NOBODY'S FAULT BUT MINE
EPISODE SIX.𓆸
'Pekala,' diye ilan etmişti evrene Clint Barton, hemen karşısındaki hâlâ uyuyan çocuğun kapalı gözlerinden de ışıldayan mavi irisleri kadar çok hoşlandığını fark ettiğinde. 'Pietro Maximoff çok güzel ve ben ona tamamen tutuldum.'
Uyanalı yaklaşık olarak yirmi dakika geçtiğini tahmin ediyordu. Bilinci yerine gelir gelmez kalkıp saate bakması gerektiğini biliyordu. Uyku konusunda hiçbir zaman ölçülü olmadığından saatlerini uyuyarak harcamış bile olabilirdi ama gözlerini açar açmaz genç mutantın kendine dönük olan yüzüyle karşılaşınca yataktan kalkıp öylece gitmeye el vermemişti gönlü. Onu uyandırmamak için hareket etmiyor, hatta neredeyse nefes bile almıyordu. Altında kalan sağ kolu ve yüzünün yastığa temas eden sağ yarısı karıncalanmaya başlamıştı ama Pietro'nun uzun, titreşen kirpiklerini, aralanmış dudaklarından havaya karışan nefesini ve porselen teninde konstrast oluşturacak biçimde hafifçe kızaran yanaklarını öylece bırakıp arkasını dönmesi mümkün değildi.
Hiçbir partneri ile böyle bir münasebet yaşadıklarını hatırlamıyordu. Kadınlar onu izlediyse de Clint'in ne bilgisi dahilinde, ne de umrundaydı zira kendisi hiçbir partnerini uykusundan ve rahatlığından vazgeçecek kadar sevmemişti.
Sevmek. Sevgi.
Aklına birden üşüşen kelimeleri unutmak için kendini zorladı. Birlikte iki elin parmaklarının sayısından daha az vakit geçirdiği bir çocuğu sevemezdi. Hiçbir çocuğu, ya da kadını, kimseyi sevemezdi. Hele kendisini istemeyen birini hiç sevememezdi. Sevse bile eninde sonunda mahvedeceğini biliyordu. Clint her şeyi mahvederdi ve bu hep böyle süregelmişti.
Neyseki genç mutantın gözlerini hafifçe aralaması telaşını içine gömmesine yardımcı olmuştu. Baygın bakışlı mavilikler yavaş yavaş aydınlanarak ayıldı. Clint'in dönecek veya uyuyo taklidi yapacak zamanı olmadığından yatakta, aralarında sadece bir karış uzaklıkla bakışıyorlardı. Pietro'nun dudaklarını küçük, tembel bir gülümseme esir aldı ve "Günaydın." dedi boğuk sabah sesiyle.
"Günaydın." Clint normal davranmaya çalıştı ama genç mutantın boğuk sesi, yatak odası sesi, de hiç yardımcı olmamıştı.
"Saat kaç? Evan uyuyor mu? Hiç ağladı mı?" Pietro art arda soruları sıraladı. Kalkması, bebeğe bakması ve yarın kalan kolileri karıştırmaya devam etmesi gerektiğini biliyordu ama Clint'in safirleri ile kendi buz mavilerinin buluşmasını kıracak gücü bulamamıştı kendinde.
"Hiçbir fikrim yok." Clint önce saat sorusunu cevapladı. "Sanırım gece defalarca kez uyanan bebeklerden olmadığı için şükretmeliyiz çünkü en son baktığımda hala uyuyordu."
Evan'a bakmak için vakit harcamış gibi göstermişti kendini ama yalandı. Sadece göz ucuyla, gözlerinin kapalı olduğunu anlayacak kadar bakmıştı bebeğe.
Pietro'nun tembel gülümsemesi, yerini mutlu ve tatmin dolu bir tanesine bırakırken yavaşça doğruldu. Clint'in vücudundaki bütün kanın aşağılara akmasını sağlayacak şekilde gerindikten sonra ayakkabılarını giyip kalkmıştı yataktan. İlk işi bebeğin yatağını kontrol etmek olmuştu, elbette.
"Hey, küçük adam." diye seslendi sessizce yatan ama gözlerini açmış olan bebeğe. Yeni uyanmış olmalıydı zira birkaç dakika öncesinde o gözlerin kapalı olduğuna emindi Clint.
Evan, Pietro'nun sesini duyar duymaz kelimenin tam anlamıyla canlanıp tombul kollarını genç mutanta uzatıp sızlandı. Bunun bir çeşit 'Beni kucağına al.' çağrısı olduğu çok belliydi, Pietro da ikiletmemişti neyseki. Bebeği kucağına alıp birkaç kez zıplatmış, ardından yumuşak boynuna ve yanaklarına dudaklarını bastırıp birkaç ıslak öpücük bırakmıştı. Bebeğin kıkırtıları tüm sığınağa yayılırken Clint, yüzüne engel olamadığı bir gülümsemenin yerleştiğini hissetti. Pietro ve Evan birlikte eşsiz görünüyordu. Pietro eşsiz görünüyordu.
![](https://img.wattpad.com/cover/294920653-288-k43219.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
noboby's fault but mine ☰ hawksilver
Fanfiction❝ Clint Barton, sadece sakin ve mümkünse sessiz bir Noel tatili planıyordu ama birdenbire kendini uzun zamandır uzak durduğu çocukla bir görevin ortasında bulmuştu. ❞ clint barton & pietro maximoff ...