ÖLDÜRMEK BİR SANATTIR.(1)

84 11 3
                                    

Hayat,kolumdan akan her kan damlasında bana zevk veriyordu.Soğuk,keskin bıçak kolumu okşarken delice keyif veriyordu.Acıyordu hem de oldukça.Ama bana zevk veren kolumun kanaması değil,hissettirdiği acıydı zaten.Yerde oturmuş yatağımın kenarına sırtımı dayamış halde kendimi kesiyordum.Gözlerimi kapatıp kafamı arkaya yatırdım.Pencereden giren rüzgar yüzüme soğuk üflüyordu.Sinirimi bozmuştu.Gözlerimi sinirle açıp ayağa kalktım.Pencereyi sertçe kapattım.Lanet olası pencere.Biraz önce oturduğum yerdeki küçük çaplı kan gölüne baktım.Kanım bile bozuktu.O kadar açık bir kırmızıydı ki...Kolumda açtığım kesikten  hala kan akıyordu.Odamdaki küçük banyoya gidip iğne ve iplik aldım.Evet ne var?Banyomda iğne ve iplik vardı.İpliği iğnenin ufacık deliğine geçirmek bana göre çok zahmetliydi.Ama yine de yapıyordum.İşşizlik işte.İpliği deliğe geçirdikten sonra dikişlerime bir yenisini daha eklemek için işe koyuldum.Orta boyuttaki kesiğin başlangıç noktasına iğneyi batırdığımda çığlık atasım geldi.Feci acıyordu.Ama sonrasında acı yerini zevk ve huzura bırakıyordu.Benim için acı demek zevk ve huzur demekti işte.Yarayı uyuşturmadan dikmeye on iki yaşında başladım.Şimdi ise on yedi yaşındayım.Yani artık alıştım.Tıpkı diğerleri gibi işlemi tamamladıktan sonra eserime şöyle bir göz attım.Bu dikiş işinde oldukça iyiydim gerçekten.Terzi mi olsam acaba?Ya da otopsi doktoru mu olsam?Aslında otopsi doktorluğu tam bana göre.Kesip biçiyorsun ve acaba bir şey olacak mı endişesi yok.Kesikten bakışlarımı ayırıp aynaya baktım.Öne çıkık gözlerim sulanmıştı.Açık kahve saçlarım dağılmıştı ve üstüm kandı.Lavaboda kan olmuştu.Banyodaki dolaptan iki tane havlu aldım.Yatağın yanına gidip kanları temizledim.Anne ve baba olarak adlandırılan iki figür kanı falanı filani görürse beni postalarlardı.Zaten buna yer arıyorlardı.Lavaboya geri dönüp oradaki kanları da temizledim.Sonra kanlı havluları siyah bir poşete koyup çöpe attım.Üstümdeki t-shırt kan olduğu için onu da çıkarıp çöpe atmıştım.Bu yüzden gardıroptan kendime temiz t-shırt alıp giydim.Taytımda ufak tefek kan lekeleri vardı.Sanırım onu da değiştirmeliydim.Dolaptan kot bir şort aldım.Taytı çıkarıp şortu giydim ve aşağıya indim.Kan kaybettiğim için halsiz hissediyordum.Bir şeyler yiyerek enerjimi tekrar kazanmalıydım.Mutfağa gidip kendime sandviç yaptım.Salona geçip koltuğa kuruldum ve televizyonu açtım.Kocaman villa da tek başıma sandviç televizyon ikilisiyle takılıyordum.Hiç arkadaşım yoktu.Çoğu zaman okula gitmiyordum.Çünkü okula gidip gitmeyeceğimi umursayacak kadar beni önemseyen ebeveynlerim yoktu.Dolayısıyla ben de gitmemeyi tercih ediyordum.Eğer biri kesiklerimi görürse bu sorun olurdu.Zaten insanları seven biri de değilimdir.Eğitime önem verdiğimde söylenemezdi.Yani okula gitmem için hiçbir sebep yoktu.Sandviçimin son parçasını da ağzıma attım ve televizyonu kapattım.Zaten izleyecek hiçbir şey yoktu.Boşu boşuna açıktı.Mutfağa gidip tabağı yıkayıp yerine koydum.Mutfaktan çıkarken giriş kapısı açılıp kapandı.Sevgili (!) babacığım ya da anneciğimin geldiğini sanmıyordum.Onlar on ikiden önce evde olmazlardı.O zaman kesin görmekten iğrendiğim mahlukat gelmişti.Salona geçtiğimde tahminimde yanılmadığımı anladım.Babamın hem sekreteri hem de metresi olan Maria gelmişti.Beş yaşımdan beri bana bakıcılık yapıyordu.Ve bana pek de iyi davrandığı söylenemezdi.Ben onun için annemden bile daha büyük bir tehdittim.Dedem sağ olsun bu villayı ve milyonları ölmeden önce bana bırakmıştı.Babama ise arsaları ve bana bıraktığı gibi yüklü miktarda para bırakmıştı.Ama Maria oldukça aç gözlüydü.Ben de olan milyonlar dahil her şeyi kendine istiyordu.Maria yı şöyle boydan boya bir süzdüm.Yine kendisine yakışan şekilde giyinmişti.Bir sürtük gibi.Vücudun üçte bir buçuğu çıplaktı.Kısa kelimesinin yanında az kaldığı kıçını zor kapatan dar bir etek.İlk dört düğmesini açık bıraktığı beyaz bir gölek.Aman ne hoş!Gözlerime zarar!Bana iğrenen bakışlarla baktı.Kendimi kestiğimi bilmiyordu.Bilse hemen babama yetiştirirdi.Sürtük beni ispiyonlamaya yer arıyordu.Ama ben açık verir miyim hiç?Elbette ki hayır.Ona yapmacık bir şekilde gülümsedim.O ise aynı iğrenme ifadesiyle bana bakmayı sürdürdü.

-Hayırdır bayadır uğramıyordun?Hangi rüzgar attı buraya?-

Diye sordum.Koltuklardan birine  oturup bacak bacak üstüne attı.Artık kıçı görünüyordu.Ne pislik kadın ya.İki haftadır gelmiyordu da rahattım.Bakışlarını bana çevirdi.

-Hangi rüzgar olacak?Elbetteki para rüzgarı.-

Dedi soğuk bir sesle.Tiz sesi kulaklarımı acıtmıştı.Babam bu kadına nasıl katlanıyordu.Tamam güzel ve seksiydi ama yine de bu kadın diğer özellikleriyle bu iki özelliğini yok ediyordu.

-Para?Babam sana yeterince para vermedi mi yoksa?Benden mi istemeye geldin?-

Diye sordum alaycı bir şekildi.Bana gözlerini kısıp baktı.Sonra da şuh bir kahkaha attı.Hay ben senin sesine de kahkahana da!

-Senden?Para?Bak kızım yakında seni postaladığımda senin paran diye bir şey olmayacak.Hepsi benim olacak.Tıpkı babanın parasının benim olması gibi.-

Dedi kendinden emin bir ses tonuyla.Sürtük!!!Babam sana paralarını yediriyor olabilir ama benim paralarımı mı?Rüyanda bile göremezsin.

-Rüyanda bile göremezsin sürtük.-

Dedim ölümcül bir ses tonuyla.Biraz sindi ama sonra toparlandı.Ayağa kalkıp yanıma geldi.Tam karşımda durdu ve:

-Göreceğiz.-

Dedi.Omuz atıp yanımdan geçip gitti.Şu anda kendimi zor tutuyordum.O sürtüğü yere yatırıp kafasında saç tellerini tek tek yolmak ne güzel olurdu.Ama kendime hakim olmalıydım.Eğer vahşileşirsem bana deli damgası vururlardı.Sonuç miras benden çıkardı.Ne babama ne de Pelin e bunun zevkini yaşatamazdım.Tabi annemi de unutmamak lazımdı.Babamın onu aldattığını biliyordu ama hiçbir şey yapmıyordu.Hoş annemde babamı aldatıyordu ya.Neden ayrılmadıklarını bilmiyordu.Bildiğim tek şey iğrenç bir yaşamları vardı.Tıpkı kendileri gibi.

Sakinleştikten sonra odama gittim.Kapıyı sertçe kapatıp hızla çalışma masasının yanına gittim.Masanın üzerindeki her şeyi yere indirdim.Dikiş attığım kolumla indirdiğim için dikişler açılmıştı.Lanet olası dikişler.Lanet olası Maria.Ve diğer her şey.Yere düşen makası aldım.Sağlam kolumu açtım.Makası hızla batırıp aşağı doğru çektim.Acı unutmamı sağlıyordu.Acıdan dolayı gözlerimi yumdum.Kanlı makası yere atıp odayı dağıtmaya devam ettim.Ne gördüysem yıktım devirdim kırdım.Kolumun acısı önemsizdi.Önemli olan içimdeki alev alev yanan acıydı.Hiçbir zaman sönmeyen acıydı.Gözümden düşen yaşlar görüşümü bulanıklaştırıyordu.En son duvara bir yumruk atıp yere yığıldım.Cenin pozisyonu alıp hüngür hüngür ağlamaya başladım.

Güçsüzdüm.Hem de çok güçsüzdüm.

Ve hep yalnızdım.Yalnızlığa mahkumdum ben.

Kötü duyguların esiriydim.Hem de sonsuza kadar.


Göz kapaklarım yorgunluk ve acıyla kapanırken derin derin nefesler alıyordum.Her şey karanlığa gömüldüğünde yalnızca tek bir şey vardı.Tek bir ses.Beş yaşındaki küçük bir kız çocuğunun hıçkırıklarının sesi.

ÖLDÜRMEK BİR SANATTIR.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin