ii. kızıl cadı'nın savunma mekanizması

609 80 316
                                    

NOBODY'S FAULT BUT MINE
EPISODE TWO.

𓆸

AVENGERS KULESİ
HASTANE KANADI 2015

"Buraya ne arıyorsun?" Cadının buz gibi sesi odada yankılandığında Clint Barton neredeyse saatlerdir uğraştığı, kağıt bardaklardan oluşturduğu kulesini deviriyordu.

Tepeye yerleştirmeye çalıştığı bardağı masanın üzerine usulca bırakmış, belini çıtırdatarak dikleşmişti. Saatlerdir kambur oturduğundan olsa gerek omurları adeta birbirine girmiş gibi hissediyordu, belki de gerçekten girmişlerdi.

"Nöbet tutuyorum." dedi cadının acımasız bakışlarından kaçmamaya çalışarak. "Uyanırsa falan diye işte."

"Uyanmıyor."

"Evet, bunu fark ettim." Sonunda dayanamayıp gözlerini hastane yatağındaki, her tarafına kablolar bağlanmış çocuğa çevirmişti.

Buz mavisi gözlerini hâlâ görür gibiydi.

İkizininkiler kadar soğuk değildiler asla. Yıldızlar gökyüzünde ölmüş de sanki, bu çocuğun gözlerinde hayat bulmuşlardı. Bazen alaycı bir pırıltının ardına gizleniyor, bazense bir kahramanın gözlerine dönüşüyorlardı.

O yıldızların söndüğünü görmek kostümündeki yer yer kan lekelerini görmekten bile daha çok korkutmuştu Clint'i.

Cadı verecek bir cevap bulamadı. En azından buldukları pek Stark'ın kulesinde kullanılmasına izin vereceği türden şeyler değillerdi zira kelimelerini israf etmeyi bırakmayı ve büyüsünü kullanmayı planlıyordu. Okçu daha yayını bıraktığı yerden alamadan büyüsünü onun ölümlü ciğerlerine doldurabilir, tüm iç organları basınçla patlayana kadar sıkıştırabilirdi.

Pietro'nun neden onu kurtarmak adına kendini kurşunların önüne attığını anlamıyordu, anlayamıyordu, anlayabileceğini de düşünmüyordu.

"Kaç saattir burdasın?" dedi zihnini ele geçirmeye çalışan intikam planlarını kovalayarak. Büyü yapma arzusunu bastırmak için ceketinin cebine sokuşturmuştu ellerini.

"On altı bardak kahve kadardır." Cadının yanındaki huzursuzluğunun farkındaydı ama savunma pozisyonuna geçmemişti. "Ama küçük bardaklar."

Cadı bahsi geçen bardakların Clint'in önünde dizili olan klasik kağıt bardaklar olduğundan emindi. "Bunlar pek de küçük bardaklar sayılmaz."

"Normalde daha büyüklerini tercih ederim." Omuz silkti. Gereksiz detaylar verdiğini biliyordu, Wanda'nın umursamadığını anlamak için de psikolog olmasına gerek yoktu çünkü kadın, cevap vermeden kardeşinin öteki tarafındaki sandalyeye kurulmuştu.

"Neden yemek molası vermiyorsun?" dedi okçuya bir saniye bile bakmadan. Pietro'nun yaralı bedeni sadece birkaç santim uzağında olduğundan ellerini cebinde tutmak daha da zorlaşmıştı şimdi. "Nöbeti devralabilirim."

Yemek iyi bir fikirdi aslında. Sadece kafein almak - vücudu ne kadar dayanıklı olursa olsun - ölüm gibi hissettirmeye başlamıştı ve kulenin karşısındaki Pizza Hut kulağa her zamankinden bile lezzetli geliyordu.

Ama Pietro onun yüzünden hâlâ bir hastande odasındaydı ve yaşayıp yaşamayacağı meçhuldü. "Senin eğitimde falan olman gerekmiyor mu?" diyerek reddetmeye çalıştı.

noboby's fault but mine ☰ hawksilverHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin