Yüce tanrım... En azından ben eve gidene kadar yağmur yağmasaydı olmaz mıydı? Çantamın ıslanmayacağını düşünerek kapşonlumu çantamın üstünden giymiştim. Ama yağmur o kadar şiddetliydi ki bırak çantamı, donuma kadar ıslanmıştım.
"Başlicam şimdi haa." Kafam yorgunluktan pek yerinde değildi. Havaya doğru bağırdığımda ağzıma giren yağmur damlalarıyla daha da sinirlenmiştim. Bir çatının altına girip bekleyebilirdim elbette ama acelem vardı. Eve bugün geç kalamazdım.
Otobüs kartım cüzdanımdaydı ama içinde tek kuruş para olmadığına emindim. Şöförü cazibemle halledebilirim diye düşünüyordum; tabiki ağzımı yüzümü kırmazsa.
Durağın altına geçip üç beş kişinin olduğu durakta beklemeye başladım. Sanki bedava binmeyecekmişim gibi bide şöföre gelmesi için sövüyordum. "Hadi, hadi ama." Telefonum çalınca arka cebimden sırılsıklam telefonumu çıkarmıştım. Arayan arkadaşım Taehyung'du.
"Ne var ne?" Karşı taraftan ses gelmemişti. Eve geç kalacağımı bildiğimden aşırı gerilmiştim ve dağa taşa sövesim vardı. Taehyung'da sövmem için güzel bir seçenekti. "Taehyung bana bak konuşmazsan seni geldiğimde.." Duraktaki kişiler bağırdığım için bana bakıyordu ve tanrı aşkına onlar bakarken nasıl küfür edebilirdim?
Telefonu yüzüme kapatan arkadaşım yüzünden sinirlerim iyice tepeme çıkmıştı. Tekrar aradığında bir hışımla açmıştım. "Arayıp duracağına beni şu siktiğimin durağından almaya ne dersin Taehyung?" Telefonumdan hışırtılı sesler geliyordu.
Birden aklıma telefonumun ıslandığı geldi. Hoparlörüne ve mikrofonuna su kaçmıştı. "Hayır bebeğim hayır." Yere çökmüş telefonuma kuruması için üflerken bir yandan da telefonuma iltifatlar ediyordum. "Bak güzelim ben sensiz naparım? Yalvarırım beni bırakma nolur."
Duraktakiler bana bakarken korkmuş olacaklar ki bir kişi durağı terk etmişti. İçimden siktir git demiştim giderken. Burda içim kan ağlıyordu benim kimse de sormuyordu güzel oğlum neyin var diye.
Gerçi güzel oğlum dese biri, ben nerden senin güzel oğlun oluyorum lan diye kavga başlatırdım. Ama insan bekliyor işte..
Çantam sırılsıklam olmuştu ve kapşonlumla korumaya çalışmamın faydasız olduğunu, çoktan içindekilerin sırılsıklam olduğunu biliyordum.
Taehyung tekrar aramıştı ve ben kafamı durağın cam duvarlarına vurmak istiyordum. Taehyung'la nasıl iletişim kuracağımı düşünüyordum kara kara. Ellerimi kafama koyup çöktüğüm yerde gözlerimi kapatıp sallanmaya başlamıştım.
"Taehyung merak etme, sana ulaşacağım. Seni asla bırakmam." Kendi kendime konuşup bir yol arıyordum. Kapalı gözlerimi bile aydınlatan güçlü bir ışık, resmen retinamın içinden geçmişti.
"Fenerinize de başlatmayın şimdi." Işık gözüme gelmesin diye kafamı iyice dizlerime gömmüştüm.
Aklıma gelen fikirle kafamı kaldırdığımda, durakta yalnız olduğumu görmüştüm. "Hepiniz kaçt..." yola koyulmuş giden otobüsü görmemle bağırıp koşmaya başlamıştım. "Dur. BİRİNİZ DE OTOBÜS GELDİ DEMEDİNİZ Mİ LAN BURDA KEYFİMDEN Mİ BEKLİY-"
Arkamdan tam popoma çarpmak üzere olan bir arabanın fren seslerini duymamla gözlerim far gibi açılmıştı. Wrangler model bir araba neredeyse güzelim popomu parçalayacaktı.
Arabadan telaşla gayet yakışıklı bir adam inmişti. "İyi misiniz? Kusura bakmayın ama öyle yola atlanılır mı?" Tek parmağımı kaldırıp adamı susturmuştum. Adam şaşırmış, olduğu yerde durmuştu. Yavaşlayan yağmurda adamı neden durdurduğumu merak ediyorsunuzdur.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
everythingship -jikook
Teen Fiction"Önce yaralarını temizleyelim, sonra yemeklerimizi yiyelim, sonra da birbirimizi yiyelim ne dersin? Sevgilim olmaya en yakın kişi." "Direk birbirimizi yiyelim derim. En iyi sevgili adayım." Düzyazı + texting -mini fic