"Bu böyle beni mi izleyecek?" Jungkook'un yanına oturmuş fısıldayarak konuşuyordum. "Seni tanımaya çalışıyor sadece." O da benim gibi fısıldamıştı.
"Ama korkuyorum." "Ama benim bebeğim çok insan canlısı." "Ama senin bebeğin çok büyük." "Neden fısıldıyoruz?"
Bam tam anlamıyla ben içeri girdiğimden beri bana bakıyordu ve köpek fobim bana hiç yardımcı olmuyordu. Büyük ama sevimli bir köpekti. Kulakları çok tatlıydı ama alışmak için biraz zamana ihtiyacım vardı.
"Bam, gel." "Ay tanrı aşkına Jungkook." Bam koşa koşa bunu bekliyormuş gibi gelip ortamıza oturmuştu. Otururken boyu benden büyük duruyordu. "Hadi sev Jimin-ssi. Seni sevmiş olmalı. Boyun boyuna denk olduğu için seni kendine yakın hissetmiştir."
"Sana vurursam Bam seni korumak için bana saldırır mı?" "Bilmem denemek ister misin?" "Ben almiyim canım saol."
Gülüşü büyümüştü ve Bam'ı kendi kucağına çekip sevmeye başlamıştı. Çok tatlı duruyorlardı gerçekten. İzlemek çok eğlenceliydi. "Ben Bam'a yemek yedirip geliyorum." "Cidden bebeğin o demi?" "Sende öylesin."
Gözümü devirmiştim. Nereden bebeği olmuşsam hemen. Jungkook yukarı çıktığında onu beklerken elimi kolyeme atmıştım. Güzel bir şeydi gerçekten tam benlik. Güzel ve parlak şeyleri severdim.
Taetaem🧸:
Jiminiiiieee
Haneul şerefsizini gördük
Mina senin gittiğini söyledi
Jungkook'layım de lütfenJimin:
Merak etme ayıcığım
Jungkook'un evindeyimTaetaem🧸:
İyisin değil mi??
Uzun zamandır bu günü beklediğini biliyorumJimin:
İyim aşkm
Miniklerimle her zaman eğlenebilirim
Ama Mina ablamı görmek bile istemiyorum artık mümkün oldukçaTaetaem🧸:
Boşver Minayı şimdi
Eğlenmene bak Jiminieee 👅Jimin:
O emojiyle mesajını aldım aşkm
Geldiğimde anlatırım maceralarımızı 💋Merakımdan yukarı çıkmıştım. Jungkook'un sesinin geldiği yere gidiyordum. Kapısı açık odadan baktığımda Bam iştahla yemeğini yiyor, Jungkook'da onu sevip onunla konuşuyordu.
"Gelsene." Tereddüt etsem de gidip yanına oturmuştum. Onunkine göre küçük olan elimi tutup Bam'ın başına götürmüştü. Sıcacıktı. Yemeğini bitirdiğini bile anlayamamıştım. Bana dönüp yüzümü kokladığında, Jungkook'da gülerek bizi izliyordu.
"Bam artık uyuman gerek. Anlaştık mı?" "Anlaştık." Sesimi kalınlaştırarak söylediğimde ikimiz de gülmüştük. Yukarıda işimiz bitince beraber aşağı inmiştik.
"İçki mi içersin kahve mi?" "İçki içerim. Sanırım biraz ihtiyacım var." "Balkona çık geliyorum." "Balkon nerde amk?" "Düzgün konuş." Parmağıyla kapıyı gösterip mutfağa gitmişti.
Balkonda yerde kocaman bi minder vardı ve salıncaktan çok daha fazla ilgimi çekmişti. Kendimi yere atmıştım. Kısa süre sonra Jungkook'da elinde tepsiyle gelmişti. Onları bırakıp küçük bir masa çıkarmıştı.
"Ah oraya mı oturdun? Salıncağa neden oturmadın?" "Bu minder daha rahat." İçkilerin kapaklarını açarken konuşmuştu. "Aslında o minder Bam için. Ama tabiki oturabiliriz."
Bozuntuya verme Jimin... Bozuntuya verme gerizekalı. Sırtımızı duvara yaslayıp ayaklarımızı uzatmıştık. Bir köpek için fazla büyük bir minderdi gerçekten.
"Senin olayın ne?" "Pardon?" "Bu kadar zengin olmak için fazla gençsin." "Ne kadar zengin olduğumu nerden biliyosun ki?"
Gözlerimi devirmiştim. Hadi ama köpeğinin minderi benim yatağımdan daha rahattı. Kendisi bile buram buram kredi kartı kokuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
everythingship -jikook
Teen Fiction"Önce yaralarını temizleyelim, sonra yemeklerimizi yiyelim, sonra da birbirimizi yiyelim ne dersin? Sevgilim olmaya en yakın kişi." "Direk birbirimizi yiyelim derim. En iyi sevgili adayım." Düzyazı + texting -mini fic