hanımefendi geldi. Elinde poşetler vardı. Yaklaştı, dış kapıyı açtı.

-Teşekkür ederim, dedim. Açılan kapıyı tuttum, ittim. Sonuna kadar açıktı kapı, tutuyordum. Kadın poşetlerini aldı, tuttuğum kapıdan içeri girerken;

-Teşekkürler, dedi.

-Ben teşekkür ederim, dedim. Onun arkasından ben de merdivenleri çıkmaya başladı. 1. katta koridora yürüdü, bense 4. kata kadar merdivenleri çıktım. Kendi evimin önüne gelince soluklandım, zile bastım. Birkaç dakika orada öyle bekledim, ses yoktu, kapı açılmadı. Sonunda kapıda bir hareketlilik fark edince dikkat kesildim. Kapının arkasında duran Betül'ün halini görünce gülmekten kendimi alamadım. Pijamaları üstündeydi. Saçları birbirine girmiş, kıyafeti darmadağınık. Gözlerini açamıyordu. Anlaşılan zil sesine uyanmış, uyku mahmuru gelmişti kapıya. Niye bu kadar zaman aldığı şimdi anlaşılıyordu. Uykulu gözlerle ayaklarımdan yukarı doğru beni taramaya başladı. Göz göze geldiğimizde bilinci yeni açılıyormuş gibi gözleri kocaman açılmaya başladı.

-E-Elif! S-Senin ne işin var orada!? Sabahın bu saatinde orada ne yapıyorsun? B-Bana niye haber vermedin? Saat kaç ki? Elindeki...

-Betül! Sakin ol, bu kadar heyecan yapma! Kekeliyorsun. Şu an saat (saatime baktım) 8. Heyecanlanmana gerek yok, ben kendi başımın çaresine bakabilirim, merak etme. İç geçirdi, derin bir nefes aldı ve baştan aşağı beni inceledi. Sonra kenara çekildi, kolunu evin koridoruna doğru uzattı, beni eve davet ediyordu sonunda. Poşeti ona uzatıp ayakkabılarımı çıkarttım. Ardı sıra mutfağa girdim. Döndü, yine bana bakıyordu.

-Betül...

Beni kesti;

-Elif biliyorum senin annen, ablan veya bakıcın değilim. Sen bakıcıya ihtiyacı olan bir bebek değilsin. Sana böyle davrandığımı, böyle hissettirdiğini fark etmemiştim. Sadece senin defalarca bu dünya iğrenç, ölsem daha mutlu olurdum, ölmek hiç de fena olmazdı gibi sözlerin benim o kadar endişelenmeme neden oldu ki fark edemedim. Özür dilerim.

-Asıl ben özür dilerim Betül. Gerçekten çok özür dilerim. Ben, ben seni üzmeyi hiç istemezdim.

-Biliyorum Elif, istemezsin. Melek gibi bir kalbin var. Keşke seni bu dünyadan kurtarabilsem...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 08, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Zihnimdeki DünyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin